Bağımsız kurumları içine sindirmek

Güncelleme Tarihi:

Bağımsız kurumları içine sindirmek
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2004 00:00

Bağımsız kurumlar, ekonominin temel alanlarında, kural ve uygulamaların siyasetçinin inisiyatifinden alınması için kuruldu. Aslında daha önceki bağımsız kurumlar da, sonra kurulanlar da dışarıdan gelen baskılar sonucu oluştu. Bu kurumların gerekli olduğu açık... Bazıları abartılmış olabilir ama temel ekonomik alanlarda, hele ki Türkiye örneğinde, mutlaka politikacının elinin günlük uygulamalardan çekilmesi gerekir.Bunun en eski örneği Merkez Bankası’dır. Tüm dünyada Merkez bankalarının bağımsızlığının gerekliliği artık iyice anlaşılmıştır. Bu nedenle Merkez Bankalarının bağımsızlığı hiçbir ülkede tartışılmaz. Bizde, Merkez Bankası’nın ilk kuruluşunda bile bu tartışmalar yapılmış ve gününe göre çağdaş bir yapı oluşturulmuştur. Ancak daha sonra politikacılar ve onlara yalakalık yapan bürokratlar bu bağımsızlığın zaman içerisinde geri gitmesinde önemli rol oynamışlardır. Rüşdü Saracoğlu döneminde bağımsızlık kavramı iyice işlenmiş, kısmen uygulamaya sokulmuştur. Hükümetlere ‘enflasyon oluşturmak’ için yardımcı olanları da gördükten sonra, son ekonomik programın ana unsurlarından biri Merkez Bankası bağımsızlığı olmuş, ve başarı kanıtlanmıştır. .Buna rağmen, Hükümetin kimseye sormadan bu bağımsız kuruma atamalar yaptığını maalesef izliyoruz. Burada da doz kaçmak üzere, umarız görüyorlardır...Hükümet bağımsız kurumlara karşı tavır izliyor. İktidara gelmeden bu tür söylemlere girip, bağımsız kurumların kararlarını eleştirmişler, buralara karışacaklarının işaretlerini vermişlerdi. Daha sonra, bırakın normal bürokrasiye, bu kurumlara bile parti yönetiminden atamalar geldi ve şimdi bu bağımsız kurumların gerçekten bağımsız olup olmadıkları tartışma konusu edilir oldu.Enerji Piyasası Üst Kurulu’nda, İhale Kurumu’nda, ‘siyasetin bu alanlardaki etkinliğini azaltıyor’ diye, müdahaleler oldu, hálá devam ediyor.Yani Türkiye bağımsız kurumları içine sindiremedi, AKP Hükümeti hiç sindiremedi.BDDK’DAKİ SON DURUMProgramın olmazsa olmaz koşullarından biri de bankacılık sektörünün rehabilitasyonu idi. Rehabilitasyonu politikacıların gerektiği biçimde yapamayacakları ortada olduğu için, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) oluşturuldu. BDDK, kuruluşu geciktirilse bile dışarıdan gelen baskıların etkisiyle sonunda oluşturuldu. Kurulur kurulmaz da çürük bankaları elinde buldu, asıl düzenleme ve denetleme yapması gerekirken, bu bankaların fona alınması ve varlıklarının yönetimi ile uğraşır oldu. Bu öyle bir iş ki; herkesten tepki çeker, kimseyi memnun edemezsiniz. Son döneme kadar, her yandan tepki alan bir yönetim vardı ki; bu, bence işi gereği gibi yaptıklarını gösteriyordu.Ancak, o dönemde de eleştirdiğimiz gibi, Kemal Derviş’in gelişiyle birlikte yasa değişikliği bahanesiyle tüm kurul üyelerinin değiştirilmesi, bağımsızlığa vurulan büyük darbeydi.Kısacası; diğer kurumlardaki bürokratlar, politikacı ile iş götürmeye alışmış iş alemi ve politikacılar, sürekli karıştıkları, zamanında nemalandıkları bir alandan ellerini çekmek istemiyor, hala da direniyorlar. İşte bu nedenle koalisyon döneminde yapılan ‘üç partinin ayrı ayrı kurula üye ataması’ yapması, bu atamalarda partiye yakınlığın gözetilmesi, önceki gün BDDK Kurul üyesi Kemal Çevik’in rüşvet aldığı iddiasıyla Emniyete alınmasına kadar giden yolu açmıştır. Çevik’in, bazı teknik altyapısı sağlam kararlara, tek başına karşı çıkması hep dikkat çekmiştir. Atamalarda, partiye veya bir tarikata yakınlara değil, gerçekten o işin ehli ve saygınlığı olan kişilere yer verilmeli. Bu kurumlar ancak o zaman asıl işlevlerini yerine getirir, küreselleşme ve hazırlandığımız AB içerisinde yer, ancak böyle alınır.Aksi takdirde ileride de, şimdi yapılan siyasi atamaların ceremesini çok çekeriz. Son olay, umarız mevcut politikacılara ders olmuştur...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!