Batı için bütün yollar Türkiye’ye çıkıyor

ÖNCE Tunus, ardından Mısır’da patlak veren krizler, Türkiye’nin Batı’nın gözünde Ortadoğu için cazip, eşsiz bir model olduğu yolundaki algıyı daha da pekiştirmiştir.

Batı basınında yapılan bütün yorumlarda Türkiye’nin model kimliğini oluşturan öğelerin altı çiziliyor; Batılı örgütlere üyeliği, büyüyen dinamik bir ekonomi, işleyen bir demokrasi ve kuvvetli Müslüman kimliğiyle tanınan bir siyasi kadronun iş başında olması gibi...

TÜRKİYE HER SENARYODA ÖNEMLİ

Tunus ve Mısır krizleri, 21’inci yüzyılda Ortadoğu coğrafyasında çok sancılı geçeceği şimdiden belli olan bir değişimin habercisidir.

Bu olaylar, asker ve polis gücüne dayalı otoriter rejimlerle, petrol gücüne yaslanan arkaik monarşilerin bölgenin tarihinde ilelebet kaim olamayacaklarını herkese göstermiş olmalıdır.

Bu aşamada Mısır’daki gelişmelerin ucu açık gözüküyor. Kuşkusuz arzu edilen, Mısır’ın atacağı adımlarla, önemli bir dönüşümden geçerek Arap dünyasında gerçek bir demokrasinin ilk örneğini oluşturmasıdır.

Üzerinde durulan bir diğer senaryo, Mısır’da demokrasiye geçişle birlikte zamanla İslamcı aşırılığa kayan bir yapının ortaya çıkmasıdır. Bir başka senaryo, mevcut rejimin ordunun hakimiyetinde kozmetik değişikliklerle aynen sürmesi, bunun da zamanla ülkedeki çatışmayı derinleştirerek Mısır’ı büyük bir kaosun içine itmesidir.

Bu senaryolardan hangisi geçerlik kazanırsa kazansın, Türkiye’nin Batı açısından taşıdığı önem ve vazgeçilmezlik eskiye kıyasla daha yüksek bir düzeyde seyredecektir. İşlerin kötüye gittiği bir senaryoda Ortadoğu’da bütün dengeler altüst olacak, bu sarsıntılı zeminde Batı’nın bölgede dayanabileceği öngörülebilir, istikrarlı tek yapı olarak Türkiye belirecektir.

İşlerin iyi gittiği, Mısır’ın istikrarlı bir şekilde demokrasiye doğru yol aldığı ve bu rüzgarın bütün Arap alemine de yayıldığı ideal senaryoda ise Türkiye, bu kez “yumuşak gücü” (soft power) ile bölgeye ilham kaynağı olacaktır.

EKSİK DEMOKRASİYLE MODEL OLUNMAZ

Özetle, Mısır’da rüzgar hangi yönden eserse essin, Batı dünyası için bütün yollar Türkiye’ye çıkıyor.

Gelgelelim, rol modellerinin işin tanımı gereği defolu olmaması gerekir. Türkiye demokrasisi ile örnek olacaksa, gerçek bir model olmak durumundadır. Bu noktada, Soli Özel’in geçen pazar günü Habertürk’teki yazısında dikkat çektiği olasılık yabana atılmamalıdır.

Özel, Mısır’daki olayların Türkiye’nin önemini artırdığını vurguladıktan sonra şöyle diyor:

“Türkiye’nin stratejik önemi arttığında ülkenin demokrasi kalitesi ve standartları konusu soğuk savaş yıllarında olduğu gibi arka plana itilebilir. O durumda Türkiye’de toplumsal muhalefet hareketine yeltenenlerin işi zorlaşacaktır... Yeni Türk demokrasisinin niteliği Türk demokrasisinin imajının gölgesinde kalacaktır.”
Bu ihtimal göz ardı edilmemelidir; çünkü Amerika’nın geçmişte Türkiye’de demokrasiyi “sattığı” örneklerin sayısı az değildir. Amerika’nın bu kez ilkeli bir duruş sergileyip sergilemeyeceği ancak uygulamada görülebilir.

Ayrıca Amerikalı karar vericilerin, kalitesi gerileyen -örneğin basının susturulduğu kuvvetler ayrılığının zayıfladığı, otoriterleşmenin ortalığı kapladığı- bir demokrasinin, Ortadoğu için model olma vasfının da gerileyeceğini görecek bir kavrayışta olmaları beklenir.

AB DENKLEM DIŞINDA

Ayrıca, unutulmaması gereken bir nokta, Türkiye’nin bugün model olma özelliğinin gökten zembille inmediğidir. Türkiye’nin bölgedeki farkı ve “yumuşak gücü”, büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti’nin getirdiği kurumların, altyapının ve laik geleneğin bir eseridir.

Sonuçta Ortadoğu’daki değişim bağlamında Türkiye’den her zamankinden daha çok söz edileceği aşikardır. Buna karşılık, Avrupa’dan daha az söz edileceği de bir o kadar aşikardır. Son krizlerde AB’nin tutumunu gecikmeli bir şekilde ortaya koyabilmesi, artık küresel bir oyuncu olmaktan süratle uzaklaştığını gösteriyor.
AB, son Ortadoğu krizinde nüfuz icrası anlamında ABD ve Türkiye’nin gerisinde kalmıştır. Bu krizin, Türkiye’yi tam üyelik sürecinden dışlayarak bu coğrafyada nüfuz sahibi olunamayacağının görülmesi açısından Avrupalı karar vericiler nezdinde göz açıcı bir etki yapması temenni edilir.

Aksi takdirde, AB gelecekte kendini dünya politikasında güçlü hissetmek için dev aynalarına mahkum kalabilir.
Yazarın Tüm Yazıları