Ben, gazeteci Ertuğrul Özkök

TARİHİN bazı anları vardır.

Dönüm anları.

Toplumların gelecek 50 yılının, 100 yılının portresinin çizildiği anları.

Haberin Devamı

Orada yanlış yapmak felakete götürür.

Ama doğruyu yapmamak da felakete götürür.


Bu ikilem, o anın insanlarının önüne “tarihi tercih” denilen kararı kor.


Ya devam edersiniz.


Ya korkar, geri adım atarsınız.


Bir de, “durumu kurtarmak” vardır. Hiçbir şey yapmaz, eskisi gibi “idare edersiniz”.


* * *


Türkiye dün itibariyle işte bu yol kavşağına geldi.


Kamuoyu anketleri toplumun ortasından ikiye bölündüğünü gösteriyor.


Yarısı “Evet”, yarısı “Hayır” diyor.


Böyle anlarda klasik siyasetçinin can simidi, “hiçbir şey yapmadan” eskisi gibi devam etmektir.


Klasik olmayan siyasetçi ise önce şu soruyu sorar.


“Kararım doğru mu?”


Bu soruya “Evet doğru” cevabını veriyorsa, kararını alır, riskini yüklenir ve yoluna devam eder.


Diyebilirsiniz ki: “Sen bir gazetecisin, bugün öyle yazarsın, yarın tersini dersin.”


Doğrudur.


Ama büyük siyasetçi ile cüce olanın farkını da işte bu cesaret tayin eder.


* * *

Haberin Devamı


Peki biz hiç mi risk almayacağız, sorumluluk yüklenmeyeceğiz?

Elbette yapacağız.


Bunun yolu, görüşünü kıvırtmadan, direkt, dobra dobra yazmaktır.


İşte bütün bunları hesaba katarak, kendi sorumluluğumu da yüklenerek şunu diyorum.


Ben, gazeteci Ertuğrul Özkök;


Kendi payıma bu çözüm sürecini bütün kalbimle destekliyorum.


Destekliyorum;


Çünkü, hayatımın son 25 yılı, gencecik bedenlerin şehit düştüğünü, çocukluğumdan beri yaşadığım kasabalarda, şehirlerde annelerin, babaların, eşlerin,
kardeşlerin, sevgililerin acılı feryatlarını dinleye dinleye, seyrede seyrede geçti.


O acılar ki, üzerinden kaç yıl geçse de, sayısı ne olsa da hiç fark etmiyor.


O acıya alışmak, o acıyı kanıksamak hiç mümkün değil.


Bu süreci destekliyorum.


Çünkü, ülkemin sıçramaya hazır bir dinamizme sahip olduğunu ve bu sorunun onun ayağına pranga gibi asıldığını görüyorum.


Bu süreci destekliyorum.


Çünkü; ülkemin İslam dünyasında bir yıldız gibi parladığına ve İslam’ın bütün öteki ülkelerine, “Bak, petrol olmadan bile bizim için de modern, laik, demokratik, medeni, müreffeh, insana yakışır bir düzen mümkünmüş” dedirteceğine inanıyorum.


Bu çözümü destekliyorum.

Haberin Devamı


Çünkü;


Büyük Atatürk
’ün ülkesinde doğdum. Onun ilkeleriyle büyüdüm. Onun kurduğu bu devletin vatandaşlarına ne büyük heyecanlar verdiğini gözlerimle gördüm, kalbimle yaşadım.


Bu sorun çözüldüğünde, onun ilkeleri üzerinde yükselen bu ülkenin dünyanın en büyük 10’una gireceğine inanıyorum.


* * *


Son sözüm şudur.


Elbette benim de vazgeçemeyeceğim çizgiler var.


Elbette Baykal’ın da, Bahçeli’nin de bazı endişelerini paylaşıyorum.


Ama hepimizin üzerinde anlaşabileceği çizgiler üzerinde bir çözümün mümkün olduğuna bütün kalbimle inanıyorum.


O yüzden diyorum ki;


Buradan asla geri dönmemeliyiz.


Yola devam etmeliyiz.


Bu kanı durdurmalıyız.


25 yıl boyunca bunca kana, bunca savaşa, dövüşe rağmen bir tek Kürt’ün kapısını işaretlemeyen, komşusuna saldırmayan bu büyük milletin kendine yakışan barışı kendi iradesiyle kurabileceğini bütün dünyaya ispat etmeliyiz.

Haberin Devamı


Ben bu cesarete sahibim.


Siyasilerden de aynı cesareti bekliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları