Baas'çılar mı geçmiş olsun diyecekti

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Eski Refah Partisi'nin önde gelen simalarında derin bir hayal kırıklığı, ‘‘İslami bir hüzün’’ yaşanıyormuş.Refah Partisi davasının görülmesi sürecinde birçok Batılı ülke ilgi ve desteğini gösterdiği halde, İslam ülkelerinden hiç ses çıkmamış.

Bu hüznü, bu hayal kırıklığını itiraf edebilme cesaretini gösteren tek kişi Abdullah Gül oluyor.

HİÇ ŞAŞIRMADIM

Bu beni şaşırtmadı. Abdullah Gül'ü, siyasi hayata atıldığı günden beri gerçekçi ve sağduyulu olarak tanıdım.

O nedenle bu itiraf beni şaşırtmadı. Ama onun bu işe şaşırması beni şaşırttı.

Eski Refah'lı Bakan acaba ne bekliyordu?

Hangi İslami ülke temsilcisinin kapılarını çalıp, ‘‘Vallahi sizin durumunuza üzülüyoruz, yapabileceğmiz bir şey var mı’’ demelerini bekliyorlardı?

‘‘Çok haklısınız ama bir de şu tarafını düşünsek’’ diye başlayan bir farklı görüşe bile yıkıcı muhalefet gözüyle bakan Saddam Hüseyin'in mi?

Parti olarak sadece Tıkriti Aşireti'ne izin veren Bağdat istibdadının temsilcileri mi gelip hal hatır soracaktı?

Yoksa konsantre Baas çetesini siyasi parti diye yutturmaya çalışan Şam diktatörü mü adam gönderecekti?

Ya da halk cemahiriyesini bedevi usülü demokrasi diye kakalamaya çalışan Kaddafi biraderi mi?

Belki de Suudi Arabistan'ın seçilmiş temsilcilerinin Ankara'ya gelip dayanışma gösterisi yapmasını umut ediyorlardı.

TARİHİ İTİRAF

Veya Kuveyt'ten, Brunei Sultanlığı'ndan. Hâlâ parti açmaya cesaret edemeyen İran mı geçmiş olsun diyecekti.

Sonra gelip ne diyeceklerdi? ‘‘Yahu bakın bizde siyasi parti kapatılmıyor. Bütün partiler özgürce faaliyetlerini sürdürüyorlar’’ mı diyeceklerdi?

İslam dünyasında öyle bir demokrasi mi var?

İslam dünyasında Türkiye'den başka demokrasiyi yaşatabilen ikinci bir ülke mi var da biz bilmiyoruz?

O yüzden geçmiş olsun demeye gelmemekle samimi davranmışlardır.

Ama bütün bu manasız soruları bir kenara bırakma zamanı geldi.

Abdullah Gül'ün sözleri, İslami kesimde ‘‘tarihi bir itiraftır’’.

Bir dönüm noktasıdır.

Refah Partisi'nin en azından bir bölümü, kapanma sürecinde yaşadıkları ve gördükleriyle bir gerçeği tescil etmişlerdir.

İslam'ın kıblesi Mekke, ama demokrasinin yönü Batı'dır.

Laik, demokratik, hukuki ve sosyal değerleri benimsemiş, bunları hayat tarzı haline getirmiş olan Batı.

Abdullah Gül'ün sözleri, bu partide demokrasiye gerçekten inanmış kesimlerin şimdi çok ciddi bir durum muhakemesi yaptıklarını gösteriyor.

TOPLU YÜRÜYÜŞ

Türkiye Batı'ya doğru yürüyüş tercihini 19'uncu yüzyılda yaptı.

Ancak aradan geçen 150 yıl içinde bu tercih bir türlü bütün toplumun ortak paydası haline gelemedi.

Şimdi Türkiye'nin eksik kalan parçalarının da bu yürüyüş kervanına katılma zamanı geliyor.

Fazilet Partisi'nin en rahat yaşayabileceği ortam, çitlerini işte bu tercihin çizdiği arazi olacaktır.

Sadece onlar için değil, hepimiz için en iyi yaşama ortamı budur.

O nedenle Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik mücadelesinin en ön saflarında yeni partinin siyasetçileri yer almalıdır.

Türkiye, söylenen sözlerin, demokrasi, hak ve hukuk taleplerinin samimiyet sınavına hazırlanıyor.

Bu insanlar demokrasiyi amaca giden bir tramvay olarak mı görüyorlar, yoksa çoğulculuğun, birlikte yaşamanın, karşılıklı hoşgörünün, kişi haklarının gerçek düzenleyicisi ve güvencesi olarak mı?

Bu ikinci yolu kabul ettikleri takdirde, emin olsunlar ki bir daha böyle kapatma tehlikeleri ile karşılaşmayacaklar.

Kötü gün dostları daha kalabalık olacak.

Bunun için ödemeleri gereken tek bedel, Türkiye'nin 19'uncu yüzyılda yaptığı bu tarihi tercihe katılmak, hayat tarzlarına saygılı davranmak, laik ve domakratik düzene bağlılık yemini etmektir.













Yazarın Tüm Yazıları