Beklentileri şişirmek tehlikelidir

AVRUPA Birliği'den tarih alma konusu neredeyse ‘‘ölüm-kalım’’ sorunu haline dönüştürüldü.

Müzakerelerin başlamasına yönelik olarak tarih alamazsak ‘‘yandık-bittik’’ gibi bir hava yaratılıyor. Bu çeşit yaklaşımlarla beklentileri şişirmek içeride de, dışarıda da çeşitli sorunlar doğuruyor.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olması zor ve zaman alan bir süreçtir. Bu süreci kolaylaştırıcı ve kısaltıcı etkenlerin tümü bize bağlı olan şeyler değildir. Biz, bize düşen işleri yapacağız. Ama, son kararı onlar verecekler. Onlar kulüptür. Biz ise o kulübe üye olmak isteyen bir aday konumundayız.

SORUN SATIN ALINMAZ

1960'lı yılların başında o dönemde adı Avrupa Ekonomik Topluluğu olan altı üyeden oluşan Birlik ile gümrük birliğine girme mücadelesini başlattık. Çeşitli aşamalardan geçerken, sıra bizim yapmamız gerekenlere geldi. Beceremedik. 1970'lerin ikinci yarısında ilişkilerimizi buzdolabına kaldırdık. Halbuki, orijinal plana göre gümrük birliğine girmemizin zamanı gelmişti.

Ankara Anlaşması'nın temel amacına Türkiye ancak 1995 yılında ulaşabildi. Yani, ilk ilişkilerin başlamasından 35 yıl sonra, başta programlanan zamandan 20 yıl sonra Avrupa ile gümrük birliğine gidebildik.

Gelecek yıl sonunda tam üyelik müzakerelerini başlatmak için tarih alınması tam üyeliğimize giden süreci ne kısaltacaktır ne de kolaylaştıracaktır. Aynı şekilde, bir irade değişikliği olmadığı takdirde, arzulanan zamanda bir tarih alamamamız bu süreci ne zorlaştıracaktır, ne de uzatacaktır.

Hal böyle olunca, tarih alamamamız ‘‘Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırır’’ gibi yargılar geçersizdir. Ama, bu yargının içeride de, dışarıda da tarih almamız yönünde bir gerçek ya da bir tehdit gibi kullanılması eğilimi vardır. İşin yanlış tarafı da buradadır.

‘‘Tarih almazsak, Avrupa'dan uzaklaşırız’’ yargısı ‘‘Bizi aldın, aldın, aksi takdirde biz başka kulübe gideriz’’ gibi bir anlam taşımaktadır ki, hiçbir kulüp bu çeşit tehditleri hoş görmez.

Önemli olan bizim Avrupa'nın bir parçası olmak isteyip istemediğimizdir. Gerçekten Avrupa'nın bir parçası olmak istiyorsak, gereken düzenlemeleri yapacağız ve yaptığımız düzenlemeleri kararlılıkla uygulayacağız. Çünkü, bütün yaptıklarımızı kendi iyiliğimiz için yaptığımızın bilincinde olacağız.

Kendi iyiliğimize olan düzenlemeler için bir teşvik bekliyorsak, en önce, bu çeşit düzenlemelerin teşviksiz çok da iyiliğimize olduğunu düşünmüyoruz demektir. Bu görüntü de ileride bizim ‘‘sorun ülke’’ olabileceğimiz olasılığını artırmaktadır. Hiç kimse, sorun satın almak istemez.

BİR NOKTA

Avrupa Birliği'ne tam üyelik Türkiye için her açıdan bir ‘‘çapa’’ olacaktır. Bu gerçek yadsınamaz. Ama, 2004 yılı sonunda bir tarih almamız durumunda Türkiye'nin başka arayışlar içine girmesi de ‘‘gavura kızıp oruç bozmaya’’ benzer. Tarih alınmazsa, ekonomi çökmez. Türkiye'nin dünyadaki siyasi önemi azalmaz.

Tarih konusunda içeride ve dışarıda gereksiz beklentiler yaratıldığında ve beklentiler gerçekleşmediğinde, ortaya çıkacak sorunlarla mücadele çok daha zor olacaktır. Tarih almak uzun bir sürecin içinde bir noktadır. Noktanın nerede olduğu değil, sürecin nasıl devam edeceği ve ne zaman tamamlanacağı çok daha önemlidir. Beklentiler de bu çerçeve içinde şekillendirilmelidir.
Yazarın Tüm Yazıları