Bankaların nasıl kredi vereceğine devlet karışmalı mıdır?

Türkiye’deki uygulamalardan biri denetimle gerçekleştirilemeyenlere yasalar yoluyla yasaklanarak ulaşılmaya çalışılmasıdır.

Bankaların müşterilerine verdikleri tüketici kredilerini düzenleyen kurallar da bu yaklaşımla şekillenmiştir.

Türkiye’de bankalar yalnızca sabit faizle tüketici kredileri verebilmektedirler. Kredinin vadesi boyunca faiz düzeyi ne olursa olsun kredinin faizi değişmemektedir. Tüketici kredisi alan bir müşteri faizler yükseldiğinde avantajlı duruma geçmekte, bankalar ise ucuz verdikleri kredileri daha yüksek faizle borçlanarak finanse ettiklerinden zarar etmektedirler.

Aksi durumda, faizler düştüğünde ise, tüketici kredisi alan müşteriler hiçbir ek mali yükümlülük almadan kredilerini geri ödeyebilmekte ve daha ucuz tüketici kredisi alabilme olanağına kavuşmaktadır. Yani, tüketici kredisi müşterileri faizlerin oynamasından kendilerini koruyabilmekte, fakat bankaların kendilerini korumaları yasayla engellenmektedir. En azından, görüntü böyledir. Gerçek ise biraz farklıdır.

SEÇENEK SUNMAK

İşin buraya kadar olan kısmı şikayet edilecek bir konu değildir. Bankacılık ileriye dönük risk
alan ve aldığı riskleri idare etmekte uzmanlaşmış bir meslek grubudur. Dolayısıyla, riskin idaresi mutlaka fiyatlara yansımaktadır.

Konunun eleştirilecek yanı kredi müşterisine seçenek sunulmamasıdır. Müşteriler beklentileri paralelinde, istediklerinde sabit faizli tüketici kredileri, istediklerinde belli kurallara bağlı olarak değişken faizli tüketici kredileri alabilmelidirler. Böyle bir seçenek verildiğinde, beklentiler yönünde müşteriler de, bankalar da daha kazançlı çıkabileceklerdir.

Örneğin, faizlerin düşeceği beklentisi altında, sabit faizli krediler daha ucuz olacak, değişken faizli krediler daha pahalı olacaktır. Ama, kredinin hayatı boyunca hangi çeşit kredinin daha ucuza geleceği faiz düşüşündeki zamanlama beklentilerinin bir sonucu olacaktır.

Aynı şekilde, faizlerin yükseleceği beklentisi altında, sabit faizli tüketici kredileri daha pahalı olacak, ama değişken faizli krediler daha ucuz olacaktır. Şimdi yürürlükte olan kurallar çerçevesinde böyle bir seçenek yoktur. Bu nedenle de, sabit faizli ve her durumda müşterinin avantajına çalışan tüketici kredileri aslında kredi kullananlara olabileceğinden daha pahalıya mal olmaktadır.

Bir ilke olarak, kredi müşterileri aldıkları kredileri işlerinin gidişatına ya da beklentilerine paralel olarak istedikleri zaman kapatabilme seçeneğine sahip olmalıdırlar. Ama, bu paralelde kuralların değişmesi durumunda da, önceden belirlenmiş ve banka ile müşterisi arasında mutabakata varılmış bir cezanın da uygulanması zorunlu olmalıdır. Aksi taktirde, karar verme yetkisinin maliyetsiz olarak tek tarafa verilmiş olmasıyla riskin idaresi olanaksızlaşacaktır.

Geçmişte, belki hala, bankalarımızın özellikle çok bilinçli olmayan müşterilerini aldatmış olmaları ya da bu eğilim içinde olmaları nedeniyle, kural koyucu yasaklamayla işi çözüme kavuşturmayı tercih etmiştir. Halbuki, tüketici kredileri müşterilerinin seçeneklerin artırılması ve kontratlara uygunluğunun denetlenmesiyle müşterilerin çıkarları çok daha fazla korunmuş olacaktır.

Denetlemekte zorluk çektiğimiz alanları yasaklayarak tüketicilere daha fazla zarar vermekte olduğumuz gerçeğini görmezden gelememeliyiz. İki yanlıştan bir doğru çıkarma içgüdümüzü törpülemeye çalışmalıyız. Denetimin etkinliğini ve hukuk kurallarına uyulmasını öne çıkarmalıyız.

Yeri doldurulamayacak biriydi

SAKIP Sabancı, yalnız Türkiye’nin önde gelen bir işadamı değil, toplumda geldiği yerin bilincinde, toplumun iktisadi ve siyasal sorunlarıyla ilgilenen ve toplumun çeşitli kesimleriyle kendi tarzı içinde etkin bir iletişimde bulunabilen bir toplum sorumlusuydu. Yalnız Türkiye’de değil, dünyada böyle kişilerin yetişmesi çok sık görülen bir şey değildir. Dolayısıyla, vefatıyla yeri doldurulamayacak bir boşluk bıraktı.

Miras bıraktığı şirketlerinden çok kişiliği ve insanlığı ile anılacak bir işadamını kaybettik.

Allah rahmet eylesin.
Yazarın Tüm Yazıları