Basın mı suçluymuş Özkaya mı?

ESKİ Yargıtay Başkanı Özkaya’nın ‘manifesto’ şeklindeki açıklaması hálá gözlerimin önünde.

Medyanın yazdığı ‘gerçeklerden’ rahatsız olmuş ve sert bir çıkış yapmıştı.

Medya, Çakıcı ile Özkaya arasındaki ‘rabıtadan’ söz ediyordu.

Bir yüksek yargı mensubu ile bir mafya babası arasında asla olmaması gereken rabıtadan.

Ben de o günlerde yargı yıpranmasın diye yırtınıyordum.

Özkaya bütün bunların yalan olduğunu söyleyerek ve Türkiye’deki herkes gibi ‘medyayı suçlayarak’ kendini akladı.

Özkaya emekli oldu ve şimdi önümüze ‘gerçeklerin’ belgeleri geldi.

Biliyorsunuz Çakıcı, Yargıtay’daki davasının sonucunu öğrenmiş ve sonuç açıklanmadan saatler önce yurtdışına kaçmıştı.

Herkes Çakıcı’nın Yargıtay’daki ‘köstebeğinin’ kim olduğunu merak ediyordu.

Mahkeme kararıyla yapılmış, yani ‘legal’, yani ‘yasal’ dinleme kayıtları gerçeği belgeledi.

Çakıcı davasıyla ilgili olarak Yargıtay’ın verdiği olumsuz kararı Çakıcı’ya bildiren, Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya’dan başkası değilmiş.

Dinleme kayıtlarına göre, Yargıtay Başkanı Özkaya, evinin tamiratını yapan müteahhit Hakkı Süha Şen’e telefonla bildiriyor, kararı öğrenen Süha Şen de vakit geçirmeden aldığı bilgileri Çakıcı’ya aktarıyordu.

Karar postaya verilmeden, kararın bilgisi bizzat Yargıtay Başkanı tarafından Çakıcı’nın dostu, müteahhit Süha Şen’e aktarılıyordu.

Kayıtlar o kadar net ki inanılmaz.

Özkaya, Şen’e aktarıyor. Şen, Çakıcı’ya iletiyor, ardından Çakıcı’nın sorduğu soruları tekrar Yargıtay Başkanı’na soruyordu.

Ve bütün bunlar dinleme kayıtlarına giriyordu.

Yani suçlanan basın, aslında doğruları yazmıştı.

Basının niyeti, Yargıtay Başkanı’nı karalamak değil, yargıyı temizlemekti.

Ama suç basına yükleniyor, suçlular aklanıyordu.

Ardından da zehir zemberek bir açıklamayla basının yüzüne tükürülüyordu.

Dediğim gibi, o ‘manifesto’ hálá gözlerimin önünde.

Biz haklı çıktığımıza göre, Özkaya o manifestoyu acaba ne yapmayı düşünüyor!

Maliye, bütün kulüplerin hesaplarını incelemeli

Vatan
Gazetesi, önceki gün inanılmaz bir manşetle çıktı.

İstanbulspor’un hesaplarını inceleyen TMSF, ‘garip’ bilgilere ulaşmıştı.

İstanbulspor’un hesaplarında ‘nedeni’ belli olmayan bir para girişi görünüyordu.

İstanbulspor’un Beşiktaş’ı yendiği maçın hemen ardından İstanbulspor’un kasasına 600 milyar lira girmiş, bu para futbolculara dağıtılmıştı.

İlk on birde yer alan futbolcular 6’şar, ilk on birde yer almayan futbolcular ise 4’er milyar lira almışlardı.

Paranın geldiği yer ise Fenerbahçe Kulübü olarak görünüyordu.

Bazı Fenerbahçeli yetkililer, bu paranın ‘Petkov’un bonservis bedeli’ olduğunu söylüyorlardı; ama Fenerbahçe daha önce TMSF’ye Petkov’u bonservis bedeli ödemeden aldığını bildirmişti.

Üstelik de bu ödeme Petkov’un transferi sırasında değil, İstanbulspor’un Beşiktaş galibiyeti sonrasında yapılmıştı.

İster şike deyin, ister teşvik primi deyin, adını ne koyarsanız koyun, ortada bir gerçek vardı.

Bir süredir dedikodu olarak konuşulan bu mesele, bu kez belgeleriyle gün ışığına çıkmıştı.

Türkiye’de ilk kez bir teşvik primi ödemesi ‘belgeleriyle’ ortaya çıkmıştı; ama bazı spor sayfaları bu olayı ‘haber’ olarak değerlendirmiyordu.

Spor basınının genel tavrına baktığınız zaman da, bu olayı fazla ‘büyütmeden kapatma’ eğilimi seziyorum.

Ama bu olay öyle kolay kolay kapatılacak gibi değil.

Futbol Federasyonu, konuyu incelemeye başladı bile.

TBMM’de kurulan ‘Şike Tahkik Komisyonu’ da bu meseleyi enine boyuna ele almalı.

Ve bana sorarsanız, Futbol Federasyonu, Maliye Bakanlığı’ndan da destek alarak bütün kulüplerin hesaplarını ‘didik didik’ incelemeli.

Türk futbolu temizlenecekse, bu pisliğin üzerini örterek değil, sonuna kadar eşeleyerek olacak.

O projeleri uygula Demirel

DÜNKÜ yazımda Türk spor basınının Basketbol Federasyonu seçimlerindeki tavrını eleştirdim.

Çoğu Turgay Demirel’i destekledi.

Hele son gün, ‘Demirel kazandı, seçim boşa’ havası yaptılar.

Doğru, Demirel kazandı; ama 3 oy farkla.

Yani 2 kişi fikrini değiştirse, Lutfi Arıboğan kazanacaktı.

Türk spor basınının Demirel için pompaladığı hava, aslında gerçeği yansıtmıyordu.

Neyse. Seçim bitti.

Şimdi top Demirel’de.

Yıllardır Türk basketbolu için proje üretmeyen Demirel, seçim öncesi Arıboğan’ın projelerini kendi projesi gibi anlatıyordu.

Umarım seçimden sonra da bu projelere sahip çıkar da, Arıboğan kazanmamış olsa bile Türk basketbolu kazanır.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Adam olma konusunu işimize geldiği gibi değerlendirmediğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları