Babama mektup

MERHABA Babacığım,

Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum, sana yazdığım bu mektuplar Hürriyet Gazetesi'nin bana ayrılan köşesinde yayımlanıyor. Ve okurlar bu mektuplardan çok etkilendiklerini iletiyorlar.

Aslında insanları ağlatacak kadar duygu yüklü olmadı hiçbir mektubum ama ayrı dünyalarda olmamız etkiliyor demek ki onları.

Hálá böyle şeylerden gözleri dolabilen insanların var olması ne iyi. Zira buraları çok değişti. Ben bile değiştim. Kim başlattı, nasıl oldu bilmiyorum ama neticede üzüm üzüme bakarak karardı.

Gelip aramıza karışmaya kalksan çok yabancılık çekersin.

İnanmayacaksın, hakaret etmenin yolu bile değişti.

Şimdi biri birine hakaret etmek istediği zaman ‘‘Kendisi büyüğüm olur’’ diyor. Bu cümle saygı içeriyormuş gibi görünse de aldanma.

Bu insanlar gençliğin sadece kendilerine bahşedilmiş kalıcı bir nitelik olduğunu sanıyorlar.

Ve genç olmanın bir meziyet olduğuna inanıyorlar. ‘‘Büyüğüm olur’’ derken ‘‘Bendeki meziyet sende yok’’ demek istiyorlar.

Biri ötekinden sadece üç yaş bile küçük olsa söyleyebileceği başka bir sözü, sunabileceği başka bir meziyeti olmadığından ‘‘Büyüğüm olur’’ deyip çıkıyor işin içinden.

Nereden aklıma geldi şimdi bu?

Basına yansıyan ünlülerarası kavgalarda öyle sık duyuyorum ki bu lafı. Daha geçen gün bir ses sanatçısı, kendisini eleştiren bir bestekár için söylüyordu.

En komiği de kendisine neşterle, şununla bununla sahte gençlik sağlamış olanların da bu lafı etmesi.

Gençlikten laf açılmışken, seninki 20 yaş gençleşti. Ecevit'ten söz ediyorum. Yüzü doldu. Allah'ın işi olduğunu söylüyor Rahşan Hanım. Yüce Allah'tan başta Rahşan Hanım olmak üzere hepimize aynı ‘‘iş’’ten diliyorum.

* * *

Hah, sevdiğim o reklam başladı.

Çok gülüyorum bu çocuğa. Sen onu tanımadın babacığım. Adı Cem Yılmaz. Öyle zeki, öyle yetenekli ki...

Stand-up diye bir şey moda oldu son yıllarda. Tek kişilik bir sahne gösterisi, biri çıkıyor habire anlatıyor. Oradan buradan, kendinden... Dekor yok, kostüm yok. Sadece anlatılana yoğunlaşıyorsun ve hiç durmadan gülüyorsun.

İşte bu işin ustalarından biri Cem Yılmaz.

Biraz önce ‘‘başladı’’ dediğim reklamda kendi görünmüyor, sırf sesi var. Ama o bile yeterli. Elimde kumanda aleti reklamı kovalıyorum. Aynı şeye kaç kere gülünür? Her seferinde gülüyorum işte.

365 gün 24 saat dinleyebilirim Cem Yılmaz'ı. Kaba tabirle b.kunu çıkarana kadar.

Evlilikler de tıpkı böyle işte. Bir saat, bir gün, bir hafta yetmiyor. 365 gün 24 saat yanında olmak istiyor ve evleniyoruz. Sonra... Sonra doz aşımından ölüm.

Hiçbir şeyi idareli kullanmayı bilmeyiz. Sevgiyi de zamana yaymak lazım bence.

* * *

Şu anda kendime bir bardak çay koydum. Yanında da kepekli bisküvi yiyorum. Oysa canım, üzerine tereyağı ve reçel sürülmüş yüz dilim kızarmış ekmek istiyor.

Bir gün her şeyden elimi eteğimi çekeceğim, sadece yemek yiyip kitap okuyacağım. Pencereden vinçle çıkartılacak hale geleceğimi bilsem yapacağım. İdealim bu. Ama bir tek sana söylüyorum. Etrafa çok mühim ideallerim varmış gibi yapıyorum.

* * *

Bugünlerde milletçe ‘‘idam’’ sorunumuz var. Yok, artık başbakan asmıyoruz, kalksın mı kalkmasın mı onu tartışıyoruz.

Aslında kaldıracağız ama Apo var. Apo'yu biliyorsun, İmralı'da yatıyor.

Kaldırırsak Apo'yu idam edemeyeceğiz ama etmek istiyoruz; kaldırmazsak AB'ye giremeyeceğiz ama girmek istiyoruz.

Biraz karışık oldu galiba.

Netice olarak liderler şimdilik ‘‘Sarımsaklasak da mı saklasak, assak da mı kaldırsak’’ tekerlemesini tekrarlayıp duruyorlar. Bakalım ne olacak. Sana bildiririm.

Yerim doldu babacığım. Öpüyorum, hoşçakal.


MIŞ-MUŞ

Sunucu-manken Tuğba Özay, ‘‘Erkek parası yemedim, ben onlara yedirdim’’ demiş.

Anlayacağınız ya o, ya öteki... Herkesin kendi parasını yemesi diye bir şey yok.

*

Ebru Şallı haber spikeri olmaya kararlıymış.

İsabet. Biz de Ebru Şallı'ları daha da yüce makamlarda görmeye kararlı bir toplumuz zaten.

*

Derviş evine gelen doğalgaz ve elektrik faturasındaki vergi kalemlerini görünce, ‘‘Herkese böyle mi geliyor?’’ diye sormuş.

Adamcağızın öyle ağzı yandı ki Bahçeli'nin kendisini kaçırtmak için özel tarife hazırlattığını düşündü herhalde.
Yazarın Tüm Yazıları