Başbakan’ın mal beyanı

ÖNCE bir şeyi iyi bilelim: Yasalarımız uyarınca herhangi bir kişinin -devleti yönetenler dahil- mal beyanı gizlidir.

Bu beyanlar kapalı zarf içerisinde ilgili makamlara teslim edilir. Niçin gizli olması öngörülmüştür, onu bilemem! Yani ilgili kişi malını mülkünü, servetini açıklamazsa, onun bileceği iştir! Bunu ancak yargı isteyebilir.

Şimdi gelelim Recep Tayyip Erdoğan olayına. Son tartışmayı AKP iktidarının yarı resmi yayın organı ve en büyük destekçisi olan Yeni Şafak Gazetesi başlattı. Haberin kaynağı Maliye Bakanı Kemal Unakıtan idi. Deniz Baykal’ın bankalarda "muazzam parası" olduğunu sağda solda söylediği, haberde yer alıyordu. İktidarın gazetesi adeta bir define, hazine bulmuştu!

Ancak iktidar kendi ayağına kurşun sıkmıştı. Önce Baykal bu palavra rakamları yalanladı ve mal beyanını açıkladı. Onu Ağar, Bahçeli, Mumcu izledi.

Şimdi açıklama sırası Erdoğan’a gelmişti.

***

Geçtiğimiz cumartesi günü yaptığı bir konuşmada aynen şöyle dedi:

"Kişisel noktada da ben salı günü (yani bugün) bu konuyla ilgili bazı açıklamalar yapacağım."

(Yukarıdaki cümlesini devletin Anadolu Ajansı’ndan aynen yazdım.)

Orta zekálı bir vatandaş kendisinin bu sözlerini duyunca, ya da gazetelerde okuyunca ne anlar? Her orta zekálı gibi ben de aynı şeyi anladım ve mutlu oldum!

"Yaşasın, Başbakan salı günü mal beyanını açıklayıp bu tartışmalara alnının akıyla nokta koyacak!"

Öyle ya, bunu yaparak hem hepimizi rahatlatacak, hem de böylesine gereksiz bir tartışma konusunu ülke gündeminden çıkaracaktı!

Oysa durum öyle değilmiş! Aradan bir gün geçti ve Recep Bey böyle bir niyeti olmadığını pazar günü yaptığı başka bir konuşmasında vurguladı. İşte bu aşamada kafalarımız iyice karıştı!

Şimdi sıra bugün için papatya falı bakmaya geldi:

Açıklayacak, açıklamayacak... Açıklayacak, açıklamayacak!

Merak edenler için söylemek isterim:

Açıklamayacak. Açıklayamaz.

***

Başbakan bugün belki şöyle diyecektir: "Ben belediye başkanlığım döneminde haksız mal ve servet edindiğim iddiasıyla Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandım ve beraat ettim."

Doğrudur. Ancak o davada ve sonrasında çok-çok-çok ilginç gelişmeler olmuştu! Kısaca özetliyorum:

1- Beş Mülkiye Başmüfettişi tarafından hazırlanan ilk raporda, kendisinin kaynağı belli olmayan çok büyük bir servet artışı belirlenmişti.

2- Erdoğan’ın avukatları rapora itiraz etti. Emekli Sayıştaycılar ve bir avukat tarafından hazırlanan ikinci bilirkişi raporunda ise artış olmadığı vurgulandı. İki rapor çelişiyordu.

3- Bu durumda mahkeme üçüncü bir bilirkişi heyeti oluşturup çelişkiyi gidermeliydi. Bu rutin uygulama yapılmadı, lehteki rapor esas alındı.

4- Bütün bunlar olurken seçimler yapılmış, Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olmuştu. Erdoğan beraat etti. Davayı açan Cumhuriyet Savcısı Bekir Selçuk’tan bu dosya alındı! Selçuk başka bir göreve atandı! Yeni gelen savcı beraat kararını temyiz etmedi.

5- Hazine aleyhine sonuçlanan her davayı temyiz etmekle yükümlü olan Hazine avukatları da davayı Yargıtay’a götürmedi. Böylece beraat kararı kesinleşti!

6- Beraat kararı veren Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hákimi İbrahim Kozan kısa süre sonra terfi ettirildi ve Ankara’da Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı oldu.

7- Recep Tayyip Erdoğan’ın mal beyanı konusunda önemli çalışmalar yapan Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren görevden alındı, kızak bir göreve verildi. Mahkeme kararıyla yeniden eski görevine döndü.

Bunlar elbette rastlantı! Türkiye gibi "siyasetin elinin yargının göbeğinde olmadığı" bir ülkede bütün bunları "normal" karşılamak gerekmez mi!

***

Recep Tayyip Bey bugün veya önümüzdeki günlerde malvarlığını açıklar mı? Bir kez daha vurguluyorum:

Açıklamaz.

İnşallah yanılırım da, peki açıklamazsa ne olur?

Yara alır. Yıpranır. Bütün sonuçlarına katlanır.

Bundan sonra her gün, yeri ve zamanı her geldiğinde veya gelmediğinde, gerektiğinde veya gerekmediğinde, herkes onun ve milletimizin önüne bu tencere dolusu lezzetli pilavı sürer.

Tercihi kendisi yapacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları