Ballı börekler

SİLİVRİ’de 50 dönüm bir arazi; aslında tarla... İmarı yok; çünkü imar planı dışında kalıyor.

Yaşar Bilgiseven bu araziyi aile olarak 1990’larda almışlar.

Bilgiseven, Büyükşehir Belediyesi’nin Halk Ekmek Genel Müdürü Ömer Bilgiseven’in babasının amca çocuklarından... Geçmişte, Büyükşehir’de Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yaptığını söyleyen Ömer Bilsiseven, "Benimle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok; ben imarı, irtifayı bilmem, esas proje adamıyım. Şu andaki işim sağlıklı ekmek üretmek; sert buğdayla ilgili sıkıntıları çözmek" diyor.

14 Eylüldeki ’Kanlı imar cuması’nda; Büyükşehir Meclisinden geçen imar dosyalarından biri.

Tarım alanına altı kat (18.50) imar hakkı verilirken, arazinin bir bölümü de ’Rıza-i ilahi’ için bilabedel tahsis edilmiş... Allah kabul etsin!

Yani al gülüm, ver gülüm...

Silivri’nin AKP’li Belediye Başkanı Hüseyin Turan’ın bundan mutlaka haberi vardır.

Bundan sonra gelsin konutlar.

Yaşar Bilgiseven’e ’Hayırlı inşaatlar...’

YİNE ÖZEL HASTANE

Yine ’kanlı imar cuma’sından bir imar kıyağı daha...

Küçükçekmece’de, Bahat Sağlık Hizmetleri, Aryıldız Fabrikasının yerini alıyor; yıkılan bu yer 13 dönüm... Eski Sancaktül olarak biliniyor. AKP’li Büyükşehir Belediye Meclisi, emsal artışı 1.25’den 2.25’e yükseltiyor; yani emsal artışı %80 arttırılıyor. Bu arada söz konusu arsayı da ilgilendiren yol istikameti uygun şekilde ’itina’ ile kaydırılıyor.

Büyükşehir Planlama Müdürlüğü’nün 3194 sayılı İmar Kanunu’na, İmar Planı Yapım Yönetmeliği’ne aykırı olduğunu belirtmesine rağmen bu ballı imtiyaz veriliyor.

İMAR REJİMİNE AYKIRI

Özel sağlık tesis alanı dedin mi, akar sular duruyor.

AKP’li Küçükçekmece Belediyesi de, yerle ilgili olarak 1/5 binlik plana aykırı 1/binlik plan yapıyor; bu sayesede ek imar olanakları getiriliyor.

CHP’liler bu dosyaya, hem ilçede, hem de Büyükşehir’de red oyu veriyorlar.

İstanbul’un imar rejimine aykırı bu uygulamaları yazmaya devam edeceğiz.

Alafranga WC istemeyiz

BİR yakınım Halkalı’da Soyak Sitesi’ndeki dairesini kiraya vermek istiyor. Eşi türbanlı olan bir çift geliyor; evi görmek istiyorlar. Ancak evi gezerlerken tuvaletlerin ’alafranga’ olduğunu görünce kadın, eşine "Hayır burada alaturka tuvalet yokmuş" diyerek evi tutmaktan vazgeçiyorlar.

İşte ’mahalle baskısı’na ilginç bir örnek.

A. E.

Ne yazsam az gelir sana doktor bey...

BAŞTAN zor bir adam olduğu sanılır Dr. Yıldırım Aktuna’nın; aslında çok sıcak ve samimi bir dosttu.

Ruh dünyası insanlara çok yakındı; o nedenle çok dostu vardı. Herkese yardım etmek isterdi.

Balkanlar’da ’Kızanlık’lı bir anne ile ’Şumnu’lu bir babanın (Emekli Tümgeneral M. Ali Aktuna) üç çoğundan biri olarak İstanbul’da doğmuş. Babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun birçok yerinde bulunmuş; TSK adına İstanbul Tıp’ta nöropsikiyatr okumak şansını yakalamış sonunda...

Onunla, 10 yıl görev yaptığı Bakırköy Ruh ve Akıl Hastanesi’ne Başhekim olarak atandığında tanıştık; akıl hastaları için çok ciddi projeler uyguladığından bir anda ünü yayıldı. "Matematik ve astronomi okumak istedim ama ailemin imkánı yoktu; tıp okumak zorunda kaldım" diyordu.

Bu sayede 1989’da SHP’den Bakırköy Belediye Başkanı seçildi. 1991’de Demirel’den teklif alınca milletvekili oldu; DYP-SHP hükümetinde Sağlık Bakanı oldu. Sağlık Bakanlığı’nda iki; Devlet Bakanlığı’nda da üç kez bulundu... Devlet Bakanı olarak 1995 Mayıs’ında bir grup gazeteciyle yaptığımız Batı Trakya gezisinde Yıldırım Aktuna’nın, Selanik’teki Başkonsolosluğumuza girerken, fanatik bir Yunanlının (muhtemelen Karadeniz Pontuslarındandı) saldırısına uğramıştı. Biz de hemen arkasındaydık; hepimiz linç edilebilirdik. Çünkü PKK’cılar da aralarındaydı. Bu geziye Yunan basını karşı çıkmış, Aktuna’nın Gümülcine’de Yunanlıların benimsediğinin aksine ’Müslüman yerine Türk azınlık’ sözünü telaffuz etmesi üzerine kendisi hakkında ’iğrenç manşetler’ atılmıştı.

İlk kez bu ölçüde bir geziye katılan Aktuna bütün bunlara rağmen, "Ben buraya dostluk elimi uzatmaya geldim. Gelin bu eli tutun, bu elden size zarar gelmez" diyerek Yunan medyasını kızdırmıştı.

Eski eşi sanatçı Zaliha Berksoy’a Bakırköy Yunus Emre Tiyatrosu’nu; eski TRT’ci Nevzat Şenol’a ’Bakırköy Belediyesi Radyosu’nu (BBR) kurdurttu. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda ’Hyde Park’taki gibi konuşmaların yapıldığı ’serbest kürsü’yü akşam kaldıran polisi ’darp suçundan’ yargıya şikáyet etmesi, kürsüyü tekmeleyen polislerin ayak izlerini belge olarak sunması...

Kendisi gibi aynı illetten vefat eden Ufuk Güldemir’in önerisi üzerine Habertürk’te geceleri yaptığı sağlık programlarında üç kişiyi intihar noktasından kurtardığını biliriz.

Yıldırım Aktuna’nın en yakın dostlarından biri de Günaydın Gazetesi’nde çalışırken tanıştığı Mete Alpman’dı. Onun son anına kadar oğlu ’Oğul’la birlikte yanındaydı. Çin’den döndükten sonra isteği üzerine kardeşimizin yaptığı bir tepsi ’Arnavut böreği’ göndermiştik; afiyetle yemiş. Alpman, "Hangi anısını anlatayım, onunla ilgili yaşadıklarımı kitap yapacağım. Akıl hastalarıyla ilişkileri; onların ’burgu’ yürüyüşlerinin ne anlama geldiğini.... Uğur Dündar’ın bu hastaneyle ilgili ilginç programlarını, Trabzon’dan getirttiği iki beyaz ayının (Yumoş-Jorc) öyküsünü... Siyasetteki etik anlayışını..."

Kendisine kanser teşhisini Dr. Jan Klod Kayuka koymuştu; bu illete karşı uygulanan Çin’deki gen terapisi ve klasik kemoterapi işe yaramadı; yoksa Çin’deki tedavi bir oyalama mı?

Yazıyı, Bakırköy Ruh ve Akıl Hastanesi’nde 40 yıl yatan Resul Azeri’nin, Aktuna için yazdığı şiirinden bir kıtayla bitirelim:

"Tımarı yok hanesi var bir yerde /Adım yoktur arasında da defterde /Deva oldun içimizde her derde /Hızır mısın söyle bize doktor bey /Ne yazsam az gelir, sana doktor bey..."
Yazarın Tüm Yazıları