Bak Bülent, gittik geldik

VALLAHİ hayal değil. Şu aktaracağım konuşma aynıyla vaki. ABD'den dönerken uçakta gerçekleşmiş.

Bir işadamı- Sayın Rahşan Hanım, ben Amerika'ya yılda 1 milyon bayan pantolonu ihraç ediyorum.

Rahşan Hanım- Bak Bülent, beyefendi Amerika'ya bayan pantolonu ihraç ediyormuş.

Bir işadamı- Efendim, kriz ortamında hiç işçi çıkarmadık.

Rahşan Hanım- Bak Bülent, beyefendi hiç işçi çıkarmamış.

Benim ilgi alanıma giren konu beyefendinin bayan pantolonları değil elbet. Beni baştan çıkaran, ‘‘Bak Bülent...’’ kısmı...

Acaba gezi boyunca Rahşan Hanım, ‘‘Bak Bülent’’ diye başlayan kaç cümle kurmuştur? Bilmiyorum, ama tahmin ediyorum.

Tahminlerimi sayıp dökmeden önce bir parantez açmak istiyorum. Pantoloncu işadamı, Ecevitler'e ihracat ve işçilerle ilgili bilgileri iyi ki iletmiş. Böylece çiftimizde ufacık bile olsa bir suçluluk duygusu varsa krizle ilgili, o da yok olmuştur. ‘‘İşi bozulan varsa kendi ahmaklığındandır’’ kanaatine varmışlardır. Nitekim sohbet sonunda her ikisi de memnun gülümsemişler.

Gelelim tahminime...

Ben dökeyim, siz sayın.

‘‘Bak Bülent, Amerika'ya gidiyoruz.’’

‘‘Bak Bülent, bizi uğurlamaya gelmişler, el salla.’’

‘‘Bak Bülent, Amerika'ya doğru uçuyoruz.’’

‘‘Bak Bülent, 'Amerika havada mı?' dediğini kimse duymasın.’’

‘‘Bak Bülent, bunlar gazeteci, bunlar da işadamı.’’

‘‘Bak Bülent, onlar hostes, her geliş gidişlerinde ellerini sıkma.’’

‘‘Bak Bülent, geldik, iniyoruz.’’

‘‘Bak Bülent bak, bu Amerika.’’

‘‘Bak Bülent, ne yüksek bina.’’

‘‘Bak Bülent, tuvaletin geldiyse haber ver.’’

‘‘Bak Bülent, bugün Bush Bey'le temas edeceksin.’’

‘‘Bak Bülent, o otururken senin ayakta durduğunu duymayayım.’’

‘‘Bak Bülent, unutma, onların istediği yere asker göndermek 'askeri işbirliği', onlardan mal almak 'ekonomik işbirliği'.’’

‘‘Bak Bülent, kırmızı halıyı takip edeceksin.’’

‘‘Bak Bülent, Bush Bey elini uzatıyor.’’

‘‘Bak Bülent, bu hanım da onun Rahşan'ı, ay pardon eşi.’’

‘‘Bak Bülent, istersen ben de durayım görüşürken.’’

‘‘Bak Bülent hadi göreyim seni, sakın sesini yükseltmeyi unutma.’’

‘‘Bak Bülent, iyi ki geldik bir değişiklik oldu.’’

‘‘Bak Bülent, Laura Hanım'ın hediye ettiği bu yaka iğnesi, beni çok mu kadınımsı yaptı yoksa?’’

‘‘Bak Bülent, kuleler yok.’’

‘‘Bak Bülent, bu zenci bey senin hayatını kurtarmıştı.’’

‘‘Bak Bülent, evimize dönüyoruz.’’

‘‘Bak Bülent, bizi karşılamaya gelmişler, el salla.’’

‘‘Bak Bülent, demecini bekliyorlar.’’

‘‘Bak Bülent, yani bir dil ancak bu kadar sürçer.’’

‘‘Bak Bülent, neyse 'jetlag' diye bir şey varmış, rekor kırman olağanmış.’’

‘‘Bak Bülent, ne bileyim ben, yol sersemliği gibi bir şey herhalde.’’

‘‘Bak Bülent, ben sana şimdi bir çay demlerim, bir şeyciğin kalmaz.’’

‘‘Bak Bülent, gittik geldik işte.’’

MIŞ-MUŞ

Duygu Asena, ‘‘Bütün erkekler maymundur’’ demiş.

Keşke... Hiç olmazsa bir sevimliliği vardır maymunun.

*

Avusturya İdari Mahkemesi, ereksiyon halinde araç kullanmayı yasaklamış.

Özellikle vitesli araçlarda... Karışıklığa yol açıyormuş.

*

İnsanlara bağlanmak kadın hastalığıymış.

‘‘Erkekler ağlamaz’’, ‘‘Karı gibi gülme’’ derken bir de bu çıktı. Kadına benzememek uğruna insanlıktan çıkacaklar.

*

Devletin tanımı değişmiş.

Yani artık ‘‘Devlet baba’’ değil. Baktı ki vatandaşla arasındaki münasebet enseste giriyor, ‘‘Baba’’ olmaktan vazgeçti.
Yazarın Tüm Yazıları