Ben de seçimleri yazacağım

SİYASET ya da siyasetçi, kültürün, sanatın, edebiyatın özerkliğine müdahale etmedikçe, onları siyasal eğilimi doğrultusunda yönlendirmeye kalkışmadıkça, onlarla ilgili olumsuz yasalar çıkarmadıkça, siyaset ve siyasetçi benim yazı gündemimde çok seyrek yer alır.

Çoğu gazete yazarlarının, alanları ve uzmanlıkları gereği seçim yazılarına kilitlendikleri bir dönemde, belki de içinizden bazıları, bir sen eksiktin diyebilirler. Ne gereği var diye düşünebilirler.

Böyle diyenlerin, düşünenlerin oranının yüksek olması beni sevindirir.

Merak etmeyin, ben partiler ve partililer, partili adaylar üzerine yazmayacağım. Çünkü yazar, şair arkadaşlarımın, parti disiplini yüzünden, parti ve edebiyat tarihindeki kopuşlarını, koparılışlarını bilirim.

Sanatın özgürlüğü ile hangi anlamda olursa olsun disiplinin -hiç kuşkusuz burada çalışma, yazma disiplininden söz etmiyorum- bağdaşamadığının tanıklığını çok yaşadım.

Ben İstanbul’da, tanıdığım iki bağımsız adayı yazacağım.

Baskın Oran’ın ve Mehmet Ufuk Uras’ın bürolarına gittim. Onlarla konuştum, çalışmalarını izledim, çevrelerini gözlemledim, ne düşündüklerini öğrendim, gerekçelerini dinledim.

Baskın Oran ile Mehmet Ufuk Uras’ın, iki bağımsız adayın işlevlerinden, bir çalışma ve söylem olarak, bir başka tavır ve anlayıştaki bağımsızlık anlayışı geleneğinin başlatıcısı olduğu kanısındayım.

Genç kuşağın onlara yardımını, katkılarını da bu yazılarda irdeleyeceğim.

* * *

SEÇİME katılan partilerin kültür politikalarına da değineceğim, onların sanat ve edebiyat dünyasına bakışlarını -bakıyorlarsa-, iktidara geçtiklerinde oluşturacakları kültür politikalarının tohumunu -varsa- değerlendireceğim.

Gerçi ben artık iktidarların, hükümetlerin, devletin bir kültür politikası oluşturmasından yana değilim. Onların görevinin, işlevinin, sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerini, uluslararası kültürel projeleri, ekonomik açıdan desteklenmekle ve gücünü tarafsız biçimde kullanmakla sınırlı kalmasının yeterli olacağı görüşünü savunuyorum.

Uygulama bu doğrultuda genişliyor, gelişiyor.

Örnekler var.

Türkiye 2008 yılında Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’de yazarlardan, yayıncılardan, yazar birliklerinden oluşan danışma kurulu ile birlikte çalışıyor.

2010 yılında İstanbul, Dünya Kültür Başkenti olacak, kutlama, düzenleme için de gene sivil toplum kuruluşları çalışıyor.

* * *

SEÇİM ortamının bendeki izdüşümleri bunlar.
Yazarın Tüm Yazıları