Babaları ölünce yelkenciler yetim kaldı

Eylül’ün 3’ünde yelken dünyasından bir yıldız kaydı. Kimimiz gördü yıldızın kaydığını, kimimiz fark etmedi bile. Türkiye fark edemediği için dilek tutamayanlarin ülkesi olarak kaldı yine.

Olin Stephens, 3 Eylül’de Amerika’daki evinde 100 yaşında öldü. Kim mi Olin Stephens? Geçen yüzyıla damgasını vurmuş, kuşkusuz en önemli tekne tasarımcısı. Dünya denizlerinde dolaşan 2 bin 200 civarında farklı yelkenli tekne, onun kaleminin ürünü.

Suyun dinamik özellikleri ile ilgili yeni bilgilerin, zanaatkarlıktan bilim ile sanatın el ele verdiği bir yeni disipline dönüştürdüğü tekne tasarımı dünyasında, 19. yüzyıl ile 21. yüzyılı kucaklayan başka biri yok; 100 yıllık ömrü ona bu ayrıcalığı bahşetti. Ve tabii ki katkıları, yaşı nedeniyle tamamladığı projelerin sayısından değil, projelerin başarısından kaynaklanıyor./images/100/0x0/55ea2582f018fbb8f86e0ceb

*

Olin Stephens ile en çok anılan teknenin adı 16 metrelik Dorade; kendisinin ilk, son ve tek teknesi. 1931 ylılında Transatlantik Yarışı’nı bu tekne ile kazanan Stephens, birçok yeni düşünceyi kendi teknesinde denemeyi yeğlemiş. O zamanlar tam anlamıyla bir zengin sporu olan, halka inememiş yelkenciliğe parası yetenlerin gözünde efsane bir isim haline gelen Stephens’in çizdiği 5 Amerika Kupası teknesi, kupaları kazanmış. Ve yarış yelkenciliği ile en üst seviyede ilgisi 1992 yılına, yani 84 yaşına kadar sürmüş.

Tekne tasarımındaki bu başarısı nedeniyle 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri Donanması için çıkarma ve mayın tarama gemileri çizmiş Stephens. Önce karakalem ve kağıt, ardından hesap makinesi ile sürdürdüğü tasarım yolculuğunu, 1978 yılında, görünürde, resmen tamamladığında bilgisayar kullanmayı hiç bilmiyormuş. Ama Stephens belli ki, bugünün tasarımcıları gibi çizdiğini ekranda anında 3 boyutlu olarak göremese de, çizgilerini zihinsel modellere dönüştürmeyi bilmiş. Çizdiği tekneler o yüzden birer klasik bugün.

*

Geçenlerde ilk kez gittiğim Cannes’daki Panerai Classic Yat Yarışı’nda onun masasından çıkmış en az bir tekne vardı. Onun önündeyken acaba onu görebilir miyim diye bakınmıştım etrafıma. Oysa 2 hafta önce ölmüş. Fark etmemişim.

Teknelere ilgim çok da, tasarımcılara pek yok. Ancak Olin Stephens farklıydı.

Olağanüstü yakışıklı bir genç adamı geçen yüzyılın başlarında harekete geçiren ve dünya liginin en üstüne taşıyan tasarım dehasının ürünlerini, 100 yaşına geldiğinde fırsat buldukça gidip gördüğünü, onlarla yarışlara katıldığını okuyordum dergilerde.

Küçük büyük ayırt etmeden, Stephens tasarımı teknelerin sahipleri ile söyleşiyor, yıllar içinde yapılan değişikliklere bakıyor, yenilerini öneriyordu. Stephens, Avrupa’da, özellikle Akdeniz’deki klasik yat yarışlarının müdavimiydi. Televizyonda bir belgeselde, İtalya’daki bir marinada yürürken etrafındakilerin, iki yana açılarak, Musa’nın denizi yarması gibi bu yaşlı adama yol verdiklerini görmüştüm. Keşke tanışıp, elini bir kez sıkabilseydim; olmadı. Toprağı bol olsun.

Küresel kriz, tekne piyasasını nasıl vurdu

2008"in sonuna geldik. Tekne üreticileri yeni modelleri ile 2009’a hazırlanırken, geleneksel sonbahar tekne fuarlarında sürprizlerinin ipuçlarını veriyorlar. Küresel ekonomik krizin tat kaçırdığı bir dönemde, yeni modellerin sayısının azlığı dikkat çekiyor. Belli ki, tasarım masasındaki birçok tekne, satış şansı olmadığı için rafa kaldırılmış. Yelkenli ve motorlu tekne satışlarında aslan payına sahip olan Amerikan piyasası, durgunluktan nasibini fazlasıyla almış görünüyor. Amerika’da yayımlanan Cruising World Dergisi’ne göre, sonbahar tekne fuarlarında az ama öz tekne var. Benim bundan çıkarttığım sonuç şu: Geçen yıllarda yüzlerce yeni model ile tüketici karşısına çıkan markalar, bu yıl yeni modelle piyasa payını arttırmak yerine piyasa payını varolan modellerle korumayı hedefliyor. Bu yılın geçen yıllardan en önemli farkı, tekne sayısından ziyade, teknelerdeki tasarım özelliklerinin ön plana çıkması; o anlamda seçenek çok fazla. Genellikle tutucu olan büyük üreticiler bile, tüketicinin gözüne girmek için dikkat çekici yenilikler sunuyorlar. Alışılmadık bir diğer yeni durum ise, yarış tekneleri ile performansı yüksek gezi tekneleri arasındaki farkın giderek azalması. Türkiye açısında bakıldığında, Yeni Türk Lirası’nın 4 hafta içerisinde yüzde 40’ın üzerinde değer kaybetmesi, Avrupa’nın en hızlı büyüyen tekne piyasalarından biri olan ülkemizde frene hızlı basılacağını hatta basıldığını gösteriyor. İşte o yüzden almalık değil, bakmalık tekneler burada:

A 35: Türkiye’de temsilciliği bulunan Fransız Archambault Şirketi’nin üretimi olan bu tekne, heyecanlı bir yelken performansı sunuyor. Ancak sundukları büyük ölçüde bununla sınırlı. Basit tasarımı yarış sonrası marinada keyif yapmaya ve ancak hafta sonlarında yeterli olabilecek seviyede konfora izin veriyor.

Alerion Express 45: Gündelik kullanım için tasarlanan bu tekne, bir yanda gezi teknelerinin rahatlığına sahip, diğer yanda bu rahatlıktan yararlanmak için ille de açık denizlere gitmeniz gerekmiyor. Alerion Express ile bulunmanın ve görünmenin önemli olduğu yerlerde keyifli yelken seyirleri yapabilirsiniz.

Nordhawn 56 Motorsailer: Krize rağmen para hesabı yapmayanlara dönük bu tekne motorun kolaylığını, yelkenin keyfini birarada yaşamak isteyenler için. Amerikan klasiği olan Trawler’ı direklerle evlendiren tekneyi fotoğrafına bakıp beğenmek zor; garip bir melez. Ama piyasada olduğuna göre alıcısı var demek ki.

Edge: Amerika’nın üretim rakamları en yüksek olan şirketi Hunter’ın bu yeni teknesi, yelken ve dıştan takma motor bileşimi ile öne çıkıyor. Hem yelkenli tekne, hem de sürat teknesi. Dıştan takma motorla 19 knot, yelkenle 5 knot gidebilen Edge’e 85 beygirlik motor takılabiliyor.

Hurricane Island 30: Geleneksel küreği ultra modern karbon direkle birleştiren bu tasarım, batmama özelliği ile güven veriyor. Kriz nedeniyle güvenlik arayanlar için geleneksel görünümü çok çekici.
Yazarın Tüm Yazıları