Başbakanlık yaparken viyolonsel dersi almıştı

Güncelleme Tarihi:

Başbakanlık yaparken viyolonsel dersi almıştı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 1998 00:00

Haberin Devamı

Bugün cumhuriyetin ilk başbakanı ve ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ölümünün 25'nci yıldönümü. İnönü anılırken, vitrinlere de onunla ilgili yeni bir kitap eklendi: İsmet İnönü ve Harika Çocuklar (İdil Biret-Suna Kan) Hürriyet Dergi Grubu Ankara Temsilcisi, Gazeteci-Yazar Şefik Kahramankaptan'ın bu araştırması, kültür-sanat tarihimizin Cumhuriyet dönemine ilginç ayrıntılar ve olaylarla ışık tutuyor. Kahramankaptan, kitabıyla ilgili sorularımızı cevaplandırdı.

Böyle bir araştırmaya girişmek nereden aklınıza geldi?

- Hárika Çocuklar Yasası'nın çıkarılışının 50'nci, İsmet Paşa'nın vefatının 25'nci yılı, 1998'de çakışıyordu. Cumhuriyetin 75'nci yılı ise bu rastlantıyı daha da pekiştiriyordu. İnönü Vakfı Başkanı sayın Özden Toker, düzenlenecek anma-kutlama programı için fikirlerimi almak istemişti. Yapılacak işlerin kalıcı olması gerektiği ilkesinden hareketle bazı önerilerde bulundum. Bunlardan biri de, İnönü ile Hárika Çocuklar'ın öyküsünü anlatacak bir kitaptı. Kitabın yazımını da üstlenerek kolları sıvadım.

Ancak kitapta, İsmet İnönü'den epey önceki dönemlere kadar gidiyorsunuz.

- Evet. Çalışmaya başladıktan sonra, önemli bir sorumluluk yüklendiğimi hissettim. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı ve ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün müziğe ilgisi, sevgisi, hizmetleri konusunda yapılmış bir çalışma yoktu. Oğlu Erdal İnönü'nün Anılar ile torunu Gülsün Bilgehan'ın anneannesinin yaşamını anlattığı Mevhibe adlı kitaplarında bazı bilgiler ve olaylar yeralıyordu ama bunlar konuyu bütünüyle çerçeveleyecek durumda değildi. Bu nedenle, arşiv taramaları ve yaşayan bazı tanıklarla görüşmeler gerekiyordu. Araştırmalarım ilerledikçe, konuyu işlemeye İsmet İnönü-Hárika Çocuklar ilişkisinden başlamanın yetersiz kalacağını düşündüm.

BAZI BİLGİLER İLK KEZ YAYINLANIYOR

Nasıl bir eksiklik olacaktı sizce?

- Atatürk ve müzik devrimi olgusu anlatılmadan, Cumhuriyetin ilk yıllarına ilişkin genel hava bilinmeden konu yeterince anlaşılamayacaktı. Ama bu da yeterli değildi. Çünkü daha Sofya'da ateşemilter iken kafasında yenileşme planları yapmaya başlayan Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra müzik devrimi için uygulamadaki hareket noktasını, Osmanlı'da bir geçmişi olan Muzıka-*ı Hümayun'u Ankara'ya taşıyarak elde etmişti. İsmet İnönü de Yemen çöllerinde bir Osmanlı subayı olarak rastlantı eseri tanıştığı klasik batı müziğine olan sevgisini, daha imparatorluğun sancılı günlerinde, 1916'da evlendikten hemen sonra eşine bir piyano armağan edip müzik hocası tutarak göstermişti. Bu nedenle kitap, Hárika Çocuklar İdil Biret ile Suna Kan'ın yetiştikleri dönem yerine, Donizetti Paşa'nın İstanbul'a ayak bastığı günden başlıyor. Yani 1828, II. Mahmut dönemi.

Kitapta yeni olan taraf ne?

- İsmet İnönü'nün müziğe olan sevgisinin, müzik ve sahne sanatlarının gelişimi için yaptıklarının, anekdotlar, anılar ve olaylarla anlatıldığı üçüncü bölümden itibaren tamama yakını ilk kez yayınlanan bilgilerden oluşuyor. İsmet Paşa'nın viyolonsel çalma serüveni, İdil Biret ve Suna Kan'a olan özel ilgisi, onları izleyişi, özel yasanın çıkışı sırasında Meclis görüşmeleri... İdil Biret ve Suna Kan'ın Paris'e gönderilişinin gecikmesinin kamuoyundaki yankıları, gidişleri ve sonrası...

YASA YENİLENMELİ

Kitabınızı bir akademik çalışma olarak nitelendirmek mümkün mü?

- Hayır, ben bir akademisyen değil, bir gazeteci ve yazarım. Ama araştırma ve yazım sırasında bazı akademik ilkeleri gözden uzak tutmamaya çalıştım. Asık suratlı bir yakın tarih araştırması değil, güler yüzlü, ilginç ayrıntıları gözardı etmeyen ama tarihsel tutarlılığı ve kronolojik yapısı olan bir kitap amaçladım. Böylece ortaya ‘‘İsmet İnönü ve Hárika Çocuklar’’ bağlamında, Türk çoksesli müzik tarihinin de kısa ve güleryüzlü bir öyküsü çıktı. Benim için önemli olan, kitabın rahatca okunması ama aynı zamanda bir kaynak kitap niteliği taşımasıydı. Aldığım ilk tepkiler, amacıma ulaştığımı gösteriyor.

Kitabın güncel bir mesajı var mı?

- Evet, var. Yıllardır sinsi bir karşı devrimle, toplumun geriletilmesi, evrensel sanatlardan uzaklaştırılması için uğraşılıyor. Sanat denilince eğlencenin algılanmaması gerektiğini eklememe herhalde gerek yok. Toplumda sanata duyarlılığı arttırmak için ciddi önlemler alınması lazım. İdil ve Suna'dan sonra 1956'da yasa genişletildi ama sınırlı sayıda yetenekli çocuk yararlanabildi. Yirmi yılı aşkın süredir yasa işletilmiyor. Geçtiğimiz sonbahar, Emrecan Yavuz adlı bir çocuk için söz verildi. Ancak bu yasanın da günün koşullarına göre yeniden ele alınıp düzenlenmesi gerek. Kitap 1940'ların duyarlılığıyla, günümüzün adamsendeciliği ve yozluğa prim verilişi arasında bir karşılaştırma sağlıyor. Ayrıca sonsözde, bu konularda kısa bir çağrı yeralıyor.

KİTAPTAN...

Suikast akşamı konserde..

İsmet Paşa, kendisine suikast düzenlendiği, Mesut Suna adlı suikastçinin tabancasından çıkan kurşunların otomobiline saplandığı akşam da konsere hiçbir şey olmamış gibi gelmişti.

Paşa konser salonunda belirince, müdür Mükerrem Berk kendini tutamayıp sormuştu:

‘‘Paşam, az önce size tabanca çektiler, nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsunuz?’’

Cevap, yılların deneyimini ve yerinde kullanmaktan çekinmediği espri gücünü yansıtıyordu:

‘‘-Tarih boyunca çektiler! Çektiler ama vuramadılar!’’

***

İláve ekmek karnesi

1940'lı yıllar Türkiye'nin sıkıntılı yıllarıydı. İkinci Dünya Savaşı'na girilmemişti ama savaşın yoklukları her yerde hissediliyordu. Ekmek karne ile veriliyordu.

Rahmetli Mükerrem Berk, 18 yaşında bir delikanlı olarak orkestraya yeni katılmıştı. Bir cumartesi konseri sonrasında ilk kez tanıştı İsmet İnönü'yle...

Solgun yüzü, zayıf yapısıyla orkestra üyelerini tek tek kutlayan İnönü'nün hemen dikkatini çekmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

‘‘Sen niye bu kadar zayıfsın bakayım?’’

‘‘Bilmiyorum Paşam!’’

‘‘Senin yüzün de sarı. Yoksa ekmek mi az yiyorsun?’’

‘‘Verildiği kadar yiyorum Paşam.’’

Bu konuşmadan sonra İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Áli Yücel'e dönerek ‘‘Bunların kanlı canlı, enerji dolu olması lazım. Bunlara gerekli gıdayı verelim’’ talimatını veriyordu.

O yıllarda evin reisi için yarım ekmek, ev halkı için de adam başı çeyrek ekmek tahsis ediliyordu. Ama o günden sonra orkestra üyelerine aile reisi olsun olmasın, yarım ekmek tahsis edilmeye başlanmıştı.

***

İdil'den yaşıtlarına mektup

8 yaşındaki İdil için metro istasyonlarını ezberlemek bir tür eğlenceydi. Hatta, bunlara Türkçe uyaklı tekerlemeler geliştirmişti. Buluşunu, yazdığı mektupta Türkiye'deki yaşıtlarıyla şöyle paylaşıyordu:

‘‘Evimiz meşhur Eyfel kulesine çok yakın. Sana onun önünde çektirdiğim bir resmimle, Paris'in büyük opera binasının fotoğrafını yolluyorum. Eyfel'e çıktım ama öyle çok korkmadım. Marsilya'daki Notrdame de la Gorde'den daha çok korkmuştum. Ben buradaki metro istasyonlarına Türkçe adlar koydum, onları yazıyorum.

Sen Augusten-Çık kümesten

Sen Filip du rul- Yer misin marul

Plase Balar- Davul Çalar

Miromensil- Kirli Mendil

Passy- Kazandı bahsi

Tuileri- Çıksın çivileri’’

Kitabın, İsmet İnönü'nün müziğe olan sevgisinin, müzik ve sahne sanatlarının gelişimi için yaptıklarının anlatıldığı bölümü ilk kez yayınlanan bilgilerden oluşuyor.

Hürriyet Dergi Grubu Ankara Temsilcisi, Gazeteci-Yazar Şefik Kahramankaptan'ın araştırması, kültür-sanat tarihimizin Cumhuriyet dönemine ışık tutuyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!