Baskıncı kafa geri döndü...

312 ve 159’un bu hali bir yüz karası. Aniden ortaya çıkan kitap toplatma kampanyası, bir başka ayıp. Türkiye yine karanlık ve korkular ülkesi durumuna giriyor.

312 ve 159’uncu maddelerin komisyondan geçmiş hali bir felaket. Bu maddelerle Türkiye değil AB’ye uyum sağlamak, kendi içinde dahi rahat edemez.

Hele 159 uncu madde, tam bir yüz karası...

Bunlara bir de kitap toplatmayı ekleyin...

İşte geldiğimiz nokta.

Eğer bir ülkede hala kitap toplanıyorsa, hala fikir özgürlüğü kısıtlanıyorsa, hala eleştiri bir hareket olarak algılanıyorsa ve ülkenin hükümeti, askeri, yargısı kendini yasalarla korumak ihtiyacı duyuyorsa, o ülkede işerin iyi gitmediği sonucu çıkarılır.

Siz ne dersiniz?

AB KONVANSİYONUNA İRTEMÇELİK YAKIŞIR

Mart ayında, Avrupa Birliğinin geleceğini tartışacak olan Konvansiyon toplanıyor. AB’ ye aday olan ülkelerin tamamı katılacak. Konvansiyonun Başkanlığını da, Fransanın eski Cumhurbaşkanı Giscard D’ Estaing yapacak. Bu toplantı Türkiye açısından çok önemli. Zira ilk defa resmen aday olduğunu dünyaya gösterecek. Sadece orada bulunmak değil, görüşmelere katılmak, fikir vermek ve Türkiye’ nin de Avrupa hakkında bir vizyonu olduğunu ispatlamak gerekiyor.

Türkiye’ nin yollayacağı heyet bu yönden çok önemli.

Konvansiyonu, Avrupa Parlamentosu veya Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile karıştırmamak gerekir.

Toplantılara hükümet kanadından 2 , TBMM’ inden de 2 kişi katılacak.

Yüksek sesle söylemek istiyorum.

Çok kimsenin aklına gelen ilk isim M.Ali İRTEMÇELİK’ tir.

TBMM’ de Avrupa Birliğini en iyi bilen isimlerin başında gelmektedir.

Türkiye’ nin eski İnsan Hakları ve AB’ den sorumlu bakanı olam İrtemçelik ‘i, Helsinki’de yaptığı açıklamalardan dolayı hepimiz alkışlamadık mı ? Fransızca ve İngilizcesiyle, Büyükelçilikle biten nefis bir diplomatik geçmişi, müzakere gücüyle ve bilgisiyle ön plana çıkan isimdir.

ANAP’ tan ayrıldığı için Mesut Yılmaz ile arası iyi olmadığı için mi seçilmeyecek ?

Dışişleri Bakanı ile çekiştiğinden dolayı İsmail Cem tarafından veto mu edilecek ?

Hayır, artık bu basit hesapların üstüne çıkalım. Önce kimin daha yararlı olacağını hesaplıyalım.

ERMENİ JESTİNDEN UTANIYOR MUYUZ ?

Amerika’ da öğrendik.

Meğer Washington’ a gitmeden bir süre önce, hükümet Amerikanın bir süredir ricacı olduğu bir sorunu da halletmiş ve Ermeni turistlere uygulanan vize kurallarını esnekleştirmiş.

Hatırlayacaksınız, Fransa ve ABD’ deki Ermeni soykırım iddialarıyla ilgili tasarılar ortaya çıkınca ve bu tasarılar Erivan tarafından desteklenince, Ankara Ermeni turistlere sınırda vize verme uygulamasını durdurdu. Sonuçta, Türkiye’ ye gelen binlerce Ermeni turistinin önü kesildi. Bunlardan büyük bölümü THY ile batıya gidiyor, bir bölümü İstanbulda alış veriş yapıyordu.

Anlaşılan, Türk hükümeti ABD gezisini rahatlatmak için sessizce vize uygulamasını da değiştirmiş. Ancak kimseler duymadı. Sanki utanıyormuş gibi bir halimiz vardı.

Başkan Bush Ecevit’ e “ Bu, büyük bir jesttir. Çok doğru yaptınız “ demese, olayın ciddiyetini dahi farkedemeyecektik.

Merak ediyorum, neden utanıyoruz ?

KREDİ KARTI BORCUNU ÖDEYENLER ENAYİ !

Kimse kusuruma bakmasın, ancak ben kredi kartı borcunu ödeyemediklerinden dolayı Merkez Bankasının kara listesine alınan 700 bin kişiyi kurtarmak için kolları sıvayan partililerimizi anlayamıyorum.

Nice tanıdığım insanlar var ki, borçlarını- tüm zorluklarına rağmen- ödediler. Diğer bir bölümü, ödeyemeyeceğini anladıklarından dolayı kredi kartlarını kullanmadı.

Bu insanlar enayi mi?

Hala birşeye alışamadık.

Fazla faiz alabilmek için paramızı yatırdığımız Banka batarsa, devletin kapısını çalıp kayıplarımızın karşılanmasını isteyemeyiz.

Herşeyi devletten bekleyemeyiz.

Artık bu eski alışkanlıklarımızı bırakmak zorundayız.

BÖYLE HÜKÜMETE, BÖYLE BÜROKRASİ...

Şu hale bakın...

Uzun uzun çalışıp yasalar çıkarıyorlar, ardından yanlışlarını anlayıp değiştiriyorlar.

Doğalgaz’ daki kavgayı televizyonlarımızda izledik.

Ardından Emlak Vergisi rezaleti çıktı.

Ne biçim hesaptır bu ?

Daha önce neden düşünmediniz ? Neden ölçü biçmediniz ?

Bunun adına ne denir biliyor musunuz : BECERİKSİZLİK.

Şimdi öğrenmek istediğimiz birşey var.

Böylesine karmaşık bir sistem oluşturmak kimin işine yarıyor ?

Biliyorsunuz da söylemek istemiyorsunuz değil mi ?

YİNE BEDRİ BAYKAM…

Bedri Baykam, Türkiye’nin en sıradışı sanatçılarından biri. Adeta şölen havasında geçen sergilerinde, resmin yanı sıra müzik, video ve gösteri sanatlarından da yararlanıyor.

Çok yönlü kimliğiyle tanınan ressam, son sergisi “Dişi entrikalar”’da bizi bir kez daha şaşırmayı başarıyor. Sıradan gazete kupürleri, kağıtlar, metal levhalar onun resimlerinin vazgeçilmez malzemesi. Eserlerinde sanatı ve ifadeyi bunlar oluşturuyor. Başkam, Dişi Entrikalar’da hayal gücününün sınırlarını zorlarken bize fantastik bir dünyanın kapısını aralıyor. Sanatta yeni dışa vurumculuğun temsilcisi olarak görülen ressam, erotizmin gizinden yola çıkarak, kendi tutkularımızla yüzleşmeye çağırıyor.

Dişi Entrikalar’da sanat yaşamının adeta bir kronolojisini çıkartan Bedri Başkam, tualindeki çizgilerle aynı zamanda Türkiye’nin politik yaşamına da dikkati çekmeyi başarıyor. Kimi zaman yazılarla, kimi zaman politikacıların alışılmadık fotoğraflarıyla; renklerin dilini harmanlıyor.

Bedri Baykam’ın düşsel bir yolculuğa davetiye sunduğu sergisi; 26 Ocak’a kadar AKM’de ziyaretçilerle buluşacak. Şayet bu sergiyi kitaplığınıza katmayı isterseniz Pramid Yayınları, sizin için sanatçının tüm resimlerini ve sanat yaşamını özenli bir çalışmayla bir kitapta toplamış.

SARHOŞ ŞÖFÖRE DAHA AĞIR CEZA GEREKİR

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı yeni bir yasa taslağı hazırlıyor ve alkollü araç kullanmada 2-3 ay, uyuşturucu madde alarak kullanılırsa 6 ay, ehliyetsiz yakalanılırsa 1-2 ay hapis cezası verilmesi öngörülüyor.

Yetersiz bir yaklaşım…

Amerika ve Avrupa’daki yasalarda, sarhoş, uyuşturucu kullanma ve ehliyetsiz şekilde araba kullanıp insanların yaralanma veya ölümüne yol açan olaylar CİNAYET olarak nitelendirilir. Arabayı sürene de katil muamelesi yapılır. Bu insanların bir daha araba kullanmalarına izin verilmediği gibi 2-3 yıllık hapis cezalarına, tazminata mahkum edilirler.

Biz neden korkuyoruz anlamıyorum.

Yollarımız katil dolu. Hergün masum insanlar, sarhoş araba kullananlar tarafından öldürülüyorlar.

Bu katillerden özür diliyormuşus gibi hareket etmeyi artık bırakalım. Cezalar ağırlaştırılmadan bu işin sonu gelmez.
Yazarın Tüm Yazıları