Balans ayarı ama kime

BİRİNCİ Ordu Komutanlığı bir haftaya yakın süredir hummalı bir çalışma içindeydi.

Bununla ilgili bazı bilgiler bize de ulaşmıştı.

Mesela işgalci İngiliz kuvvetlerinin baskın yaptığı karakolun fotoğrafları aranıyordu.

Bunun için bazı tarihçilere başvurulmuştu.

SEYYAR SATICILAR

Ayrıca şimdi yıkılmış olan karakolun çevresi seyyar satıcılardan, dilencilerden temizlenmişti.

Yani Birinci Ordu, büyük bir gizlilik içinde mıntıka temizliği yapmıştı.

Dün gazeteyi hazırlarken manşeti tartışıyorduk.

Aklımızdaki soru şuydu:

Acaba bu hazırlık Genelkurmay’ın bilgisi dahilinde miydi, yoksa sadece Birinci Ordu Komutanı Hurşit Tolon Paşa’nın girişimiyle mi yapılmıştı?

47 yıl önce terk edilen bir anma töreni şimdi niye hatırlanmıştı?

Artık tarih kitaplarında bile yer almayan ‘Sinsi İngiliz’ vs gibi sözler niye raftan indirilmişti?

Bu mesajın hedefi kimdi?

İngilizler mi? Yoksa Amerikalılar mı? Yoksa bütün Avrupa mı?

Ortada bir ‘balans ayarı’ vardı ama bunun adresinin ne olduğunu tam olarak çıkaramamıştık.

Bunu tam çözemediğimiz için önce ‘Hurşit Paşa’nın karakol mesajı’ diyelim dedik.

Ama bazı arkadaşlarımız haklı olarak, böyle bir gövde gösterisinin, karargahın bilgisi dışında yapılamayacağını söylediler.

O nedenle ‘Karakol mesajı’ demekle yetindik.

Ben bu konudaki hislerimi yazmadan geçemeyeceğim.

Kurtuluş Savaşı öncesi bir karakola yapılan baskını anmaya elbette karşı olamayız.

Çünkü o baskın, bizim tarihimizde önemli bir anının sembolüdür.

NEDEN VAZGEÇMİŞTİK

Ancak şunun cevabını vermeliyiz.

Bu anma törenlerini 47 yıl önce niye bıraktık?

Herhalde basit bir ihmalden veya unutkanlıktan değil.

Çünkü artık NATO’ya giriyorduk.

Eskinin işgalci güçleri, şimdinin müttefiki olmuştu.

O zaman ikinci sorunun cevabını vermeliyiz. Bugün yine niye anmaya başlıyoruz?

YOKSA SOYKIRIM MI

İngiltere, Fransa veya Amerika artık müttefikimiz olmaktan çıktı mı?

‘Güçlü müttefik’ yeniden ‘sinsi düşman’ mı oldu?

Yoksa Batı’ya ‘Bakın siz Ermeni soykırımını çıkarırsanız, biz de sizin dosyanızı açarız’ mı demek istiyoruz?

Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan geçenlerde bir konferansta ilginç bir tez işledi.

Özeti şöyleydi:

‘Biz geçmişte Türklere yapılan zulümlerin ağıtını yeterince yakmadığımız için, bugün kimse bizim de mazlum olduğumuza inanmıyor.’

Bana göre bu tez doğru.

Benimki gibi Balkan göçmeni aileler çok iyi bilir.

Hemen hepsinin Bulgar komitacılarının, Yunan asilerin katlettiği en az bir aile ferdi vardır.

Ama Türkler tarihlerinde hiçbir zaman bu zulümlerin şikáyetçisi, takipçisi olmadı.

O yüzden şimdi bu sessizliğimizin cezasını çekiyoruz.

Bir Orhan Pamuk bile çıkıp, Türklerin durup dururken Ermenileri kestiğini iddia edebiliyor.

En kötüsü de aydınlarımızın önemli bir bölümü, Orhan Pamuk’a yapılan en küçük eleştirileri bile susturmaya çalışıyor.

Yani milletçe, sürekli olarak sanık sandalyesinde oturuyoruz, ama kimse bizim savunmamızı işitmek dahi istemiyor.

Hurşit Tolon Paşa, 47 yıl sonra karakol baskınını yeniden anmaya başlayınca ‘Acaba’ dedim.

UZMAN GAZETECİ

Acaba şimdi Türkiye bir mazlumiyet karşı saldırısına mı geçiyor?

Ama itiraf edeyim bu anma töreninin ne üslubunu ne de biçimini anladım.

Allah’tan Hürriyet’te Murat Bardakçı gibi uzman bir tarihçi yazar var.

Eğer o olmasaydı, bu törenin nereden çıktığını bile anlamayacaktık.
Yazarın Tüm Yazıları