Bana hayaller kurduran eski şehir

Haberin Devamı

ORADAYKEN hep aynı ruh halindeyim. Fondaki müzik hayaller kurmamı sağlıyor. Hem de ne hayaller... Loş bir ortam, mumlar, alacakaranlık... Taşlar, patika yollar, arada duyulan kuş sesleri... Beni bu kadar içine çeken, beni bu kadar etkileyen çok az mekan oldu dünyada... Efes Antik’te, o büyük tiyatroda, konser de farklı oluyor, bir başka buluşma da...
Sting’i çok severim. Yine bir İzmir Festivali kapsamında gelmişti. O gün kendisiyle de tanışıp sohbet etmiştik.
Sting’in ağzından “Efes beni çok etkiledi, sahnedeyken adeta büyülendim. Birçok ülkede konser verdim beni bu kadar etkileyen yere az rastladım” yorumunu duymuştum.
Elton John da öyle...
Belki de Türkiye’de internetten yayınlanan ilk konserlerden biriydi.
“Mekanın büyüsüne kapıldım, yerimden bile kalkamadım. Konserimi de yarım saat uzattım” demişti.
Yine oradaydım.
Hepimiz büyülenmiştik, “Sir” lakaplı bu İngiliz sanatçıyı dinlerken...
Efes; antik...
Bana hayaller kurduran eski şehir...
Yine öyle yaptım.
Berlin Senfoni’yi cuma akşamı dinlerken... Ufka baktım, iyi şeyler düşündüm, iyi tesadüfler...
Sadece kendi adıma değil, herkes adına...

Haberin Devamı

Bana hayaller kurduran eski şehir

 

İKSEV daha fazla desteği hak ediyor

Bu sene Viyana ve Berlin Filarmoni... Gelecek sene New York Filarmoni... Bu orkestraları Türkiye’ye getirmek oldukça zor... İyi ki, uluslararası bir festivalimiz var. Bu yıl da çok başarılı geçtiğine inanıyorum. İKSEV; her yıl daha iyisini yapıyor, çıtayı daha da yükseltiyor. Filiz Eczacıbaşı Sarper başta olmak üzere vakıfta görev alan herkese teşekkür borcumuz var. Böylesine önemli grupları ve sanatçıları getirmek için birkaç ay değil, yıllarca çalışmak ve takvime girmek gerekiyor. O yüzden de İKSEV sürekli bir desteği hak ediyor. Ben İKSEV’in daha fazla desteklenmesinden yanayım. Hem bireysel, hem kurumsal... Ne demek istediğimi yazacağım.

Bu yüz bilinen Shakespeare’dan farklı

Haberin Devamı

Efes’e her gittiğimde aklıma nedense Shakespeare gelir. Belki de Shakespeare’i bir yazar olarak çok sevdiğimden, belki de böylesine görkemli tiyatroya en fazla yakışan yazarın Shakespeare olduğunu düşündüğümden... History Channel’da izlediniz mi bilmiyorum, müthiş bir belgesel vardı. Belgeselin ismi Death Masks yani ölüm maskeleriydi. Hatta bu belgesel için üç boyutlu bilgisayar teknolojisi marifetiyle canlandırıldı. Çalışmayı yapan ekip, görüntünün yazarın şimdiye kadar elde edilmiş, gerçeğe en yakın görüntüsü olduğunu öne sürmüştü. Fotoğrafta, Shakespeare’in yüzündeki çizgiler bile var.

Bana hayaller kurduran eski şehir


Belgeselin yönetmeni Stuart Clarke’ın bir açıklamasını okumuştum, şöyle diyordu:
“Hem adli tıp çalışmaları hem de tarihi bilgiler üç boyutlu modelin Shakespeare’in görünümü olabileceğini gösteriyor. Bilgisayarlı görüntülemedeki gelişmelerle, Shakespeare’i tarih kitaplarına yeni baştan yazmamız gerekebilir.”
Ben Shakespeare’in bilinenden çok farklı olan görüntüsünden daha çok yönetmen Clarke’ın “tarihi yeniden yazmak” sözüne takıldım.
Clarke’ın ekibi Napolyon, Julius Sezar, George Washington ve Abraham Lincoln gibi isimlerin de üç boyutlu görüntülerini ortaya çıkarmış. İşlem, bu kişilerin ölüm maskelerinde yapılan taramalarla gerçekleşiyor. Kimi zaman kişi hayattayken alınmış kalıplar kullanılıyor.
Yapımcılar görüntülerin, izleyicilerin tarihteki figürlerin neye benzedikleri hakkındaki görüşlerini değiştireceği kanısında. Ancak içlerinde en tartışmalı olan görüntü yine de Macbeth, Romeo ve Juliet, Othello, Kral Lear gibi ölümsüz oyunlara imza atmış olan Shakespeare’inki. Yazara ait olduğu öne sürülen ölüm maskesi 1840’larda Almanya’daki Darmstadt’ta bulunmuş ve Alman bilim insanları testlerden sonra bunun Shakespeare’e ait olduğuna kanaat getirmişler.
Berlin Filarmoni’yi dinlerken işte ben bir yandan yeni hayaller kurgularken, bir yandan da aklımdan hiç gitmeyen Shakespeare’in bu üç boyutlu yeni yüzünü aklımdan çıkaramıyordum.
Ne dersiniz, tarihi yeniden yazmaya gerek var mı?

Haberin Devamı

Aşkın rengi sizce hangisidir?

Bakıyorum son dönemde aşkın tarifini yeniden yapıyor, aşka ömür biçiyor, aşkın günün koşullarına göre boyut değiştirdiğini söylüyor. Bir de aşka renk üzerinden yorum getirenler var. Sevgili arkadaşım Namık Kuyumcu da bir kitabında “Aşkın rengi siyahtır” demişti. Sizce hala kırmızı mı? Namık’tan destek alarak, biraz da renklerin diline girerek şu renk tartışmasına yeni bir yorum katalım. Haftaya... Elbette, sizin de desteklerinizle...

Yazarın Tüm Yazıları