Babacan: Bağımsızlıkla ilgisi yok

HAZİNE Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmemesi koşulunun yer aldığı 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasının, ‘hassasiyetleri bulunduğunu’ kabul ediyor.Babacan, sorunun büyük ölçüde geçen ilkbaharda ABD Kongresi'nin bu krediyi onaylarken koyduğu koşullardan kaynaklandığını söylüyor: ‘‘Savaş nedeniyle çıkartılan ek bütçede yer alan bu kredi 16 Nisan'da Başkan Bush tarafından onaylandı. Kongre'nin kabul ettiği metnin anlaşmanın içine aynen konulması ABD'nin iç hukukundan kaynaklandı. Bizim onlarla yapacağımız anlaşmanın tam olarak kongre kararına, yani Ek Bütçe Kanunu'na uygun olması gerekiyordu.’’Babacan, ardından ağustos ayının üçüncü haftasında Washington'da yapılan görüşmelerin tamamlanmasından sonra, konunun hükümet içinde değerlendirildiğini anlatıyor: ‘‘Siyasi şartlar içeren bölümü için Dışişleri Bakanımızla bir araya geldik, inceledik. O, daha sonra teknik inceleme için Bakanlık'taki arkadaşlara herhalde iletmiştir. Daha sonra da bize döndüler, dediler ki; ‘Herhangi bir sorun yok, devam edebilirsiniz.' Biz de bunun üzerine müzakereleri tamamladık.’’ BAŞBAKAN DURUMU BİLİYORDU Bu noktada Babacan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün anlaşma metnini, Dışişleri bürokrasisine danıştığını varsayıyor. Ancak, anlaşmayla ilgili garipliklerden biri tam bu noktada beliriyor. Çünkü, sonradan Gül'ün bu metni kendi bürokrasisine danışmadığı ortaya çıkıyor. Dışişleri bürokrasisi anlaşmanın içeriğini geçen cumartesi günü Cumhuriyet Gazetesi'nden öğreniyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu anlaşmanın seyrindeki konumuna gelince... ‘‘Anlaşmanın sonuçlandırılması Başbakan'ın bilgisi dahilinde mi oldu’’ sorusuna Babacan, ‘‘Mutlaka, tabii...’’ karşılığını veriyor. PİYASALARA ABD İLE İYİYİZ MESAJI VERDİK Babacan, anlaşmanın gerekliliği konusunda bir dizi gerekçe sıralıyor. Birincisi, kredinin koşullarının elverişli olması, faizlerinin diğer kredilere kıyasla düşüklüğü. Ancak, Babacan'a göre, kredinin en önemli yönü piyasalardaki beklentileri yönetebilmek bakımından önemli bir araç işlevine sahip olması: ‘‘Bu kredi Türk-ABD ilişkilerinin, özellikle iç ve dış piyasalarda, finans piyasalarındaki sembolik bir göstergesi aslında. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler iyi mi, kötü mü? Piyasalar bu konuyla ekonomik durum arasında fazlaca bir bağlantı kurdular. Yani rakamsal değerinden çok daha önemli olan yönü, kredinin piyasalara Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin iyiye gittiğini gösteren bir mesaj vermesidir.’’ Babacan, ardından ekliyor: Biz, siyasi koşulları olduğu için bu kredi gelmeyecekmiş gibi hesabımızı yapıyoruz. IMF heyetiyle görüşmelerimizde de bu konu açıldı. Sorduklarında, ‘Hesabımızı bu para gelmeyecekmiş gibi yapıyoruz’ dedim. Bu para bizim için olmazsa olmaz değildir.'' UYARSA VERSİNLER UYMAZSA ALMAYIZ Babacan, bir taraftan ‘‘kredinin siyasi koşulları bulunduğunu’’ kabul ederken, diğer taraftan konunun ‘‘bağımsızlıkla hiçbir ilgisinin olmadığını’’ söylüyor. Hazine Bakanı, bu konuda şöyle konuşuyor: ‘‘Bizim imzaladığımız, Kuzey Irak'a girmeyeceğimizin taahhüdü değildir. Bunu imzalamakla herhangi bir ödün vermiş değiliz. Ne zaman ki kredi diliminin talebini yaparız, o zaman Amerikalılar bakacaklar; şartlara uyuyor mu, uymuyor mu... Uymuyorsa, bu krediyi vermeyecekler, biz de almayacağız. Uyuyorsa, verecekler. Biz bir koşula imza atmıyoruz ki; uyarsak krediyi alırız, uymazsak da vermeyin diyoruz. ABD ile işbirliğinde bir sıkıntı olursa (Kuzey Irak'a girmek) o zaman bu krediyi almamayı kabul etmiş oluyoruz. Bu çok doğal bir şey.’’Babacan'ın anlaşmanın siyasi koşulları konusunda getirdiği mantık, kuşkusuz tartışılabilir. Ancak, Bakanlar Kurulu üyelerinin bu anlaşmaya imza atarken, biraz sıkıntı yaşayacaklarını tahmin etmek hiç de güç değil.
Yazarın Tüm Yazıları