Basketbolumuzda başarının sırrı

Geçtiğimiz hafta Trabzon’da şapkadan Halil Üner çıktı.

Halil Üner, Türkiye’nin basketbola hayatını adamış heyecanlı, inançlı, bilgili koçlarından biri. Trabzon’da kendini yeniden kanıtladı. Bundan sonra Trabzonspor’u, Trabzon’da yenmek hiç kolay olmayacak. Halil’in heyecanı, özgüveni Trabzon seyircisine de yansımış durumda. Tribünler doluydu. Bu da bizi çok sevindirdi. Biz Halil Üner’e de Trabzon seyircisine de hoş geldiniz diyoruz. Trabzonspor’un mevsim başındaki koçu Tolga Öngören içinde birkaç kelime eklemek istiyorum. Tolga Öngören’de ülkemizin yetiştirdiği en bilgili, en kaliteli koçlardan biri. Tolga en kısa sürede basketbolumuzda yine çok olumlu katkılar verecektir, bunda kimsenin şüphesi olmasın.

Başarılı, bilgili Türk koçlarının sayısı her geçen gün artıyor Basketbolumuz, kendi koçlarıyla güç kazanıp zirveye yürüyor diyebiliriz. Önümüzdeki yıl hiçbir yabancı koç kalmazsa kimse şaşırmasın. Hatta Yunanlılar, Avrupa’nın en iyi koçları diye hala adları geçen Yugoslav kökenli koçlarla yollarını ayırırlarsa, onlarda Türk basketbolunu örnek alıyorlar diyebiliriz.

Türk basketbolunun derdi yabancı koçlarla değil, yabancı oyuncularla. Biz artık Barac, Batista demekten, onları konuşmaktan sıkıldık. Yeni Türk oyuncuları konuşmak, onlarla gurur duymak istiyoruz ama bu gayemize ulaşamıyoruz. Çok sayıda büyük, hatta iyi oyuncu yetiştiremiyoruz. Bu yüzden biz Cenk Akyol, Cevher, Ender, Furkan, İlkan, Engin ve Göksenin gibi birçok oyuncumuza sesleniyoruz, "ÇIKIN ORTAYA". Basketbolunuzu geliştirin ve bizi yabancı oyunculardan bahsetmekten, met etmekten kurtarın diyoruz. İki problemimiz var. İlki daha iyi genç oyuncular yetiştirmek. İkincisi ise Beko Basketbol Ligi’ndeki oyuncularımızın da kendilerini geliştirmeleri. Daha iyi genç oyuncu geliştirmek istiyorsak, altyapı çalışmalarında 1-1 antrenmanlarına öncelik tanımalıyız. Hep söylüyoruz, siyah oyuncularla beyaz oyuncular arasındaki fark sadece atletik yetenek farkı değildir. Siyah oyuncular, çocukluk yaşlarından itibaren her antrenman sahasında çıkışlarında çalışmaya 1-1 ile başlarlar. Beyaz oyuncular için ise öncelik topu bir iki kez yere vurup, ardından 3 sayılık şut atmaktır.

1-1 mücadele oyuncunun top kullanmasını dribblingini geliştirir ve daha önemlisi ona çabuk bir ilk adım kazandır. 1-1’e sadece set oyunlarındaki gibi durarak başlamazsanız, dribblingle adam geçmeyi de buna eklerseniz oyununuz her gün gelişir. Türk çocukları da, dribblingle topu kaybetmeden bir yerden bir yere rahatça topu taşırlar ama dribblingle adam geçme yeteneğini hemen hemen hiç geliştirmezler. Bu yüzden crossover, bacak arası, arkadan yön değiştirmek gibi maharetleri bilseler bile kullanmazlar. Bugün kulüplerimizin çocuğunda, A takımlarında iyi dribbling yapan, dribblingle adam geçen siyah oyuncular var. Eğer kulüpler bu oyuncuları genç takımları için sadece 1-1 öğretecek yardımcı koç olarak kullansalar basketbolumuza çok faydalı olurlar.

Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da dribblingle adam geçen beyaz oyuncu hemen hemen hiç yok. Sadece Olympiakos’da Spanoulis dribblingle adam geçiyor. Bu sayede de diğer sınırlı yeteneklerine rağmen onun Avrupa basketbolunda özel bir yeri var. Bunun terside doğru Avrupa takımlarında yer alan siyah oyuncuların hemen hepsi dribblingle adam geçiyorlar. Unics Kazan’ın skoreri Domercant bile bir basketbolcu için çok fazla kilosuna rağmen dribblingle adam geçebiliyor. Geçemeyen tek oyuncu Galatasaray’da oynayan Shumpert. Belli ki Shumpert gençliğinde sadece şuta konsantre olmuş. Bugün NCAA kolej maçlarını seyrederseniz, Amerika’da birçok genç oyuncunun dribblingle adam geçme yeteneğine hayran olursunuz. Eskiden dribblingle adam geçen oyunculara rakibin ayak bileğini sakatlayan oyuncular denirdi. Şimdi Boston Celtics’in gardı Rajon Rondo’ya (rakibin belini kıran oyuncu deniliyor. 1-1’in faydası sadece hücum gücünün artmasıyla sınırlı değil. Çocukluğundan beri 1-1 oynayan siyah bir oyuncunun savunması da doğal olarak gelişiyor. Tarence Kinsey, bugün her tuttuğu oyuncuya savunmasıyla nefes aldırmıyorsa bunun temelinde onun basketbola ilk başladığı günden beri oynadığı 1-1 oyunlar var. Bugün A takımlarımızda oynayan oyuncularımız içinde gelişmenin sırrı dribblingde saklı. Dribblingle adam geçmenin olmazsa olmazı sürat değiştirmektir. Biz hızla depara kalkıp, sonra aniden duraklayıp yavaşlayınca rakibinizde duraklar ama o sizden bir adım geride olur. Savunmacınız üstünüze gelirken tekrar depara kalkarsanız, onu geçeceğiniz garantidir. Tabi bu tereddüt aldatmasına yön değiştirme, arkadan dönme, bacak arası gibi maharetleri de ekleyince çok daha iyi oyuncu oluyorsunuz. Özet, alt yapıda 1-1’e önem verirsek Avrupa basketbolunda çok kıymetli bir avantaj yakalarız. Ayrıca daha iyi oyuncu olmak isteyen her oyuncumuz boş zamanlarında dribblingle adam geçmeye çalışmalıdır. Unutmayalım iyi dribbling yapan iyi şut atar. Bugün Türkiye’nin en iyi oyun kurucusu Kerem Tunçeri. Kerem Tunçeri özelliklerine dribblingle adam geçmeyi de eklerse NBA’in hangi takımında oynar karar sizin. SON DAKİKA Olin Edirne - Galatasaray maçı sonunda Olin Edirne koçu Erdem Can’da başarılı Türk koçları listesine eklendi.

Yazarın Tüm Yazıları