Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Bahar yorgunluğu, hastalık mı sendrom mu, gerçekten var mı?

Nasıl denir? ‘Gelen yoğun istek üzerine bugün ‘Bahar Yorgunluğu’ndan bahsedeceğim.’ Ayrıntılarını bilmediğim bu konuyu incelemem artık hem farz hem de vacip oldu!

Aslında bugün ele alabileceğim havadan-sudan konu adaylarım şunlardı:

* Polen yağışlı havalar. Polenler gözle görünmez, kavak ağaçlarını rahat bırakın!

* Önlem alınamadığı için telef olan Bursa şeftalisi ve Malatya kayısısını, en azından gelecek yılın yazında yiyebilmek için, kırağıdan ve dondan nasıl koruyabiliriz?

* ‘Vatandaşların ve ilgililerin muhtemel orman yangınlarına karşı dikkatli olması’ gibi ‘biz uyarmıştık’ türünden, baştan sorumluluk savan sözde uyarılar ve cinlikler.

* Acil Destek Vakfı’nın 100 bin insanımızı ve milli hasılamızın dörtte birini yok edebilecek deprem gibi bir felakete karşı ilgisizlik ve bilgisizliğimizi ortaya koyan anketi.

* ‘Kuraklık Mücadele Planları’mız olmadığı için Urfa’daki kuraklıkla gündeme gelen yağmur duası, önümüzdeki günlerde nasıl ‘yağmur bombasına’ dönüşecek?

* Neden kamu kurumlarına sınavla alınacaklar arasında yeterince meteoroloji mühendisi yok? Paratoner konulmadığı için yıldırımla yakılan veya başka nedenler ile yıllardır hiç çalıştırılamayan milyonlarca dolarlık radarları kimler çalıştıracak? İngiltere’den günlük hava tahminleri satın almaktan devşirme meteorologlarla nasıl kurtula(maya)cağız?

FARKLI AÇIKLAMALAR

Çeyrek asırdır meteoroloji öğreniyorum ama bahar yorgunluğuna dair hiçbir bilgiye rastlamadım. ‘Biraz araştırıp, bari meteorolojik yönünü öğreneyim’ diyerek internete girdim:

Soğuk kış aylarından sonra bahar aylarında havanın ısınmaya başlaması, çiçeklerin açması, kelebeklerin uçması gibi, insanlarda da çeşitli değişimler oluyormuş. Bu değişiklikler, birçok kişideki halsizlik, yorgunluk, eklem ağrıları, geç ve yorgun bir şekilde uyanmak, huzursuz ve endişeli olmak gibi şikayetlerin de nedeniymiş. İşte tüm bu yakınmalar, ‘bahar yorgunluğu’ olarak adlandırılıyor. Kimi uzmanlar bahar yorgunluğunu bir hastalık olarak tanımlıyor; kimi uzmanlar ise ‘Bahar Yorgunluğu Sendromu’nu bir hastalık olarak kabul etmiyor!..

Bahar Yorgunluğu’nun nedeni üzerine de çok farklı açıklamalar var. Kimine göre biyolojik nedenlerle ortaya çıkıyor. Kimi tamamen psikolojik olduğuna inanıyor. Kimisi de, ‘bahar aylarında havada artan negatif iyonlar, yorgunluk ve halsizliğe neden oluyor’ diyor.

Örneğin, bu günler öğrencilerin genelde gezmek istemesi, dikkatlerinin dağılması ve ders dinlemekte zorlanmaları da bahar yorgunluğunun biyolojik nedenlerinden biriymiş. Bu durumda öğrencilere otoriter davranmak yerine (benim gibi!) esnek ve anlayışlı yaklaşmak gerekiyormuş. Kimi dersler öğrencileri rahatlatmak için okulun bahçesinde yapılmalıymış. Ayrıca ‘obsesif-kompulsif bozukluğu olanlar, günler süren bahar temizliğine başlar’mış.

‘Bahar mevsiminde güneşle birlikte havada elektrik yükü artıyor’ şeklindeki açıklamalar da ilginç. Ayrıca, şehirlerde daha fazla olduğu belirtilen elektrik yükünü, hava kirliliği, sanayi atıkları, trafik keşmekeşi de artırıyor, deniliyor.

Bütün bunların bilimsel dayanağı nedir, bilemiyorum. Fakat, bahar aylarında daha çok görülen yıldırım ve şimşekten dolayı böyle düşünen varsa yanılır. Çünkü yıldırımların yaklaşık olarak yüzde 90’ı yeryüzünü negatif yükle yükler. Gerçekte güneş fırtınaları yerden 60 km. ve daha yukarıdaki iyonosfer olarak adlandırdığımız tabakada elektriklenme ve iyonlaşmaya neden olur. Halbuki yer seviyesinde daha çok deniz üzerinde su damlacıklarının parçalanması havadaki tuz çekirdeklerini ve pozitif elektrik yükünü üretir. Kışın kuvvetli olan rüzgarlarla da pozitif yükler karalara doğru daha kolay yayılıyordu. Ayrıca taşıtların sayısı, sanayi atıkları ve trafik, kıştan hemen bahara öyle önemli bir değişiklik göstermez.

Bir de bu negatif iyonların neden sadece bazı insanları seçip etkilediğini de anlayabilmiş değilim. Bir açıklamaya göre, ‘bahar yorgunluğu, sigara içenleri, düzensiz beslenenleri ve amacı olmayanları seviyor’muş. Peki havadaki bu bahsi geçen iyonlar bu tür insanları nasıl belirleyip de ‘seviyor’?

Bahar aylarında, hava sıcaklığındaki değişimle birlikte yaşanan ‘psikotik depresyon’un en iyi ilacı erken kalkmakmış. Bir de birkaç günlüğüne de olsa kent dışına kaçıp tatile çıkmamız öneriliyor. Ancak, bu yürüyüşler ve tatil güneşli günlerde ve yerlerde yapılmalı.

HER OKUDUĞUNUZA İNANMAYIN

Ne yalan söyleyeyim ben ‘bu güneşli günlerde yorgun ve keyifsiz sabahların herhalde iki nedeni vardır’ diye düşünüyordum. Birincisi, depresyonlu ve soğuk kıştan; gündüzleri uzamış gökyüzüne güneşin hakim olduğu bahara biraz yorgun giriyoruz. İkincisi, saatler ileriye alındığı için sabahları kalkmakta zorlanıyoruz. Şimdi sabah bir saat daha erken kalkmak mı bana zor geliyor, yoksa bahar yorgunluğundan dolayı mı uyanamıyorum? (Bu konuda yetkili merciye rica ediyorum: Saatleri birkaç günlüğüne geri alın da; durumu bir anlayalımÖ)

Buradaki çelişkili açıklamalardan da görüldüğü gibi her okuduğumuza hemen inanmamalıyız. Akademik jargonda hakem incelemesinden geçmeyen yazılara ‘beyaz makale’ denir. Benzer şekilde internette de birçok ‘beyaz yazı’ var. (Benim bu yazı dahil!..)

Sağlığınızla ilgili bir şikayetiniz varsa, hemen bir tıp doktoruna başvurun. Şüphesiz dışarıda yapılan yürüyüşler veya güneşli yerlere yapılan seyahatler de her zaman size enerji ve moral verecektir, ama güneşin tehlikeli morötesi ışınlarından korunmanız şartıyla.
Yazarın Tüm Yazıları