Aziz Yıldırım’dan mektup

Güncelleme Tarihi:

Aziz Yıldırım’dan mektup
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2015 21:58

FENERBAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım, Hürriyet spor muhabiri Ahmet Ercanlar’a iki gün öncesine kadar uyguladıkları akreditasyon yasağını ve Ercanlar’ın bir tweet’ini eleştirdiğim yazıma yanıt gönderdi.

Haberin Devamı

Ercanlar’ın hakaret içeren tweet’i nedeniyle özür dilediğine dikkat çeken Yıldırım, mektubunda özetle şu görüşlere yer verdi:

“Kamuoyuna bir kesim tarafından bilinçli bir şekilde empoze edilen spor muhabirlerinin aleyhte haber yapmasını istemediğim şeklindeki önyargı inşasını üzülerek görüyorum. Bir kez daha ve önemle ifade etmek isterim ki, aleyhte yapılan doğru habere, haber aleyhte de olsa doğruluğu sebebi ile saygılıyım ve en ufak bir tepkim olamaz. Ancak yalan haber kulübümüzün lehine de olsa asla kabul edemem ve karşı dururum.

Twitter takipçilerinden birine yönelik ağır ifadeler kullanıp, daha sonra bundan pişman olarak takipçisinden hassasiyetle özür dileyen Ahmet Ercanlar’ın neden aynı hassasiyeti, 25 milyon taraftarı olan (bir bölümü muhakkak ki Hürriyet okurudur) Fenerbahçe camiası için göstermediğini merak ediyorum.
Bunun somut örneklerinden birisi, 18 Ekim’de deplasmanda oynadığımız Kayserispor maçının ardından soyunma odasında ortalama sadece 1 dakika kalmama rağmen, bu durumun Ahmet Ercanlar tarafından 45 dakika soyunma odasında kaldığım şeklinde haberleştirilmesidir.

Haberin Devamı

Bu tamamen kulaktan dolma bir iddiadır ve sırf gazete sayfalarını doldurmak adına kurmaca bir senaryo ile gazete sütunlarına taşınmıştır. İddianın ciddiyeti için, söylemediğim sözler söylenmiş gibi yansıtılmıştır. Söz konusu gazeteci günü kurtarmıştır ama okuyucular kurgu bir haber ile kandırılmıştır. Beklentim, bir takipçisinden dahi özür dilemeyi bilen bu gazetecinin söz konusu haber ile alakalı olarak okuyucularından da aynı hassasiyetle özür dilemesidir.”

Öncelikle belirtmeliyim ki, Yıldırım’ın “doğru haberi aleyhte de olsa saygıyla karşılayacağı” yolundaki sözleri sevindirici. Ama sanırım akreditasyon yasağı konusunda kendisiyle farklı düşünüyoruz. Bir gazeteci yanlış haber bile yazsa izlediği kurum tarafından yaptırıma maruz kalmamalı. Hürriyet gazetesi zaten yayınlanan her içeriği Yayın İlkeleri ve Okur Temsilciliği ile denetliyor; yanlış olduğunda açıkça düzeltmekten kaçınmıyor.

Peki, Yıldırım’ın belirttiği gibi Kayserispor maçından sonra yaşananlarla ilgili haber hatalı mıydı? Bu eleştiriyi, haberi yazan Ahmet Ercanlar’a sordum:
Aziz Yıldırım, Kayserispor karşılaşması sonrası soyunma odası koridorlarına gazetecilerin önünden geçip girerek yaklaşık 45 dakika sonra çevresinde, önünde Volkan Demirel ve yanında yöneticiler olduğu halde çıkmıştır. İçeride ne yaptığını, nereye girdiğini, kiminle ne konuştuğunu hem dedikodudan uzak gazetecilik tarzım hem de bilmediğim için yazmadım. Yıldırım’ın soyunma odasında 45 dakika kaldığı haberde tek cümleyle geçmiş, geniş çaplı haberimin diğer kısımları ile ilgili Fenerbahçe Kulübü’nden itiraz gelmemiştir.”

Haberin Devamı

Kayseri’deki maçı izleyen yerel spor muhabirler ile de konuştum. Onlar da “Yıldırım’ın soyunma odasına giden koridora girdikten sonra yüksek sesle konuştuğunu ama hemen basın odasının kapısının kapatıldığını” söylediler. Yani Yıldırım’ın soyunma odasına ne zaman girdiğini gören gazeteci yokmuş. Sadece koridora girip çıktığı görülmüş. O süre de 45 dakika kadar uzun değilmiş.

Dolayısıyla Yıldırım’ın söylediği, “soyunma odasında ortalama 1 dakika kaldığı” ifadesini doğru kabul etmek durumundayız. Haberde iki kez geçen “45 dakika” ifadesi düzeltmeye muhtaç.

Ayrıca “Soyunma odasında da yüksek gerilim” kutusunda olayın Kayseri’de geçtiği yazıyor. Fakat haberde o paragraf “Samandıra Tesisleri, soyunma odası” diye başlıyor. Olayın hangi soyunma odasında yaşandığı da biraz karışmış.

Haberin Devamı

Yıldırım itiraz etmiyor ama benim dikkatimi çekti. 20 Ekim’de yayınlanan haberin başlığı “Çanlar Terraneo için çalıyor”. Aradan tam 20 gün geçti. Terraneo hâlâ görevde...

Balık restoranı

KELEBEK’te, 24 Ekim’de yayınlanan “Balık yemek için ünlü olmayı beklemeyin” başlıklı söyleşi, Mehmet Çağlayan adlı okurun kafasını karıştırmış:
“Kelebek’te 14. sayfada yer alan Foça Balık ilan-haberinin bir ‘ilan’ olduğu belirtilmemiş. Mevcut haliyle okuru yanıltıyor.”

Eleştiriyi ilettiğim editör arkadaşlardan “Balık mevsiminin başladığı dönemde bu tip haberler yapıyoruz. Daha önce de bu dönemlerde başka işletmeleri vermiştik” yanıtı aldım.

Ancak ben de yarım sayfadan daha geniş söyleşiyi okuduğumda haberden çok, bir restoran tanıtım metni olduğu izlenimi edindim. Çünkü söyleşide baştan sona o balık restoranının özellikleri anlatılıyordu. Hatta bir soruda “... Diğer balık restoranlarından farklı kılan nedir” denilmişti. Neden başka bir balık restoranı değil de o restoran seçilmişti? Bu sorunun yanıtı metinden anlaşılmıyordu.

Haberin Devamı

Kuşkusuz restoran, bar ve kafe gibi işletmelerle ilgili, haber ya da yazı yazılabilir. Nitekim Kelebek’te bu tip haber, söyleşi ve yazılar çıkıyor. Ama burada bütün ticari işletmeler konusunda aynı kriterleri kullanmalı; aynı alanda faaliyet gösteren işletmeler arasında ayrım yapmamalıyız.

Daha önemlisi, bir restoranı haber konusu yapıyorsak, “haber değeri”nden bahsedebilmeliyiz. Haber, toplumu bilgilendirmeyi ve kamu çıkarını önde tutar; reklamlar ise tüketiciyi bir ürünü satın almaya, bir restorana gitmeye yönlendirir. Haber ile reklam arasındaki temel ayrım bu noktadadır.

Okurdan kısa kısa

Begüm Ark: Manşetin alt başlığında cümle düşük. “İki polisin” yerine “iki polisinin” yazmışsınız. Hem de ilk sayfanın en görünür yerinde. Hürriyet’te böyle bir hata görmek çok rahatsız ediyor. (28 Ekim)
Ramiz Karacı: “Balina turunda donduran facia” haberinde batan teknenin adı “Levithan 2”. Fotoğrafta ise “Leviathan II”
olduğu görünüyor. (27 Ekim)
Rezzan Kurman: Erzurum’da kayak pistinde ölen Aslı Nemutlu davasında sanıkların mahkûm olduğunu yazmışsınız. Ama üçünün mahkûmiyeti para cezasına çevrilmiş, dördü için de hükmün açıklanması ertelenmiş. Yani hiçbiri hapse girmeyecek. Sizin haber bu bilgiyi vermiyor. (27 Ekim)
Sabahattin Bostan: 27 Ekim’de spor sayfasında “Dost olmasınlar ama misafirperver olsunlar” başlıklı yazıda “Fenerbahçe yönetimi bizi kale almamış gibi” olarak yazılmış. “Kale” değil, doğrusu “kaale almamış”.
Not: Sözcüğün aslı “kâle almamak”. İki a’lı kullanım, inceltme işareti eksikliğinden kaynaklanıyor.
Tuğrul Kantol: Afganistan’da taşlanarak öldürülen kadınla ilgili haber çelişkili. Bir yetkiliye göre nişanlısıyla birlikte olduğu için taşlanmış, kadın valiye göre de zorla evlendirildiği kişiden kaçtığı için. (4 Kasım)
Özge Yıldız: İnternette “14 yaşındaki oğlunun cinsel deneyimini organize eden babaya dava” haberindeki anketi kınıyorum. Anketiniz durumu hafifleştirip cinsiyetçi yaklaşımın çoğunlukta olduğu toplumu yanlış yönlendiriyor.
K. Petekçi/ İlhan Bijan: İzzet Çapa, Pandeli Restoranı’nın Kapalıçarşı’nın girişinde olduğunu yazmış. Benim bildiğim Pandeli, Mısır Çarşısı’nın girişinde. (26 Ekim)
İlhan Sandallı: Bu aralar gazetenizde “görgüsüzlük” kelimesinin kullanımı merakı var sanırım. Son üç günde web sayfanızda üçüncü defa görgüsüzlük yargısına vardığınız bir haber veriyorsunuz. (5 Kasım)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!