Beklerken...

Yazıya başladığım şu saatlerde, biri Fransa’dan, diğeri Türk Adliyesi’nden gelecek iki kararın beklentisi sürüyordu.

Haberin Devamı

Fransa, tarihte yaşanmış Büyük Bir Felâket’i, siyasete malzeme yapıp yapmama uğrunda, kendi ifade özgürlüğünü masaya yatırıyor. Tercih onundur. Tenezzül serbesttir.

Bekliyoruz.

Türk Adliyesi ise, hukuki dayanak kadar kamuoyu vicdanı denen çetin bir argümanla da boğuşarak karar verecek.

Onu da bekliyoruz.

* * *

Aslında her iki oturum da aynı familyadandır.

Fransa Senatosu, her şeyden önce, düşünce ve ifade özgürlüğünü oylamaya sunacak... İşin esası budur. Zaten Fransız aydınları da bu sebeple ikiye bölünmüştür.

E Türkiye’deki durum nedir?

Buradaki davada da yine Düşünce ve İfade Özgürlüğü öne çıkan bir unsur değil midir? Zaten gazeteci insanlar, başka neden yargılanır? Yardım ve yataklık gibi zorlama deyimleri ortadan kaldırırsak, geriye ne kalır?

* * *

Düşünce ve ifade...

Bunlar için oylama yapılır mı?

Haberin Devamı

Fransa bunu yapıyor. Ve 1789’un gerisine düşüyor.

Sonuç ne olursa olsun, Fransa kendi ayağına kurşun sıkmıştır. Bunu yaparken de geçmişteki bir Büyük Felâket’i siyaseten sömürmek istemiştir. Hem de bir avuç oy için...

Bakınız, kaç türlü ayıp.

Bu bakımdan Fransa’dan gelecek haber, beni hiç ırgalamıyor.

Evet veya Hayır... Hiç fark etmiyor.

Benim kulağım, sadece Türk Adliyesi’nde.

Yazıyı bekletemiyorum. Ama iyi bir haber bekliyorum. Saat 16.45.

Yazarın Tüm Yazıları