Ben III. Abdülhamit

Haberin Devamı

SOHBETİN canlı tanıkları hayattadır; eksik, yanlış veya düzeltme için atış serbest! 12 Eylül sonrası; YÖK icraatlarının ilk günleri. 1402’likler bir bir uzaklaştırılıyor üniversitelerden. Prof. Bahri Savcı da aynı akıbete uğrayanlardan...
Prof. İhsan Doğramacı’yla yaptığı tartışmanın, “Ne yaptığının farkında mısın?” sorusuyla başladığı söylenir.
“Evet, Mülkiye’yi dağıtacağım...” Bahri Hoca sinirlenir haliyle, “Sen kimsin be adam? Mülkiye’yi II. Abdülhamit dağıtamadı...”
Ve Doğramacı’nın yanıtıyla konuşma şöyle sonlanır:
“Ben III. Abdülhamit’im...”
Demem o ki, bu modelden kaç tane daha var yedekte acaba? Adedi “bilsek de” diyorum; ona göre hazırlasak kendimizi...

Okuyucunun farklı görüşünü ıskalamadan

E-posta, “Çapulcu Yamağı” imzasıyla gelmiş:
“17 Haziran tarihli yazınız için yüreğinize, ellerinize sağlık. Sayın Hocam, malûmun ilânı ile lâf kalabalığı etmeden sormak isterim. İzmir özelinde bunların ‘eğilim ve yönelişten anladığı Kordonboyu’ndaki direnişi bira şenliğine çevirmek...’ Tercih sorulması için seçenekleri bilmesi gerektiğinden habersiz... Kaygısı ne? Dile getiremediği? Yaz olsa da Çeşme’ye kaçsam diyen insanlar... Bırakın EXPO’yu filân, burnunun dibinde yaratılan ilçelerden habersizler. Yarın seçim... İzmir ile Gezi Parkı’nı filân kıyaslamayalım. Oradaki yürekli, bilinçli, sorgulayan gerçek halk’a ayıp. ‘İzmirli’de şıpıdık terlik, Alaçatı Yaz partileri ve tweeter ile vatan kurtarma...”

Haberin Devamı

Değişen ne var?

Rivayete göre, bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Kûfe’den biri devesiyle Şam’a gelmiş, dolaşırken biri yanaşmış: “Ver o dişi deveyi bana!”
Tartışma büyümüş, Kûfeli: “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir”, demişse de anlaşamamışlar, iş Muaviye’ye yansımış, halk meydanda toplanmış, Muaviye, Kûfeli ile Şam’da deveye sahip çıkanı dinledikten sonra, kararını açıklamış: “Bu dişi deve Şamlınındır!” Sonra toplananlara dönmüş: “Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?” Hep birlikte bağırmışlar: “Şamlınındır!” Kûfeli şaşkın şaşkın, giden devesinin ardından bakakalırken Muaviye, Kûfeli’yi yanına çağırmış:
“Ey Kûfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kûfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: ‘Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var!’ Ayağını denk alsın...”

Haberin Devamı

Endonezyalılar bu işlere ne derdi?

“Gölge, gövde ile aynı boyda olmalıdır...”

Bu satırların yazarı da ekliyor (*):
“Kişi ne ise o’dur; ne biraz fazlası, ne biraz eksiği...”
İnsanın gölgesi aslından küçük veya büyük olamaz.
Abartılı veya yapay hiçbir davranış,
insan’ın kişiliğini ve görünümünü değiştiremez.
İki koşulda gölge yoktur:
Bir karanlıkta, bir de güneş tam tepedeyken...
Yani, güneş doğarken verdiğiniz gölge,
ham halinizin yansımasıdır.
Batarken daha uzun görünmeniz ise,
yükselen değerlerin bir bir yok olması yüzündendir. Anlayana…

(*) “Hata Üzerine Çeşitlemeler” / Nihat DEMİRKOL / Beyaz Yayınları / İstanbul, 2009

Yazarın Tüm Yazıları