Bardağın yarısı loş

Bu, ‘tavuk mu yumurta yumurta mı tavuk’un kafa bulduran döngüsüne benzemez.

Bardağın tam da yarısında duran mood çizgisi bizi iyimser ya da kötümser yapıverir. Peki suyu tam da yarısına kadar içip bırakan bu zihniyetin ‘su falı’ gerçekten çıkar mı? Yarısı boş’çuların hayatı boşalır da, yarısı dolu’cular dolu dolu yaşar mı? Şu bardağın dibindeki suyu dökelim de bir dinleyelim bakalım ruh duvarlarını. Bardak neye göre boş?

Bardaktan çok susamış biri içiyorsa: Hop yarısında bardağı çekilip sorulursa, der ki: Daha yarısı dolu. Daha da içmek isteyen biri içeceği şeyin varlığına odaklanmaz mı? Hayatı kana kana içen susamışlara, bardak yarısından az bile dolu olsa, DOLUDUR nokta.

Bardaktan hiç susamamış biri içiyorsa: Bardağı elinden alınıp sorulursa, der ki: Yarısı boş. Daha fazla içmek istemeyen biri, zaten yeterince içmiş olduğuna inanmak ister. Yani susamışın geleceğe bakması doluysa, susamamışın geçmişe bakması boştur. Hayatta iştahı olmayanlar bardağın yarısını zor ederler. İştah hapı almış çocuk gibi bardağa suyu geri veriyormuş gibi içerler. Yudum bile onlara ağız dolusu gelir. İçtiği yerler BOŞTUR BOŞ.

Bardağa su dolduruyorsan: Daha doldur, yarısı boş! Hayatın başında, yolun başında, suyun başında, işin başında, işinin başındaki insanlarda durum budur. Doluyorsa daha doldurucak çok yer vardır. Ne kadar doldurursan doldur BOŞtur. Bu susamamışın boşu gibi ‘boşaltılmış bir boşluk’ değil. Doldurulacak bir boşluk. Aralarındaki seviye farkı da, dikkat, su seviyesinde değil.

Bardaktan su boşaltıyorsan: Daha boşalt, yarısı dolu! İçinde ne varsa boşalt, bir şey kalmasın der gibi. Bağır, çağır, küfret, isyan et, yeter ki boşalt gibi. Eğer amacın dökmekse, dibini gör. Suyu da dök. Belki bayat, belki içine kurt düştü, belki yıkanıyorsun. Nedeni neyse ne. Suyu boşaltmaksa istediğin, boğuluyorsun ve hafiflemek istiyorsun diyelim, kalan herşey DOLUluk yapar. Senin için yalnızca bomboş boştur artık.

Başkası bardağını uzatmış doldurmanı bekliyorsa: Doldurmadın ki, yarısı boş! Başkaları cehennemimdir demiş Sartre. Ne kadar doğru. Hayatta biri sana bardağını uzattıysa artık ne yaparsan yap yetmeyecektir. Senin ‘başkası’ olduğun başkaları için de bu böyledir. O yüzden bambaşka olup başkası olmamak en iyidir. Yarısına kadar doldurman BOŞ bir çaba. Beklenti ‘doldur’sa eğer, ‘kafamı doldur, ruhumu doldur, yalnızlığımı doldur’ gibi, boşluk hep yarıda sabit olacaktır. Bardak uzayıp kısalacak, dibinde delik bile açılacaktır. Beklenti doluluksa, beklenilen boşluktur.

Başkası bardağındaki suyu boşaltmanı bekliyorsa: Boşaltmadın ki, yarısı dolu! Yahu boşalttım ya! İstediğin her alanı sana açtım ya. ‘Beklentili başkası hastalığı’ işte. Neyiniz var? Hayatınızda gözleri sürekli DOLU biriniz mi var? Doldur dedin doldurdum, boşalt dedin boşalttım. Doldurunca daha doldur, boşaltınca daha boşalt de diye mi yaptım bunları? Suyumu nereye boşaltmamı istersin? Sen yeşer diye bitkine boşaltabilirim, senin suyun azsa suyuna ekleyebilirim. Ama bende su olduğu sürece bahse varım geçmeyecektir kuraklığın.

***

Hal buyken, sen en iyisi doluyu boşu boşver, şunlara cevap ver:

Susadın mı, susamadın mı?

Suyu dolduruyor musun, boşaltıyor musun?

Senden suları doldurmanı mı bekliyorlar, boşaltmanı mı?

***

Yani şimdi bu benzetmelerden bir hayat felsefesi çıkmaz mı diyorsun? Sudan felsefe bakıyorum, de ki düzenbazın biriyim. Bir gazete ekini külah yapmış, suyu doldurup doldurup boşaltıyorum. Ama sen de bana şimdi iyimserlik doluluk, kötümserlik, boşluk çizgisini çekme artık. Onu külahıma koyar, çekirdek gibi çıtlarım çünkü. Bak seninkiyle benimkini birleştiriyorum.

İyimserlik: Hayata susamışsan, sen onu boşaltırken bir yandan da ‘boo-şalt, boo-şalt’ beklentisi varsa, YAŞADIN BARDAĞIN YARISI DOLU.

Kötümserlik: Hayata pek susamamışsan, sen onu doldurmaya çalışırken ‘dool-dur, dool-dur’ beklentisi varsa, HAY ALLAH BARDAĞIN YARISI BOŞ!

***

Yarısı ilki, yarısı ikinci

Sanki ortası.

Hepsi hepsi o tatlı su balığının

Suyla şakası.

***

Çıt.
Yazarın Tüm Yazıları