Bahçeli’nin işi neden çok zor?

MHP Lideri Devlet Bahçeli, artık çok büyük ve çok geniş bir cepheye karşı savaş vermek zorunda:

Haberin Devamı

-  Hükümete yüklenmesi yetmez, CHP’ye de yüklenmek zorunda.

-  CHP’ye yüklenmesi yetmez, BDP’ye de yüklenmek zorunda.

-  BDP’ye yüklenmesi yetmez, İbrahim Tatlıses’e de yüklenmek zorunda.

-  İbrahim Tatlıses’e yüklenmesi yetmez, medyaya da yüklenmek zorunda.

-  Medyaya yüklenmesi yetmez, “sulha destek” açıklaması yapan Fethullah Gülen’e de yüklenmek zorunda.

-  Gülen’e yüklenmesi yetmez, görüşmelere destek açıklaması yapan şehit ailelerine de bir şey demek zorunda.

Kısacası işi çok zor Bahçeli’nin...

Peki neden Devlet Bahçeli’nin karşı çıkması gereken cephe, bir anda bu denli büyüdü ve genişledi?

Nasıl oldu da hükümet, CHP, BDP, İbrahim Tatlıses, medya, Fethullah Gülen ve bazı şehit aileleri, bir anda MHP açısından “kıyasıya eleştirilmesi gereken” bir pozisyona geçiverdiler?

*

Cevabı çok basittir bu sorunun: Çünkü bir “umut” doğdu.

30 yıllık çatışmalı ve kanlı sürecin sona erme umudu...

Kandan, gözyaşından, ölümden, şehit haberlerinden, karakol basmalarından kurtulma umudu...

Cepheyi büyüten ve genişleten işte bu umuttur.

Bahçeli’nin işini zorlaştıran da işte bu umuttur.

Bahçeli, eğer karşısına aldığı bu cepheyi zayıflatmak ve dağıtmak istiyorsa...

Beğenmediği ve şiddetle eleştirdiği “doğan umut”a karşı, yepyeni ve başka bir “umut” yaratmak zorundadır.

Öyle olmaz/Böyle olur” demelidir.

İmralı ile barış gelmez” cümlesinin hemen ardından, “barış şöyle gelir” demelidir.

Kan istemeyenleri, çatışma istemeyenleri, şehit haberleri duymak istemeyenleri ikna edecek sağlam bir planla çıkmalıdır kamuoyunun karşısına...

Ancak böyle yaparsa...

Yüklenmek zorunda kaldığı kişi ve kurumların sayısı azalır. Aksi takdirde günün her saati herkese ayar üstüne ayar vermeye çalışan biri olmaktan kurtulamaz.

Haberin Devamı

Metin Kaçan’ın intiharı

METİN Kaçan sevdiğim bir yazardı.

“Ağır Roman
”ı ilk yayınlandığında nasıl da coşku ve şaşkınlıkla okumuştum!

Masalsı havası, doğal sertliği ve yabansı diliyle “Ağır Roman”, Kolera Mahallesi’nin “harbi bitirimlerini, sağlam garibanlarını” anlatıyordu.

Ağır Roman”, Metin Kaçan’ın patlama romanıydı. Roman elden ele, dilden dile dolaşıyordu.

Metin Kaçan denilince akla “Ağır Roman” geliyordu.

*

Fakat çok geçmeden...

Metin Kaçan denilince akla sadece tek bir kelime gelmeye başladı:

“Tecavüz”.

Çünkü...

Kabul edilemez bir işkence ve tecavüz iddiasının muhatabı olmuştu Metin Kaçan.

Yargılandı, ceza aldı, cezaevinde yattı, cezaevinde defalarca şişlendi.

Ama hepsinden önemlisi hayatı kaydı.

Adı “tecavüzcü”ye çıkmıştı.

Tecavüz suçlamasını yalanlasa da, yargılamanın adil olmadığını söylese de adının “tecavüzcü”ye çıkmasının önüne geçemedi.

*

Köşesine çekildi, içine kapandı.

Bu yüzden bir tür kabullenmişlik algısı yarattı.

Yeni kitaplar, yeni romanlar yazdı ama yazdıkları “Ağır Roman”ın düzeyinin gerisinde kaldı. Kendi kabuğunun içinde yaşayıp gidiyordu Metin Kaçan. Ta ki geçen pazar Boğaz Köprüsü’nden kendisini atana kadar.

*

Ölüm karşısında insan yumuşar, intihar karşısında ise daha fazla yumuşar.

Fakat bakıyorum bazılarında sıfır yumuşama...

-  Mesela “Üzüldüm” diyorsun, “bir tecavüzcüye mi üzülüyorsun” diyorlar.

-  Mesela “İyi yazardı” diyorsun, “ama aynı zamanda bir tecavüzcüydü” diyorlar.

-  Mesela “Adam ölmüş gitmiş” diyorsun, “cehenneme gitsin” diyorlar.

Allah kahretsin.

Ben hiçbir zaman bu denli net, bu denli kendinden emin, bu denli sert, bu denli ödünsüz olamıyorum.

Metin Kaçan’a rahmet dilemem bundandır.

Haberin Devamı

Kaç puan?

-  Hepimiz Carla Bruni’nin cumhurbaşkanlığı koltuğunu kaybeden Sarkozy’ye tezkere vereceğini beklerken Almanya Cumhurbaşkanlığı’nı kaybeden Christian Woolf’un eşi Bettina Wulff’un eşine tezkere vermesi kaç puan?

-  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sosyal medyada “artistik” fotoğraf paylaşma oranının artmasının, “ne yapsın, yapacak başka işi yok” türü yorumlara yol açması kaç puan?

-  Bazılarının “Cumhurbaşkanlığı’na çok yakışır” dedikleri Emine Ülker Tarhan’ın, seçilmesi halinde bir tür Ahmet Necdet Sezer olmasının çok yüksek ihtimal olarak belirmesi kaç puan?

-  İstanbul’daki kar yağışının, okulları iki gün üst üste tatil eden İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu öğrenciler ve veliler nezdinde süper sempatik kılması kaç puan?

-  Bazı önemli meseleler ortaya çıktığında ya da gündeme geldiğinde artık “hükümet ne diyor?” sorusunun yanına ayrıca bir de “cemaat ne diyor” sorusunun kondurulması kaç puan?

Haberin Devamı

Bakan Nihat Ergün’den ‘pastacı-fizikçi’ düzeltmesi

GEÇEN gün Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün “Üniversiteler fizikçi değil pastacı yetiştirsin” şeklinde bir cümle kurduğunu yazmıştım. Bakan Ergün aradı ve “Ben böyle bir cümle kurmadım” dedi.

*

Bakan’ın açıklaması şöyle:

İki ayrı vurgu söz konusu... İlkinde uygun nitelikte işgücü için pastanecilerin bile sorun yaşadığına dikkat çekmiş ve ‘garsonluk yapacak çok sayıda insan başvuruyor, pasta yapacak adam başvurmuyor’ demiştim. Bundan bağımsız olarak vurguladığım ikinci husus ise üniversitelerdeki fen-edebiyat fakültelerinin sayısının çok fazla olduğu, ancak fizik, kimya, biyoloji mezunlarının çalışabileceği alanın çok kısıtlı olduğu hususuydu. Üniversitelerin bunları yeniden planlaması gerektiğini söyledim. Bu iki farklı vurgudan ‘üniversiteler fizikçi değil pastacı yetiştirsin’ sonucunu çıkaranlar oldu”.

*

O sonucu çıkaranlardan biri de benim. Düzeltip özür diliyorum.

Haberin Devamı

Süleyman Demirel yine  zekâmızı aşağıladı

28 Şubat’ın darbe olduğunu cümle âlem kalbiyle tasdik, diliyle ifade ederken...

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, ısrarla ve inatla “darbe değildi” diyor.

*

En son Milliyet’ten Fikret Bilâ’ya yaptığı açıklamada kendini tekrar ederek şunları söylüyor:

-  “Parlamento feshedilmemişti” diyor.

-  “Hükümet alaşağı edilmemişti” diyor.

-  “Partiler kapatılmamıştı” diyor.

-  “MGK toplanmıştı, herkes kararları imzalamıştı” diyor.

Ardından da hükmünü veriyor: “Buna darbe denemez”.

*

Madem 28 Şubat darbe değildi...

O zaman...

-  Dönemin generallerinin emekli olur olmaz televizyonlara çıkıp “28 Şubat farklı bir darbeydi, postmodern darbeydi” demelerini ne yapacağız?

-  Sincan’da yürütülen tankları ne yapacağız?

-  DYP’lileri silah zoruyla korkutup partiden kaçırarak parlamentoya yapılan çirkin müdahaleyi ne yapacağız?

-“Gerekirse silah kullanırız” tehdidini ne yapacağız?

-  Darbe geliyor havası yaratarak dönemin hükümetinin istifaya zorlanmasını ne yapacağız?

-  Refah Partisi’nin kapatılmasını ne yapacağız?

*

Süleyman Demirel “28 Şubat darbe değildi” demek yerine, “28 Şubat postmodern bir darbeydi” diyen generallere bir cevap vermelidir.

İşin bu kısmına hiç girmeden “28 Şubat darbe değildi” demek, zekâmızı aşağılamaktan başka bir şey değildir.

Yazarın Tüm Yazıları