Bakılması gereken bir yer daha var

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile ilgili "karalama mesajının" kendi cep telefonuna da geldiğini açıkladı.

Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısında bu mesajdan söz edince birçok bakan "Bana da geldi, bana da geldi" diye ayağa kalkmış.

Enis Berberoğlu’nun bu ilginç haberini bugün Hürriyet’te okuyacaksınız.

Başbakan, "Ulaştırma Bakanı’na talimat verdim, mesajların kaynağına bakılacak" diyor.

Telekomünikasyon Kurulu da mesajların kim tarafından ve nasıl yollandığını araştırıyormuş.

Bu soruşturmalar sürerken dün sözünü ettiğim bir konuya tekrar dikkat çekme ihtiyacı duydum: Bu olayda mesajın nasıl yollandığından daha önemli olan konu, Başbakan da dahil olmak üzere birçok bakanın ve gazeteci, işadamı gibi kamuoyunda tanınan kişilerin cep telefonu numaralarının nasıl ele geçirildiği!

Bu telefonların çoğunun "gizli" olduğu ve sahiplerince sadece kendi özel konuşmaları için kullanıldığı biliniyor.

Bu numaralar nasıl elde edildi? Asıl sorulması gereken soru bu. Ve bu sorunun yanıtını bulduğumuz gün, mesajı da hangi çevrelerin nasıl bir komplonun parçası olarak yolladığını bulabilmek çok kolay olacak.

Soruşturmayı yönetecek olanlar, işe şuradan başlamalı: Bu telefon numaralarının tümünü elde edebilecek güçte kim var?

’Şarap seven turisti’ ihmal etmenin sonucu

AMERİKAN Wine Spectator Dergisi, son sayısında büyük bir araştırma yayımladı. Araştırma, "Şarap sevenler için en iyi lokantalar" başlığını taşıyor.

25 yıldır yapılan bu araştırma sonunda en iyi lokantalara ödüller veriliyor ve bu lokantalar, şarapsever zengin turistleri kendilerine çekmek için bu ödüllerden yararlanıyorlar.

Wine Spectator, 2006 yılı için dünya çapında 3 bin 772 lokantayı listesine almış. Bu listeye girebilmek için lokantanın şarap kavının içerdiği şarapların kalitesi önem taşıyor.

Ve turizmimiz için kötü bir haber: Listede Birleşik Arap Emirlikleri’nden tutun da Rusya’ya, İzlanda’ya, Çin’e, Hindistan’a, Kamboçya’ya ve hatta Güney Kıbrıs’a kadar neredeyse her ülkeden en az bir lokanta var; ama Türkiye’den hiçbir lokanta yok!

Listeye dikkatle baktım, o lokantaların bazılarını biliyorum. Ve şuna karar verdim: İstanbul’daki Sunset’e haksızlık edilmiş!

Öteki ünlü Türk lokantalarının böyle bir listeye girebilmelerine sattıkları şarapların çeşitliliği ve kalitesi nedeniyle belki olanak yok; ama Sunset’in şarap listesi böyle bir yarışmada dikkate alınmasını gerektirecek kadar zengin.

Ortaya çıkıyor ki bizim ithalat mevzuatımızın ve yerli şarap üreticilerimizi ihmal etmemizin bir sonucu bu tablo.

Oysa dünyada turizm eğilimleri giderek değişiyor. "İyi aşçı-iyi şarap-iyi servis" üçgeni, yeni eğilimler göz önüne alındığında turizmin en önemli silahlarından biri haline geliyor.

"Her şey dahilci" kitle turizmine o kadar yoğunlaşmış durumdayız ki zengin ve lüks arayan turisti ülkemize çekecek yatırımları ihmal ediyoruz.

Böyle girişimcileri teşvik etmek bir yana, adeta cezalandırıyor ve dünya ölçeğinde rekabet edebilmelerini sağlayacak yasal düzenlemeleri yapmıyoruz.

Yerli şarap üreticilerimize devletin yaptığı eziyet de şarap endüstrimizin gelişmesini önlüyor, Türkiye çok önemli bir ihracat olanağını kullanamıyor.

Ceza iyi de kim uygulayacak?

FUTBOL Federasyonu, disiplin talimatında bir değişiklik yaptı. Değişikliklerin amacının, futbol maçlarını herkes tarafından izlenebilir kılmak olduğu görülüyor.

Özellikle kötü tezahürat ve küfür ile ilgili cezaların puan silmek de dahil olmak üzere ağırlaştırılmasını olumlu karşıladım.

Ancak, doğrusunu isterseniz bu Federasyon’un ve bu cezaları verecek Disiplin Kurulu’nun elinde bu cezaların, lig sonuçlarını manipüle etmek için kullanılacağı endişesini de taşıyorum.

Geçtiğimiz sezon kulüplere verilen cezalardaki çifte standart (aynı suç nedeniyle bir kulübe saha kapatma cezası verilirken, bir başkasına para cezası verilmişti) ve tribünlerin kolayca provoke edilebilmeleri gerçeği böyle düşünmeme neden oluyor.

Bir kulübün üç puanını silmek, kimin şampiyon olacağını, kimin kümede kalıp kimin düşeceğini masa başında belirlemeye son derece elverişli koşullar yaratıyor ki Federasyon’un tarafsızlığından kuşku duyan herkes de eminim benim gibi düşünecektir.

Hakem ve gözlemci raporlarının istedikleri gibi yazılmasını sağlayabilecek olanakları olan kulüpler böylece yarışta haksız bir avantaj elde edebilecekler.

Futbolda küfür ve kötü tezahüratla gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa, bu ceza maddesinin keyfiliğe izin vermeyecek kadar açık ve net olarak yazılması gerekli.

Küfrü önleyelim derken futbolu kaosa sürükleme tehlikesini göz ardı etmemek gerek.
Yazarın Tüm Yazıları