Bayındır Üniversitesi ve Çörtük'ün veliahtı

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Finansla ilgili şirketleri bir çatı altında topladılar. Bayındır Sigorta, Bayındır Hayat Sigorta, Menkul Değerler, yeni adıyla Bayındır Bank(DerBank), Romanya'daki Banca Turco Romana. Grubun finans Başkanı da, Vakıflar Bankası eski Genel Müdürü Fehmi Gültekin.

Gültekin'e, Kamuran Çörtük'ün oğlu Serkan Çörtük asistanlık yapıyor. (Bayındır Holding'deki en büyük pay yüzde 27 ile Kamuran Çörtük'e ait.) Geçen yıl Bilkent Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olan Serkan Çörtük, bir süre Romanya'daki bankada çalıştı. Grubun faaliyet gösterdiği sektörleri tek tek tanımış. Kendini en zayıf olarak finans sektöründe gördüğü için bu sektöre ağırlık vermiş.

Şimdi Bayındır Bank'ın yeniden yapılanmasında canla başla çalışıyor. ‘‘Yukarıdan itilmek istemiyorum. Hak ederek bir yerlere gelmek istiyorum. Hedefim iyi bir finansçı olmak’’diyor Serkan. Pratik tecrübelerden sonra Harvard'da master da yapacak. İleride bankanın yönetiminde görev alabilir.

Banka yönetimi dedim de aklıma geldi. Bayındır Bank Genel Müdürü kim olacak?

İşadamı ve Bursa Bağımsız Milletvekili Cavit Çağlar'ın bankası Interbank'tan 5 kişi transfer olmuş. Interbank Genel Müdür Yardımcısı Ragıp Yergin, Bayındır Bank Genel Müdürü oluyor. Banka'nın şu an 6 şubesi var. 2001 yılına kadar 40 şubeye çıkmayı hedefliyorlar. Ticari bankacılık yapacaklar. Bulgaristan'da da özelleştirme kapsamındaki bankalarla ilgileniyorlar.

Ve bir yeni haber daha. Bayındır Holding de üniversite kuracak. Kısa süre önce YÖK'e başvurdular. İstanbul'da Şile Çekmeköy'de kurmayı planlıyorlar üniversiteyi. Hastanenin yanında... İznin önümüzdeki yıl çıkacağını umuyorlar. Prosedür gereği olması gereken bölümler bu ünivesitede de olacak tabii. Ancak işletme bölümüne ayrı bir önem veriyorlar. Sağlık sektörü için ara adam sorununu çözmeye çalışacaklar. Sağlık teknolojisine yönelik yüksek okullar da olacak. İddia ve idealleri, Türkiye’de olmayanı yapmak...

‘Zindabat Pakistan!’ Bütçenle örnek ol

Bütçe hiç mi denk olamaz? Hayal midir? Denk bütçe iyi midir? Son zamanların bu iktisat tartışmasına girmeden, herkesin üzerinde hem fikir olduğu mali disipline atıfta bulunmak istiyorum. Bizde seçim yatırımları dolayısıyla bir türlü bütçede mali disiplin sağlanamaz biliyorsunuz. İşte 1998 yılı bütçesi de yaklaşık 4 katrilyonluk açıkla bağlandı...

Pakistan'la bizim bütçenin ne ilgisi var diyeceksiniz? Mantalite açısından, disiplin bakımından örnek olması için bağlantı kurdum...

Bayındır Holding'in bir Türk firması olarak yurtdışında aldığı en büyük ihale olan İslamabat-Peşaver Otoyolu'nun (550 milyon dolar) temel atma töreni için Pakistan'a gitmiştik geçen hafta. Benazir Butto’nun iptal ettiği ihaleyi Navaz Şerif iktidara gelince tekrar Bayındır Holding’e vermişti. Üç yıl aradan sonra da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Pakistan Başbakanı Şerif, şaşalı bir törenle otoyolun temelini atmışlardı.

Bayındır Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kamuran Çörtük'e, Pakistan'da kendisini en fazla etkileyen şeyi sormuştum. Çörtük, ‘‘Bu ülkede bütçe kararlılığı, disiplini var. Bir işi ancak kaynak bulabilirlerse bütçeye alıyorlar ve yapıyorlar. Bu nedenle üzülerek bizden daha tutarlı ve çağdaş olduklarını söyleyebilirim’’deyince yazmaya karar verdim.Genç nüfuslu (135 milyonun yarısı 15 yaşın altında), çok fazla dış borcu olan (32 milyar dolar), nüfusunun yarısı tarımda çalışan üçüncü dünya ülkesi Pakistan İslam Cumhuriyeti.

Cive, zindabat Pakistan (Yaşa Pakistan) diyorum ve mali disiplininin bizimkilere örnek olmasını diliyorum...

Ark altında tarla mı?

Marriot Hotel'e girerken Pakistanlı gelinle damat kapıdan çıkıyordu. Yerel giysiler içindeki gelin ve damat bizim medyanın elinden zor kurtuldu. Neyseki gereği kadar resim alındı. Gelin düğün arabasının arka koltuğuna damat da öne oturdu ve bizim heyetin alkışları arasında yola koyuldu...

Kaptan Zeki Kılıç'ın yönetimindeki İstanbul Havayolları'ndan kiralanan uçakla, uzun ama keyifli (Kokpitteydim ve uçak kullanmayı hemen öğrendim! Bir ara yanımızdan füze de geçti. Gerçekten...) keyifli uzun yolculuktan sonra Islamabad'daydık. (18 Aralık akşamı)

Marriot Hotel'in kafeteryasında dinleniyoruz. Gece, Bayındır'ın özel uçağı ile Bayındırlık Bakanı Yaşar Topçu, Devlet Bakanı Refaiddin Şahin, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal, Cumhurbaşkanı Demirel'in uçağıyla da Sanayi Bakanı Yalım Erez ile Rıfat Serdaroğlu geldiler...

Bir masada Hürriyet'ten Yalçın Bayer, Çiğdem Toker ve ben oturuyoruz. Yalım Erez ile Yaşar Topçu da sonra bize katıldılar. Çiğdem, Karadeniz Sahil Yolu İhalesi dolayısıyla gensorudan sıyıran Topçu'ya takıldı: ‘‘Türkiye'de başınız ağrıdı neyse burada otoyol açacaksınız.’’

Yalım Erez, ‘‘Pakistan'da birkaç otoyol aç bari’’ diyerek takılmayı sürdürdü...

Topçu çok dertliydi...Koltuk meraklısı olmadığını, parayla hiç arası bulunmadığını, Babası'nın Çorum'daki

kereste fabrikası, İş Bankası'ndaki hisselerini siyaset için nasıl harcadığını, Karadeniz Sahil Yolu İhalesi'nde kusurları olmadığını anlattı.

Hükümet'in Avrupa Birliği (AB)'ne karşı aldığı tavra konuyu getirdim bende. Desteklediğimi en beğendiğim icraatın bu olduğunu söyledim. Erez de Topçu da duygusal davranılmadığını yapılması gerekeni hükümet olarak yaptıklarını söylediler özetle... AB ülke başkanlarının zincirleme misali ‘‘ihtiyatlı olun’’ telefonlarının da Türkiye'nin haksızlığa uğradığının bir göstergesi olduğunu belirttiler. Topçu AB'ye 11 aday ülke içine alınmayan Türkiye'nin alınmamasındaki temel nedenlerden birinin fert başına ödenecek 600 dolar olduğunu da vurguladı. Yani Türkiye eğer aday ülkeler içine alınsaydı bize toplam 39 milyar dolar yardım yapılacaktı...

Topçu, Türkiye-AB ilişkilerini, memleketi Sinop'tan bir tabirle betimlemeye çalıştı. Örneğin, bir şeyi çok istersin, çabalarsın. Karşı taraf nazlanır. Artık sabır taşar isteyen taraf, ‘‘Hadi canım sende’’ anlamında, ‘‘Ark altında tarla mı veriyorsun?’’ diye sitem eder. Yani verimli bir tarla mı veriliyor ki bu naz niye...Gerçi 11 aday ülkeye yapılacak toplam yardımın 82 milyar dolar olduğu göz önüne alınırsa, Türkiye'ye de eğer aday ülke statüsüne alınsaydı 32 milyar lira verileceği düşünülürse aslında biraz ark altında tarla gibi gibi olmuyor mu?

Borsa çanı yeni hatırladı

ABD ziyareti başlamadan önce Başbakan Mesut Yılmaz'ın New York Borsası'na (Wall Street) gitmesi, orada seansı başlatan çanı çalması planlanmıştı.

Yılmaz, ziyareti sırasında New York Borsası'na gitti. Ancak, çan çalma olayı gerçekleşmedi.

Wall Street'teki bu ‘‘geleneksel çan’’, bizim İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) da bir ‘‘çan’’ı olduğunu hatırlattı.

İMKB yönetimi, ‘‘Bizim de böyle sembolik törenler yapmamız gerektiğinde kullanacağımız bir çanımız var mı?’’ diyerek, borsa çalışanlarını harekete geçirdi.

Gerçekten de İMKB, Cağaloğlu'nda ve Tophane'deki binalarında seans ‘‘çan’’ sesiyle başlıyordu.

İstinye'ye taşınıp, bilgisayar altyapısı iyice gelişince, İMKB ‘‘çan’’lı günleri unuttu...

Yılmaz'ın ABD gezisi, İMKB'ye de ‘‘çan’’lı günlerini hatırlatmış oldu.

Yazarın Tüm Yazıları