Bağımsız adaylığımı açıklıyorum: Şimdi İzmir düşünsün

Haberin Devamı

BUGÜNE kadar tüm gördüklerinizi unutun.
Astığı astık, kestiği kestik bir İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı geliyor.
En sonunda çıldırdım, evet... Üstelik mevcut başkana, düzene, geleceğe, gideceğe, değişeceğe, değişmeyeceğe değil. İzmirlilere. Bize!
Önceki gün saat 16.40 itibariyle, Pasaport İskelesi yakınında nevrim döndü. Arabadan aşağıya elimde şemsiyeyle inip yolu kendi tapulu mülkü sanan beyaz cipli, bir kalantor abinin üzerine yürüdüm. Benim elimdeki şemsiyeyi levye sanmam da ayrı bir saflık konusudur ki, oralara hiç girmeyelim.
Olay şöyle cereyan etti: Göztepe’den çıkmış, sahil yolunu tampon tampona aşmış; Karşıyaka yollarına düşmeye niyet etmiş, niyet eylemişim. Hatta niyet farza dönüşmüş ki, o iş çıkışı saatinde yollara dökülmüşüm. Basmane sapağına dönmeyip ne akla hizmetse Alsancak içinden geçme gafletine düşüyorum bir an için. Ve yol anında 2 şeride düşüyor. Halbuki yol 3 şerit. Güzide halkımın yol kenarına tek sıra park etmesi ile 3 şeritlik yol 2 şerit. Yıllardır böyle, değişmez. Bunu bilerek giriyorsun o yola. İzmir’in ana arterleri yılardır 1 şerit eksik.
Tam bunları düşünürken önümdeki beyaz cip, zart diye gelip sağdaki tek sıra parka, 2. sırayı yaptı. Dedim herhalde bir şey oldu, devam edecek. Sola sinyal verdim, o sırada adam gayet rahat elinde telefon konuşarak aracından indi, kilitledi ve yürümeye başladı. Ben de aynı anda var gücümle kornaya basmaya. Anlayamadı önce. Sonrası küfür kıyamet (bende değil, abide). En son el frenini çekip şemsiyeyi kaptığım gibi kendimi aşağıya attığımı, köşedeki restorandan koşanların araya girdiğini, ‘Sen göreceksin gününü’ diye adamın suratına şemsiyeyi sallaya sallaya arabaya bindiğimi hatırlıyorum. İşin kötüsü plakasını almak da aklıma gelmedi o sinirle.
Ben anladım ki, iş çıkışı saati İzmir’in tüm ana arterlerine arabasını bırakan, yere tüküren, çöp ve sigara izmariti konusunda çöp kutusu nedir bilmeyen, yaşadığı kenti zerre sevmeyen, her şeyi ama her şeyi belediyeden bekleyen, İZBAN’da dondurmalı ellerini koltuğa silen (gözümle gördüm), kuyrukta beklemekten nefret eden, birbirini sürekli itip kakan bize; mevcut belediye başkanları ve gelecekteki tüm başkan adayları çok bile! Tebdili kıyafet tek tek aranızda gezeceğim. Seçim kampanyasını başlatıyorum. Şimdi İzmir düşünsün!

Haberin Devamı


555 Hafta

Haberin Devamı

Bağımsız adaylığımı açıklıyorum: Şimdi İzmir düşünsün

GEÇTİĞİMİZ yıl hesaplamışım... Tam da şu sıralarda... 500 haftada neler yaparsın diye...
“500 hafta, 9.6 yıl eder! (bebek doğar, büyür, ilköğretim 3. sınıfa başlar) - 500 hafta, 115 ay eder! (bir fabrikanın temelleri atılır, kurulur, üretime geçer, ihracata başlar) - 500 hafta 3500 gün eder! (2 üniversite bitirirsin, yaz ve sömestre tatilleri de cebine kalır) - 500 hafta 84.000 saat eder! (İngilizce, Fransızca ve Almancayı su gibi; biraz kasarsan İspanyolcayı da derdini anlatacak kadar öğrenirsin. Bir de üzerine İspanyol sevgili yaparsın)” İşte şimdi bu 500 haftanın üzerine 55 hafta daha eklendi. Diva Dergisi’nden bahsediyorum. Kolay iş değil. Tam 555 hafta boyunca İzmir gibi marka sadakati olmayan bir şehirde, bir magazin-aktüalite dergisi çıkarmak. Kadın başına bir dergi yönetmek. Her şeyiyle ayrı uğraşmak. Kaç kriz atlatmak. Daha öğrencilik yıllarımdaki stajımdan (KİPA) tanıdığım, başarılı güçlü, dik duran, eğilmeyen bir kadın Pakize Sükan. Diva Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni. Derginin görkemli 555’inci sayı gecesine gidemedim, ama bu vesileyle buradan nice 5555’inci sayılara diyelim.

Yazarın Tüm Yazıları