Bekir Coşkun’a Alıç’tan selam var

İNSANLIK alemi olarak, günlük sinir krizlerimizle yaşayıp dururken 9 Ekim’de bir rapor açıklandı.

Çevre sorunlarıyla ilgili bilimsel raporlar hazırlayan GFN (Global Footprint Network) tarafından açıklanan raporun sonuç bölümünü şöyle özetleyebiliriz: "Dünyaca cepten yiyoruz!"

***

Açıklayayım hemen "cepten yemek" hadisesini.

Dünyada yuvarlak hesap 6 milyar insan yaşıyor. Dünyayı hepimizin hava aldığı, su içtiği, yemek yediği bir köy olarak düşünürsek, köy halkı olarak 9 Ekim itibariyle aç kalmış durumdayız.

Biraz daha açıklayayım...

1987 yılında yapılan hesaplara göre, dünya halkı o yılın kaynaklarını 19 Aralık’ta tüketmişti. Yani 1987’de köycek cepten yediğimiz gün sayısı 12’ydi.

20 yıl içinde tarihi 9 Ekim’e kadar çekmeyi başarmışız bütün hoyratlığımızla.

Bu hızla 60 yıl içinde dünya üzerindeki savaşların petrol yüzünden değil temiz hava, temiz su, temizi gıda için çıkacağını görmek için dahi olmaya gerek yok.

GFN, "geleceğinden borç alarak ve neredeyse hiç geri ödeme yapmayarak" yaşayan insanlığın durumunun "Amerikan tarzı hayatın bu hızla yaygınlaşması durumunda" daha da felaket olacağını belirtiyor.

Ve ekliyor: 6 milyar insanın Amerikan tarzı yaşaması durumunda, şu anki dünya gibi dört dünya daha gerekiyor.

***

Pazar günü Vatan’da Hayrettin Karaca ile yapılmış bir röportaj vardı. 85 yaşında hálá vatan toprağının nasıl ziyan edildiğini taş kafalara anlatmaya çalışan Karaca, üzgün ve öfkeli "Toprağa sahip çıkmazsak başkasının kucağına oturacağız" diyor.

Gazeteler de dünyanın dört bir yanından gelen toplu çevre felaketlerini sayfalarına taşıyor son günlerde yoğun olarak.

Çevreyle ilgili uyarılara "Ay canım, balıklar ters dönmüş" veya "Hayrettin Karaca tonton adam ama çok cimriymiş, hep aynı kazağı pantolonu giyiyor..." tarzı yaklaşmaya devam edelim biz yine.

***

Pazar günü Bekir Coşkun’un yazısının başlığı da "Ankara’da Ağaç Olmak"tı. Bekir Ağabey acaba Hikmet Birand’ın "Dikmen Alıçı"na selam mı yollamış diye baktım.

Hikmet Birand’ın "Alıç Ağacı İle Sohbetler" kitabının belli sayfalarının lise son sınıflarda okunması durumunda işlerin 20 yıl içinde iyi yönde değişebileceğini düşünenlerdenim.

O kitabı okumadıysa eğer, Bekir Ağabey’e armağan etmeyi çok isterim.

Hikmet Birand o güzel kitabı yazalı 40 yıl oldu. TÜBİTAK basıyor, alın okuyun.

Artık adı bile anılmayan Dikmen’de tek başına duran bir Alıç Ağacı ile sohbetlerini anlatır Birand, insanın gözlerini yaşartacak durulukta bir Türkçe ile.

Kitap, bir gün yine sohbet için gittiği Alıç Ağacı’nın kesildiğini öğrenmesiyle sona erer. Birand ağaca şöyle seslenir:

"Dikmen Alıçı! Sohbetimize başlarken demiştin ki: Dünyayı canlandıran, şenelten, sizin ve bütün canlıların yaşayabileceği bir yurt haline getiren biziz, biz bitkiler. Sohbetlerimizin sonunda da: Bir gün gelmişsin, bakmışsın ki ben yokum, beni senden başka kim hatırlar!

Doğru söylemişsin. Seni benden başka kimse hatırlamaz artık, hatta seni kesip yok eden bile. Belki bir gün gelir, biz de seni dallarında öten kuşları, çiçeklerine konan kelebekleri kendimiz gibi beller; hepimiz için şenelttiğiniz bu dünya yurdunda, onların da bizim gibi yaşamaya hakkı olduğunu anlar, hiçbirinize kıyamaz oluruz."

Toprak yoksa, hiçbirimiz yokuz, unutmayın.
Yazarın Tüm Yazıları