Bana bir şey olmaz, herkese olur...

İzninizle biraz medya ve şiddet konusuna takılmaya devam edeceğim. Sapla saman birbirine karıştı.

Biraz netleşelim... İlk inanış ya da mit neydi? Medyada şiddetten ben etkilenmem, diğerleri etkilenir.

1996’da Whitman’ın ABD’de yaptığı araştırmaya göre insanların yüzde 88’i medyanın kişisel olarak kendilerini etkilemediğini söylemişler. Ne güzel!

Ama bu görüş yanlış.

Çünkü medya sürekli şekilde herkesi etkiler. Mesajlar şiddet içerdiğinde de insanlar olumsuz etki riski altındadır.

Aynı kalp krizi riski gibi... Düzenli beslenmezlerse herkes kalp krizi geçirmez ama bazıları daha fazla risk altındadır.

Günlük hayatta (siz dahil) insanlar medyanın birikimli etkilerini pek önemsemezler, çünkü önlerinde kanıt yoktur.

Başkaları etkilenir diye düşünürler.

Bunun adı "üçüncü kişi etkisidir"...

Son zamanlarda Türkiye’de dizilerdeki, filmlerdeki cinayetleri, intiharları taklit eden çocuk davranışları gözleniyor. Birçok aile çocuklarının televizyondaki Tayland boksunu, karate filmlerini izleyip sağa sola saldırdıklarından, tekme attıklarından yakınıyor.

Hatta hayvanlara işkence eden çocuk sayısında bile artış gözlemleniyor.

Biz büyüklerde ise böyle davranışlar yok. Yani biz etkilenmiyoruz. Öyle mi? Araştırmalar böyle demiyor. Sorulacak soru şu: Medyaya kısa ya da uzun süreli maruz kalmanın etkileri nelerdir?

Güney Afrika’da televizyon, cinayetleri iki katına çıkarmış...

Medya ve şiddet üzerine yapılan araştırmalar, medyanın çok fazla etkisini gösteriyor ama bunlardan üç tanesi çok önemli. İlki utanmazlık ve çekinmezlik, ikincisi korku, üçüncüsü duyarsızlaşma...

Günlük hayat içerisinde bu etkilerden hiç söz etmeyiz ama asıl önemsenmesi gereken bu etkilerdir.

Yapılan medya araştırmalarının tamamı, bu etkilerin meydana geldiği konusunda aynı sonucu verirler. Diğer etkiler konusunda farklı sonuçlar vardır ama bu ayrı sonuçlar da diğer etkilerin önemsiz olduklarını göstermez.

Neymiş diğer etkiler?

Taklit, yeni davranışı tetikleme, çekici kılma, uyarılma, eyleme hazır kılma, katharsis...

Medyanın etkileri konusunda sözü bir konuya getirmek gerekir. O da etkinin zamanı...

Soruyu soralım... Medyadaki şiddet hemen etki yapar mı?

Diyelim iki çocuğunuz var. Televizyonda çok şiddetli bir araba kovalamaca sahnesi izliyorlar. Birden kalkıyorlar ve birbirlerini kovalamaya, itmeye başlıyorlar.

Bu ne demek?

Çocukların televizyondaki görüntüden etkilendiklerini söyleyebilir miyiz?

Evet.
Çocukların kan basıncı arttı, nabzı yükseldi...

Bir korku filmi izledikten sonra çocuğunuz bir haftaya yakın görüntüleri beyninde taşıdı, uyku sorunu yaşadı.

Çocuğun korku öğelerinden etkilendiğini söyleyebilir miyiz?

Evet. Filmden önce sorun olmadığına göre...

Bu tür kısa süreli etkileri ölçmek araştırmacılar için kolay. Çünkü uyarıcı belli, sonuç olarak davranış da gözlenir nitelikte...

Ya uzun süreli etkiler...

Ancak medyada şiddet deyince kendimizi böyle yukardaki gibi anlık etkilerle ya da kısa süreli etkilerle sınırlandıramayız.

Bazı etkiler vardır ki ortaya çıkması için uzun süre gerekir.

Bir çikolata bir şey yapmaz ama ya çikolata kürü yaparsanız?

Cilt hastalıkları başlayabilir, değil mi?

Medyadaki şiddetin birikimli etkisi de biraz böyledir.

Onca yükü taşıyıp, bir tüy değince yere yıkılan deve gibi...

Örneğin Williams’ın 1986 Kanada’daki araştırma sonuçlarına göre çocuklar sürekli televizyonda şiddete maruz kaldıktan iki yıl sonra ısırmaya, vurmaya, kırmaya başlamışlar.

Brian Centerwall’in araştırmasına göre televizyon ABD, Kanada ve Güney Afrika’ya girdikten 10 ile 15 yıl içinde cinayet oranları ikiye katlanmış. Centerwall bu tırmanışta şehirleşmenin, silah artışının da etken olduğunu söylüyor ama en önemli etki televizyonla büyüyen çocuklar...

Hangi uğraşı çocukluktan itibaren yapmaya başlayınca daha iyi yapmıyoruz ki...

Bu konuya tabii ki devam ececeğiz. Çok önemli... Çoook...

Tırtıl

Bildiklerimiz bilmediklerimizin milyonda biri değil...

(Thomas Edison)
Yazarın Tüm Yazıları