Ben gerçek bir maçoyum

Güncelleme Tarihi:

Ben gerçek bir maçoyum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 1998 00:00

Haberin Devamı

‘Yazar olmayayım diye ailem beni akıl hastanesine kapattı. Ama her seferinde daha kararlı dışarı çıktım. Son kitabım 'Veronika Ölmek İstiyor' da bir akıl hastanesinde geçiyor.’’

Roman kahramanları gibi tam bir gezgin yaşamı sürüyor Paulo Coelho. Kitapları, 74 ülkede 22 milyonun üzerinde sattı. Hal böyle olunca ona da kitaplarını tanıtmak için bu kadar ülkeyi dolaşmak kalmış. Büyük bavullarla dolaşmayı sevmeyen yazar, yolculuklarında yanına sadece 3 gömlek, bir kot, bir sweatshirt, bir kutu vitamin ve İncil almakla yetiniyor.

Her yıl Brezilya'daki evinde karısı Christina ile 15 gün geçiren yazar, ikisinin de birbirlerinin özgürlüğüne saygı duyduklarını söylüyor. Ancak Türkiye'ye karısıyla birlikte geldi. Coelho, ‘‘Türkiye beni öylesine etkiledi ki, eşimin de bu güzellikleri görmesi için onu ikna ettim’’ diyor.

Türkiye'ye karısı, menajeri ve karısının arkadaşı ile birlikte gelen Coelho, okurlarıyla bu kez aralarında farklı bir elektrik hissettiğini söylüyor. Yaptığı imza gününde okurlarının daha çok genç kızlar olduğunu görünce hayli keyiflenmiş. Karısının yanında Türk kızlarından çok etkilendiğini itiraf etmekten hiç çekinmiyor ve ekliyor, ‘‘Ben gerçek bir maçoyum.’’

Coelho ile bir akşam yemeğinde birlikte olduk. İki yıl önce kendisiyle Frankfurt Kitap Fuarı'nda yaptığım söyleşi sırasında dost olmuştuk. Yoğun Türkiye programında memnuniyetle bir akşamını bana ayırdı.

Hayli kalabalık bir akşam yemeğinde biraraya geldik Coelho ile: Can Yayınları sahibi Erdal Öz, Genel Yayın Yönetmeni İlknur Özdemir, yazar Cemil Kavukçu, Doğan Hızlan, Coelho'nun eşi, menajeri ve eşinin arkadaşı.

BAŞÖRTÜSÜ ŞAŞKINLIĞI

Coelho ve eşinin dikkatini en fazla çeken şey başörtüsü problemi olmuş. ‘‘CNN'de başörtüsü eylemini görüyorduk. Bunun çok büyük bir problem olduğunu düşündük. Ama sokaklarda modern giyimli insanların çokluğu böyle bir şeyin zorlama olduğu izlenimini uyandırdı bizde’’, diyorlar.

Coelho'nun başörtüsüyle ilgili ilginç bir anısı da olmuş. Kitabını imzalatan başörtülü bir genç kızın elini sıkmak isteyince eli havada kalmış. ‘‘Onun inancıyla ilgili bir şeydir herhalde deyip üzerinde durmadım ama aradan beş dakika sonra bir başka başörtülü kız geldi, kitabını imzalattıktan sonra elimi sıkıp yanaklarımdan da öpünce çok şaşırdım.’’

AKIL HASTANESİNDE YATTIM

Coelho henüz dilimize çevrilmeyen son kitabı Veronika Ölmek İstiyor'un diğer kitaplarından çok farklı olduğunu söylüyor.

‘‘Kitap bir akıl hastanesinde geçiyor ve Veronika'nın intihar sonrası yaşadıklarını anlatıyor. Çok ilaç aldığı için doktorunun bir haftalık yaşamı kaldığını söylemesi üzerine kendini tutkularını yaşamaya adıyor. Tabii sürpriz bir sonuç çıkıyor ortaya. Akıl hastaneleri aslında bana çok yabancı mekanlar değil. 17-18 yaşlarında ailem beni yazarlık tutkumdan vazgeçirmek için aralıklı olarak üç kez akıl hastanesine yatırdı. Her seferinde yazarlığa biraz daha fazla bağlanarak çıktım.’’

Yazdığı her kitabın atmosferine girdiğini belirten Coelho kendini içsel devrimine bıraktığını, her geçen gün kendini daha iyi hissettiğini belirtiyor.

Coelho'nun yayıncısı Erdal Öz, yazarın gerçek bir Katolik olduğunu söyledikten sonra artık sufilikle ilgilenmesi, Mevlana'yı yazması gerektiğini belirtiyor. Bakarsınız Coelho'nun gelecek kitabı sufilik üzerine olur.

İstanbul'a gelen her yabancı gibi onlar da bu kentin bir kaç uygarlığı birden barındırmasından oldukça etkilenmişler. Coelho'nun eşi Sultanahmet Camii'ni anlata anlata bitiremiyor. Süleymaniye'ye de aşık olmuşlar.

Ne derseniz deyin, konuğunuz ister yazar olsun ister işadamı, gecenin bir vaktinde size göbek dansını soruyor. Ama galiba işi çözmüşler. Tıpkı Brezilya'da olduğu gibi bu işin de turistik bir eğlence olduğunu biliyorlar:

‘‘Brezilya'da da turistler için ayrı, gerçek yurttaşlar için ayrı gösteriler vardır. Belki de bunun en belirgin örneği Arjantin'dir, turistler için düzenlenen gösteriler gerçek tango değildir.’’

Ne yazık ki biz, gerçek bir dansöz bulamadık onlara.

Korsan yayınlar

Kitabımı İran'da korsan olarak basan bir yayınevi tam 400 bin adet satmış. Bu başarıyı gören bir başka korsan yayıncı kitabı yeniden çevirip yüz sayfa da kendinden ekleyerek eksiksiz basım diye piyasaya sunmuş.

Yunanistan'da ise durum biraz farklı. İki korsan yayıncı aralarındaki reklam savaşını gazetelere kadar çıkarmışlar. Karşılıklı ilanlarla en iyi çevirinin kendilerinde olduğunu savunuyorlar.

Çok satmanın göstergesi eskiden best seller listeleriydi. Galiba şimdi bunun tek göstergesi korsan baskı adedi.

Kitaplarımdan tabii ki çok para kazandım. Ama benim için para o kadar önemli değil. Ben ruh zenginliğini tercih ederim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!