Başbakan’ın sevdiği gazeteler ve sahipleri

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’a göre "doğruları yazan bir medya" da var!

Sözlerinden bu gazeteleri çok sevdiği, içlerindeki bazı yazarlara da "şimdilik tahammül ettiği" anlaşılıyor.

Merak ettim, Başbakan’ın çok sevdiği gazetelerin kimlere ait olduğuna bir göz attım.

Sabah ve Takvim gazeteleri, Başbakan’ın "Bizim Çalık" diye söz ettiği Ahmet Çalık’a ait. Çalık Grubu’nun tepe yöneticisi Başbakan’ın damadı Berat Albayrak. Sabah-Atv grubunun tepe yöneticisi ise damadın kardeşi Serhat Albayrak. Başbakan’ın basın danışmanı Ahmet Tezcan da Sabah grubunda "danışılmak üzere" bulunuyor.

Yeni Şafak gazetesinin sahibi Albayrak Grubu adına Ahmet Albayrak olarak görünüyor. "Köklü bir geçmişe sahip olduğunu" her fırsatta tekrarlayan bu grup, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birlikte tırmanışa geçti. Şimdi işlerinin iyi olduğunu duyuyorum, Allah nazardan saklasın.

Star gazetesinin sahibi ise Ethem Sancak. Sancak eski solcu, son derece sempatik kişiliğiyle ve girişimci ruhuyla tanınıyor. Söylememe gerek yok sanıyorum: Başbakan’ın en yakın dostlarının başında geliyor!

Vakit
’in kime ait olduğunun hiç önemi yok çünkü Başbakan’ın en çok sevdiği gazetenin bu olduğunu biliyoruz.

Fethullah Hoca cemaatinin yayın organı diye tanımlayabileceğimiz Zaman The Rockefeller Times’ın sahibi ise "Bizim Çalık"ın eniştesi.

Halk böyle olunca soygun kaçınılmaz

ARAŞTIRMA kuruluşu A ve G’nin sahibi Adil Gür, toplumsal konulardaki araştırmalarına güvendiğim bir isim.

Neşe Düzel’in, Adil Gür ile yaptığı bir söyleşi iki gün üst üste Taraf’ta yayımlandı.

Gür, son araştırmalar ışığında bugünkü siyasal ve toplumsal durum ile ilgili değerlendirmeler yapıyor.

Şu sözleri dikkatimi çok çekti: "Seçimlerde dürüstlük faktörü sanıldığı kadar önemli değil. Seçmenlerin sadece yüzde 20’sinin siyasi tercihi yolsuzluk iddialarından etkileniyor. Yüzde 80 yolsuzluk iddialarından etkilenmiyor. Halkın birinci önceliği, aş, iş ve para. Türkiye’de eğitimli kesimlerin siyasi tercihi yolsuzluklardan etkileniyor. Çoğunluk yolsuzluklardan pek etkilenmiyor."

Bu tablodan en çok yararlananlar da hiç kuşkusuz, bunu en iyi bilebilecek durumda olanlar. Yani siyasetçiler.

Nasıl olsa halkın umurunda değil diye cep doldurmaya çalışmak bu yüzden bu ülkenin kaderinden bir türlü silinip atılamıyor.

Muzaffer Kuşhan’ın açıklaması

DOKTOR Muzaffer Kuşhan’ın kliniğinin "ruhsatsız olduğu gerekçesiyle" kapatılma kararı alınması üzerine bir yazı yazarak, "Bugüne kadar Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Müdürlüğü’nden kimse bunu fark etmemiş miydi" diye sormuştum.

Dr. Kuşhan’dan bu yazımla ilgili bir açıklama aldım. Uzun açıklamanın ana noktalarını okuyucularıma iletiyorum:

1- Klinik, 28 Şubat 1995 tarihinde Sağlık Bakanlığı’ndan alınan özel hastane açılış ruhsatı ile Özel Kuşhan Hastanesi olarak açılmış.

2- 2001 yılı sonunda Dr. Kuşhan, kendi isteği ile özel hastane statüsünden çıkmak için başvuruda bulunmuş. İçinde doktor muayenehanesi olan bir özel sınıf "kür evi" şekline dönüştürülmüş.

3- 3 Temmuz 2007’de Beykoz Kaymakamlığı’ndan konaklama tesisi ruhsatı alınmış. Hastanede bulunan alet-edavat aynen muhafaza edilmiş.

4- Sağlık Bakanlığı’nın bu tür tesisleri "güzellik merkezi" adı altında faaliyet gösterme talimatı gereği Dr. Kuşhan sertifika almak için kursa gitmiş ve sertifikasını almış. Evraklar tamamlanarak İl Sağlık Müdürlüğü’ne başvurulmuş. 27 Mart 2007’de yapılan başvurunun ardından bugüne kadar İl Müdürlüğü olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermemiş.

Dr. Kuşhan açıklamasında "Bütün Türkiye’nin bildiği bir yer nasıl kaçak olur" diye de soruyor.
Yazarın Tüm Yazıları