Baba fallusu kesmek

BU pazar irkiltici bir hikâyeyle başlayacağım.

Önce hepimize bir soru.

Haberin Devamı

Allah aşkına, elimizi vicdanımıza koyarak söyleyelim.

Bugün yaşayan bir varlık olarak, hayatta oluşumuzu, babamızın “fallusunun kesilmesine” borçlu olduğumuzu hiç aklımızın ucundan geçirdik mi?

“Fallus” yani, babamızın erkeklik organını keserek.

* * *

Eski Yunan mitolojisine göre, insanoğlu varlığını Adem ile Havva’ya değil, “Gaia (Yeryüzü) ile “Uranüs (Gökyüzü)nün çiftleşmesine borçlu.

Gaia ile Uranüs müthiş bir şehvetle, durmadan çiftleşir.

Bunun sonunda Gaia, sürekli olarak gebe kalır.

Uranüs, şehvetli bir erkek olarak, sürekli sevişir ve Gaia’nın üzerinden hiç inmez.

Bu çiftleşme sonunda Gaia’nın rahminde çocuklar oluşmaya başlar.

Ama Baba Uranüs, Gaia’nın üzerinden hiç inmediği için, ana rahminde biriken çocuklar bir türlü dışarı çıkamaz.

Haberin Devamı

Rahimde hapis kalır.

Sonunda ana rahmindeki çocuklardan biri olan Kronos, yani “Zaman tanrısı” eline bir bıçak alır ve babasının fallusunu keser.

Acıyla kıvranan baba, geri çekilir ve o anda çocuklar özgür kalıp dışarı çıkarlar.

İnsanoğlu işte Kronos’un bu cesur babaya isyanı sayesinde çoğalır.

* * *

“Süfli ve şerefli.”

Bu iki kelime yan yana gelebilir mi?

Bu iki karakter aynı ruha monte edilebilir mi?

Siz; evet siz okurlarım.

Taşıdığınız ruhun bu iki zıt karakteri aynı anda, yan yana bünyenizde barındırdığınızı itiraf edebilir misiniz?

“Hayvani ve erotik...”

“Şeytani ve deli...”

Bütün bunların, size ait karakter özellikleri olduğunu kabul edebilir misiniz?

İster edin, ister etmeyin.

İnsan, “Dolaylı bir hayvandır” ve bütün bu karakterleri aynı anda ruhunda barındırabilir.

İnsanoğlunun çoğalmasına ait teorilerimiz çok zengin değildir.

Ya, hepimizin Adem ile Havva’dan doğduğuna inanırız.

Ya da temelinde “protein” bulunan bir DNA teorisiyle açıklarız.

İşi “Adem”le “Havva”ya bağladığımız zaman, çocukluğumuzdan beri bize anlatılan teoriyi kabul ederiz.

İşin bir ucunda bir kadın, öteki ucunda ise bir erkek vardır.

Neye dayanarak “Kadını” önce yazdın diye sorarsanız cevabım hazır:

Medeni davranmanın bana empoze ettiği basit bir hiyerarşi...

Haberin Devamı

Kız çocukların babaya, erkek çocukların ise anneye düşkünlüğü ile ilgili birçok teoriyi okumuştum.

Ama “Babaya böylesine irkiltici bir başkaldırı” teorisini bu güne kadar hiç okumamıştım.

* * *

Eski Yunan felsefesinden bildiğim en çarpıcı şey ise şuydu:

“İnsana ait hiçbir şey beni şaşırtmaz.”

“Buna babanın fallusunu kesmek de dahil midir” derseniz, muhayyilem o noktaya kadar gidemez.

Öyleyse bunu neyle açıklayacağız?

İnsanı geliştiren en önemli duygu, “isyandır”.

Yani, var olan bir tabuyu yıkmak, herkesin kabul ettiği bir gerçekliği inkâr etmek, herkesin hiç tartışmadan kabul ettiği bir ahlaki düzene başkaldırmak.

* * *

Boğaziçi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan bu mükemmel kitabı (*) okurken bir daha düşündüm.

Haberin Devamı

Hayatım, tabu yıkarak, put kırarak geçti.

Bunun rantını da aldım, bedelini de ödedim.

Ama yaptığım hiçbir iş, baba fallusu kesmek kadar büyük ve irkiltici bir isyan değildi.

Hayatımın hiçbir döneminde “babama biat” etmedim.

Ama onu inkâr da etmedim.

O yüzden hâlâ kendi kendime soruyorum.

“Babamın beni öldüreceği” bir cinayet mahalli ile, benim “babamı öldüreceğim” mahal arasında, hem “süfli” hem de “şerefli” olarak yaşayabileceğim mutena bir semt yok mudur...

 

(*) Ergun Kocabıyık:”Dolaylı
Hayvan”, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Temmuz 2009

Yazarın Tüm Yazıları