Batı ve liste

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Dünkü ‘Hürriyet’in manşetten verdiği ve PKK'ya şu veya bu şekilde koltuk çıktığı belirtilen Batılı şahsiyetler listesini okumuşsunuzdur.

Dikkat edin, malum Yunan vatandaşlarını hariç tutarsak diğer milletlere mensup olanların hepsi üçüncü, en kabadayısı ikinci sınıf kimlik taşıyor.

Bunların hiçbiri ‘karar mevkii’ insanı değil. Ya yerel taşra siyasetçisi ya da medya ve istihbarat dünyasının geri plandaki isimleri.

Ama ben listeyi genişleterek buna Belçika Flamanları veya İspanya Baskları gibi kendi ülkelerinde ‘mikro milliyetçi’ temeller üzerinde politika üreten ve etnik aidiyeti eksen belleyen siyaset ve parlamento erbabını da katayım.

Fakat hepsini altalta koyun, bunlar yine de çok marjinal nitelik taşırlar.

‘Karar mercileri’ nezdinde devede kulak kalırlar ve istedikleri kadar PKK ve Apo avukatlığına soyunsunlar, son tahlilde ‘realpolitik’ tutum saptayan Batı başkentlerinin esas yönünü tayin edemezler. Edemiyorlar da...

Zaten işte bu yüzdendir ki Abdullah Öcalan bugün İmralı'dadır !

O da tıpkı bizim ‘Sevr paranoyakları’ gibi Batı'yı bilmediğinden, anlamadığından ve öğrenemediğinden, içine düştüğü durumu açıklayamamaktadır.

* * *

Yunanistan ve yukarıda sözünü ettiğim marjinal kesim hariç genelde Batı, özelde de Avrupa devlet politikası olarak PKK'yı asla desteklememiştir.

Bir, çünkü Avrupa hayati çıkarlarla bağlı olduğu Türkiye'yi anakronik bir şiddet örgütünün keyfi uğruna feda edecek kadar aptal değildir.

İki, despotik kurumunun ‘muhatap’ addedilecek bir yanı yoktur. Olmamıştır.

Ama bu iki temel olgu Batı'nın Kürt sorununu es geçtiği anlamına gelmez.

Avrupa, kendisine müttefik bir Ankara'nın ülke bütünlüğü çerçevesinde sorunu çözümlemesini istemektedir.

Batı'nın bu yaklaşımı ise hem bizim ‘Sevr paranoyakları’mızı, hem de tam ters istikamette Apo'yu yanılgıya sürüklemiştir.

Bizimkiler Kürt sorunu lafı telaffuz edildiğinde bile huylandıklarından, yukarıdaki süper marjinal ‘pro PKK’ çıkışları genel bir komplo teorisine dönüştürerek Türkiye'nin bölünmek istendiği hezeyanlarını uydurmuşlardır.

Ufku Ortadoğu kabile totalitarizmi ve hazmedilmemiş bir Marksist retorikle sınırlı olan Öcalan ise daha da ahmak hesaplara batmıştır.

Aynı süper marjinal çıkışları Avrupa'nın devlet desteği yerine koymuştur.

Diplomasi bilgisi Talabani'yle bir barışmak, bir kurşun sıkmanın ötesine geçmediğinden de, bazı Batılı servislerin ülke asayişini kollamak için PKK'yla dirsek teması kurmasının veya ‘karar mevkileri’nde esamesi okunmayan üçüncü sınıf şahsiyetlerin Bekaa'ya gitmesinin ‘siyasileşmeye’ yeteceğini sanmıştır. Örgütünün FKÖ'ye, kendisinin Arafat'a dönüşebileceği avanaklığına inanmıştır.

Yaşlı Kıta'da mevcut militan sayısı ve onların tedhiş şantajı oranı ne olursa olsun, Batı'nın Kürt sorunuyla PKK arasına kesin çizgi çizdiğini ve her halükarda da Türkiye'ye hasmane davranmayacağını zerre kadar anlamamıştır.

Zaten, Brüksel'deki ‘Kürt Parlamentosu’nun dahi gerçek bir etkinlik kazanamadığını ve bunun önemli bir ölçek oluşturduğunu bile kavramıştır.

‘Sevr paranoyakları’mız ‘Avrupa Türkiye’yi bölmek istiyor' diye işkembe- i kübradan atarken, Apo da bunun gerçek olduğu gazına gelip tongaya basmıştır.

* * *

Batı ne Türkiye'yi bölmek istiyor, ne de PKK'yı destekliyor.

Böyle bir devlet politikası yok. Marjinallerin ise kıymet-i harbiyesi yok.

Zaten, Apo ve şebekesine koltuk çıkanların listesi işte artık ortada !

Batı'nın çıkarları kendisine müttefik, ülke bütünü sağlam, Kürt sorununu çözümlemiş ve refah toplumları bünyesine yer almış bir Türkiye gerektiriyor.

Hangi kutupta olurlarsa olsunlar, bunu anlamayanlar çuvallıyor...



Yazarın Tüm Yazıları