Bayrak olayından ders almalıyız

Bir gösteri sırasında patlayan Bayrak olayı ve ardından yaşadıklarımız çok dikkatle incelenmeli. Sadece bir kesim değil, hepimiz ders almalıyız. Zira ilerde bir daha böyle durumlara düşülmemeli.

Bir gösteri sırasında patlayan Bayrak olayı ve ardından yaşadıklarımız çok dikkatle incelenmeli. Sadece bir kesim değil, hepimiz ders almalıyız. Zira ilerde bir daha böyle durumlara düşülmemeli.

13-14 yaşlarında iki çocuk, bu gösteri sırasında Türk Bayrağını yerlerde sürükleyip üstüne basınca, ülke ayaklanıverdi. İlk aşamada kimse önemsemedi. Medya dahi pek yer vermedi. Dünya’nın birçok yerinde bu tip protestolar yaşanırdı. Adeta alışılmıştı.

Aradan 48 saat geçtikten sonra, Genelkurmay Başkanlığının bir açıklaması tüm tepkileri ateşledi. Özellikle Milliyetçiliği bayrak yapan partiler sokaklara döküldüler. Medya birden bire hareketlendi. O güne kadar sessiz kalan Cumhurbaşkanlığı dahil olmak üzere, tüm kurumlar ve siyasi kuruluşlar ardı ardına tepki verir oldular.

Bu tepkilerde, açıkça söylenmeyen ancak verilen mesaj “Ey Kürt kökenli vatandaşlar, Bayrağa dokunursanız, bizim de tepemiz atar. Sonrası fena olur.” İdi.

Televizyon ekranlarına Bayraklar kondu, stadlar ve sokaklar bayraklarla doldu. Bir Başsavcı üstünde Türk ve Alman Bayrakları resmi bulunan pastanın kesilmesini engelledi.Yani, olaylar giderek amacını aştı, abartılı bir güç gösterisine döndü.

Şimdi, soğukkanlılıkla düşünüp bu olaydan bazı sonuçlar çıkartmalıyız.

DEHAP NASIL HAREKET ETMELİ?

Bu tip olaylarda gözler daima DEHAP’a döner. Bu defa da aynı şekilde DEHAP suçlandı. Gösteriyi, DEHAP örgütlememiş olsa dahi, genel siyasi ortamı şekillendirebildiğinden dolayı mercek altına alındı.

DEHAP’lıların her gösteriyi ve her gösteriye katılanı kontrol etmesinin imkansızlığını kabul ederiz. Ancak, hem bu partinin hem de tüm Kürt kökenli vatandaşlarımızın bilmesi gereken bir nokta var. O da, bu vatanın birlikte yaşayacağımız bir alan olduğu , duyarlı olduğumuz konulara da saygı duyulması gerektiğinin kabullenilmesidir.

Türk toplumunun en duyarlı olduğu noktalardan biri Bayrağı, diğeri de topraklarının bütünlüğüdür.

Bu değerlere saygı duymak gerekmektedir. Eğer birlikte yaşayacaksak, bu değerleri de paylaşmamız şarttır. Yoksa, kışkırtıcılık yapmak isteyen, birbirimizi boğazlamamızı bekleyenlere bundan daha iyi bir fırsat veremeyiz.

Nevruz şenliklerindeki konuşmalara, atılan sloganlara kulak verilecek olursa Kürt kökenli vatandaşların beklentileri gayet iyi anlaşılıyor. Ancak bu mesajlar, böyle Bayrak gösterileriyle verilmemeli.

BİZDE DİKKAT ETMEK ZORUNDAYIZ

Bayrak olayına, toplum olarak verdiğimiz tepkinin ucu kaçınca, bu defa Kürt-Türk cepheleşmesi gibi, hiç istenmeyen bu durumla karşı karşıya kalınabilir. Ülkede esen rüzgalar, Kürt vatandaşlarımıza bir gözdağı verilmek isteniyormuş, onları adeta korkutmaya yönelikmiş izlenimi veriyor.

Amaç gerçekçen buysa, yanlıştır.

Mesaj verilmeli, ancak olay abartılıp cepheleşmeye kadar götürülmemeli.

Bu olayda daha soğukkanlı davranabilirdik.

Ümidimiz, her iki tarafında bu olaydan gereken değerlendirmeyi çıkarmalarıdır.

* * *

KİTAP YAKTIRAN KAYMAKAMA BRAVO (!)

Voltaire : “ Fikirlerinize şiddetle karşıyım fakat bunları ifade etme hürriyetinizi sonuna kadar savunacağım.”

Gazetelerde okumuşsunuzdur. Isparta’nın Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altınpınar yazar Orhan Pamuk’a kızınca, ilçe’deki tüm kamu kuruluşlarına emir göndermiş ve kütüphanelerindeki bütün Orhan Pamuk kitaplarının toplatılıp imha edilmesini istemiş.

Kaymakamın gerekçesi de şöyle :

“ Yazar olduğu iddia edilen Pamuk Türk Milleti’ni rencide edici itiraflar attı. Bu azınlık ırkçısına karşı milletin meşru müdafaa hakkı vardır”

2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden bir Kaymakamın böyle bir emir vermesini bir yana bırakın, düşünebilmesi dahi korkunç.

Altınpınar bir vatandaş olsa verdiği tepki belki anlaşılabilirdi. Ancak bu devletin bir temsilcisi konumunda. Demek ki, fikir özgürlüğü denilen değerlerin farkında dahi değil.

Bu olay devlet bürokrasisinin en temel haklardan ne kadar uzak ve eğitimin ne derece eksik olduğunu gösteriyor. Bu durumu, basit bir milliyetçi refleks diye adlandırıp üzerine gidilmezse çok hatalı davranmış oluruz.

Orhan Pamuk’un tüm fikirlerine katılmıyorum ancak, onun da fikirlerini serbestçe ifade etme özgürlüğüne hepimiz sahip çıkmalıyız.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)

Yazarın Tüm Yazıları