Başbakanlar bile kendi zevkini millete dayatamaz

YILLARDIR ABD’de yaşayan ama işi gereği yılın yarısından fazlasını Çin’den Brezilya’ya, Japonya’dan Türkiye’ye seyahat ederek geçiren bir arkadaşım var.

Haberin Devamı

Vatandaş olarak Obama’yı seviyor ama yatırım eksenli düşünen biri olarak Obama’dan pek memnun olduğu söylenemez.
“Obama iyi hoş da” diyor, “bütün yatırımlar sosyal devlete odaklanmış durumda. Tamam, obezite önemli bir mesele. Ama okullarda obeziteyi önlemekten daha mühim konulara da para harcanması gerek.”
Bu arkadaşım çalıştığı gruba yeni oteller katmak için dünyayı dolaşıyor.
Ve üsleri olan New York’ta uzunca bir süredir bünyelerine katacak bir otel çıkmamasından şikâyetçi.
“ABD artık eski kalıyor. Uzakdoğu, Dubai gibi yerlere gittiğimde bu farkı daha net görüyorum. O köhneliği hissediyorum. Türkiye’ye bile adımımı attığımda ABD’ye kıyasla yeni dünyaya daha fazla ait bir yere gelmişim gibi geliyor” diyor.

*

Başbakan Erdoğan sitem ediyor ya?
“Biz o kadar yatırım yapıyoruz. Bize karşı çıkanlar icraattan rahatsız olanlar” diyor ya?
Galiba kastettiği biraz da bu.
Ben, arkadaşım ve Başbakan gibi düşünmüyorum ama anlamaya çalışıyor ve bir yere kadar anlıyorum.
Lakin iletişim kuramadığımızı, birbirimize derdimizi anlatamadığımızı, uzlaşma yolunda doğru adımlar atmadığımızı düşünüyorum.
Burada karşılıklı hatalarımız var mutlaka.

*

Haberin Devamı

Başbakan mesela fazla alınganlık yapıyor.
“Bunlar bizi beğenmiyor” diyor.
İtiraf ediyorum; konu estetik olduğunda, evet beğenmiyorum.
Ama bunda alınacak bir şey yok; estetik dediğimiz şey toplumsal olduğu kadar kişisel de.
Eminim Başbakan da benim zevkimi beğenmiyor.
Nitekim, katıldığı televizyon programında kendisine opera binalarından bir seçki sunan kitap uzatıldığında “Aman, modern mimari olmasın” demesi tam da bunu gösteriyor.

*

Ben modern mimariyi severim, Başbakan sevmiyor.
Bu nedenle ne ben onu altta görebilirim ne de o beni.
Herkesin zevki kendine.
Ama aramızdaki fark şu...
Ben Başbakan’a kendi zevkimi dayatmıyorum.
Tam da bu yüzden ne o ne de İstanbul’u kendi estetik anlayışına göre inşa eden Kadir Topbaş bana kendi zevkini dayatamaz.
Adliye saraylarını, kültür sanat merkezlerini inşa ederken tek motivasyonları “Avrupa’nın en büyüğü” olamaz.
Anıtsal nitelikte binalar inşa ederken sırf onlar modern mimariden hoşlanmıyorlar diye geçmişin taklitlerine sığınılamaz.

*

Haberin Devamı

Mimar Sinan’ın eserleriyle ilgili şüphem yok, Başbakan’la hepimiz hemfikiriz.
Mimar Sinan bir dehaydı ve yaptıkları şaheserdi.
Ama zamanlar değişti.
O günlerin eserlerini taklit ederek gelecek kuşaklara şaheser bırakmamız imkân dahilinde değil.
Bir kere, Frank O Gehry’nin dediği gibi, mimari zamanını ve yerini yansıtmalı ama zamanlar üstü olmayı amaçlamalı.
“Post-postmodernizm”in telaffuz edildiği bir dönemde, sırf bu ülkenin otoritesi beğenmiyor diye geçmiş akımları benimseyemeyiz.
Ben “Yapmayalım” demiyorum.
Yapalım.
Ama birincilik ödülüne layık proje bulamadığımızda ille “O camiyi oraya konduracağız” diye pek de beğenmediğimiz ikinci projeyi Çamlıca tepesine cami diye kondurmayalım.
Opera binası yapmayalım demiyorum. Yapalım ama yüzlerce yıl öncesinin barok akımına sığınmak yerine işi bilenine bırakalım.
Parayı basalım, dünyanın en iyi mimarlarıyla anlaşalım.
Ve memlekete gerçek şaheserler bırakalım.
Herkes her konunun uzmanı olamaz.
Üstüne üstlük, kimse kendi zevkini koca bir millete, döneme dayatamaz.
Çünkü en az yaşam tarzı dayatmaları kadar, estetik dayatmalar da insana acı verir.

Yazarın Tüm Yazıları