Başarının anahtarı hayatın ayrıntısında

Ham hum şaralop muhabbetlerinin içinde boğulduğumuz şu günlerde insan para ile olan ilişkisinin muhasebesini yapıyor, konu devlet olduğunda tatlı hayata giden yolların hısım-akraba-tanıdıktan geçtiğini “vah benim memleketime” nidalarıyla izliyor, öyle değil mi rızkını üçkağıtçı adamlara kaptıran Habitus okuru.

Haberin Devamı

Fakat olan bitenler dünyanın dönüşünü ters çevirecek değil. Yetenekli, vicdanlı, dürüst, iyi kalpli, içindeki hassas terazisi hayatı iyi tartan, açgözlülük kelimesinden uzak duran insanlar hâlâ kendi talihlerini kendi yaratıyor, başarılı ve tatminkar hayatlar yaşıyor.
Bazen başarılı insanların ayak izlerini takip etmek, bilhassa kariyerinin başlangıcında olan genç insanlara pek çok fayda sağlar.
Zira onların hayat haritaları, çoğu zaman, yaptığı işlerden çok daha fazla şey anlatıyor. Başarının anahtarını işin kendisinde değil, hayatın detaylarında aramak gerekiyor esasında.İşlerinde tepe noktasına erişmiş insanlar ne yer, ne içer, nasıl yaşar, günlük alışkanlıkları, iş yapma alışkanlıkları nelerdir?
Hürriyet Ekonomi yazarı Demet Cengiz, Hürriyet’te 3 yıl boyunca yayımlanan “Konuk Odası” röportajlarını bir araya topladı ve Patron Çıplak ismini verdiği bir kitap çıkardı. İş hayatından başarılarıyla tanıdığımız yöneticilerin günlük hayatlarını, iş yapış alışkanlıklarını, özel hayatlarını, kısaca “hayat haritalarını” soruyordu röportajlarında.
Vaktiyle iş dünyasıyla alakası bulunmayanların dahi ilgiyle okuduğu röportajlardı bunlar; zira başarının anahtarları o satırların arasında gizliydi. Şimdi hepsi bir yerde, kocaman bir kitapta. Haliyle, “başarılı kariyer” kavramına dair altı çizilecek çok yer var.
Mutlaka okuyun.

Haberin Devamı

Hak hukuk, gak guguk

Vaktiyle suçu kanıtlanmayan insanların en az bir sene hapishanelerde bekletildiği günlerde...
Bülent Arınç gibi devletin önemli makamlarında bulunan kimseler, “suçu kanıtlanmadan kimse suçlu değildir” gibi cümleler kurmazken...
“Adalet adalet” diye çırpınanların sesini duymazlıktan gelirlerdi.
Kaç ailenin ocağı söndü, sayısını kendileri bile bilmezler.
O aileler, o kişiler “temize” çıktıklarında ne adalete, ne ülkelerine, ne de doğruluk-dürüstlüğe inançları kaldı.
Adalet “kişiye göre” çalışır, gücün ve paranın uşağı olmuşken, hâlâ adalet bekleyenler bugünlerde en büyük sabır testinden geçiyor.
Evlatlarını kaybedenler, birileri siyasi gücünü kaybetmesin diye canları alınanların yakınları, adaletin kendilerine de uğrayacağı günü bekliyorlar. Çaresizce bekliyorlar.
Kimse onların hesabını sormuyor.
Ancak birilerinin eli “önemli” birilerine dokunacak...
Birilerinin işleri bozulacak, para akışı duracak...
Para ve güç paylaşımında arıza çıkacak, kişisel refahlarına zarar gelecek...
Ülkeyi yönetenlerin aklına hak-hukuk o zaman geliyor.
Bizde de ona “Hak hukuk, gak guguk” deniyor.
Bu dönemden akıl hastası olmadan çıkarsak iyidir.

Yazarın Tüm Yazıları