Az biraz Bodrum!

Yeni yıl nedeniyle önceki haftanın üç gününü Bodrum'da geçirdim...Ben kesinlikle öyle ‘‘Bodrumkolik’’ falan değilimdir... Hayatımda Bodrum'a toplasanız dört, bilemediniz beş kez gitmişimdir...Dahası, 25 yıl önce Bodrum'da bir kooperatife girmiştim... Evin yapımı 5 yıl kadar önce bitti...Görmeye gittiğimde, binlerce ev arasında evi bulamadım... Sonra da o bulup göremediğim evi gene görmediğim birine bir komisyoncu aracılığıyla sattım...Bu alışveriş gerçi biraz Kalemli işi oldu, ama inanın aynen de böyle oldu... Benden evi alan arkadaş gidip bizim kooperatif evini bulabildi mi bilmiyorum, ama para verip aldığına göre mutlak bulmuştur...Bizim çok sevdiğimiz, birlikte olmaktan mutluluk duyduğumuz bir arkadaş grubumuz var... Böyle mana ve ehemmiyeti olan tatil zamanlarında onlar bir şeyler ayarlıyorlar, biz de onlara takılıyoruz... ‘‘İskitamet şurası...’’ diyorlar, oraya gidiyoruz...Bazen gittiğim yerlerin adını bile gittikten sonra, ertesi gün sabah kalktığımda öğreniyorum...Ama sağolsunlar sayelerinde bugüne dek birçok yer gördüm... Hayatımın en güzel kazık... pardon yemeklerini hep bu arkadaşlarım sayesinde yedim...Beni hayatla kaynaştıran bu sevgili arkadaşlarıma huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum...GELELİM BODRUM'ATalep fazla olduğu için THY yılbaşı öncesi Bodrum'a ek seferler konduğundan, biraz zorlanarak da olsa yer bulduk, en önemlisi normal koşullarda gittik... Normal koşullarda diyorum, zira THY'nin yaz aylarında talebin yoğun olduğu Bodrum seferlerinde uyguladığı bir ‘‘perde’’ numarası vardır... Mevsiminde zaten kapalı gişe oynayan THY bu ‘‘tiyatro perdesi’’ sayesinde hasılatı ikiye katlar...Sözünü ettiğim ‘‘perde’’ numarası da şu...Bilirsiniz, uçakların ön bölümlerindeki sekiz on sıra, ‘‘Business’’ sınıf adıyla, normal bilet fiyatının neredeyse iki misline satılır...İşte, az önce de söylediğim gibi yazın talep çok olduğundan sağolsun havayolumuz, Bodrum uçaklarında ön ve arka sıralarda konum da bir fark olmamasına karşın bu perdeyi sürekli gerilere doğru çekip neredeyse uçağın tamamını, çift tarife olan ‘‘Business’’ yapar... Köşeyi döner...Bodrum'a gittiğim bir defasında da bu ‘‘Business’’ perdesi o kadar geriye çekilmişti ki...Uçağın en sonunda, normal yolcu için dört kişilik yer kalmıştı... Araya tanıdıklarını falan sokup o dört yerden ikisini torpille zor aldım...Ayrıca biliyorsunuz ‘‘Business’’ İngilizce ‘‘iş’’ demek... Zaten uçaklardaki bu bölüm, ‘‘İşadamları biraz fazla para ödesinler, ama işlerinden güçlerinden kalmasınlar, uçakta bile çalışabilsinler, biz de onlara hizmet edelim’’ diye onlara öyle ayrılmış...Ama ben bu ‘‘Business’’ bölüme uçaklara binip inerken hep göz atıyorum; çok kişiyi tabi ayırıyorum ama, tanıdığım ne kadar işsiz güçsüz adam varsa hep bu ‘‘Business’’ bölümünde!..Neyse, bu uçak işini sanırım fazla uzattık... Gelelim Bodrum'a...***Bodrum'a şöyle tepeden baktığında, milyonlarca alelacele çırpıştırılmış ev, bir o kadar da inşaat görüyorsun...Zaten Bodrum'da herkes koltuğunun altında bir torba çimento, elinde kazma, kürek ve mala ile dolaşıyor... Gözüne kestirdiği ilk yerde de inşaata başlıyor...Dahası, Bodrum'da örneğin şöyle bir yerde otururken, yanındaki o kazma kürekli arkadaş size bir kıç atıyor... ‘‘Hemşerim şöyle biraz öteye git... Burada inşaat başlayacak...’’ diyor...KÜBAYılbaşı gecesinin bir bölümünü, kaldığımız, bize gerçekten çok iyi hizmetler veren İzer Otel'de hafif sıyrıklarla atlattıktan sonra Küba'ya gittik...Şimdi Küba'ya gittik deyince, bundan Castro'nun Küba'sına gittiğimiz anlaşılmasın...Sözünü ettiğim bu Bodrum'daki Küba'ya girebilmek, vize vs. sorunları olmasına karşın inanın gerçek 'O' Küba'ya girmekten daha zor...Burası, şu an Bodrum'un en ünlü ve de revaçta olan diskosu... Bizim gittiğimiz o yılbaşı gecesi Küba'nın nüfusu, Allah sizi inandırsın bildiğimiz Castro'nun Küba'sından daha kalabalıktı...İte kaka, itiş boğuş girdiğimiz Küba Disko tahmin edeceğiniz gibi aslında yazlık bir mekan...Ama kulübün patronu ‘‘İstanbul tafiesi şu yılbaşı gecesi mahzun olmasın...’’ diye kulübü hizmete açmış, bahçeye millet üşümesin diye resmen sobalar kurdurmuştu...O gece, yüzelli kişilik yerde tıklım tıkış ikibinbeşyüz kişi bulunduğundan kimse üşümedi... Ayrıca tanıdık tanımadık tüm Küba sakinleri olarak, popo popoya yanak yanağa çok samimi bir yılbaşı gecesi geçirdik...***Ertesi gün, Bodrum'da evi olduğunu söyleyen yıllardır görmediğim bir arkadaşım ısrar kıyamet bizi evine davet etti...Kıramadık, arabasına binip yola koyulduk... Birbuçuk - iki saat gittikten sonra da uçsuz bucaksız tepelerde bir eve geldik...‘‘Lan sen buna Bodrum'da evim mi var, diyorsun Nusret?..’’ dediğimde...‘‘Yahu haklısın... Gerçi burası Bodrum değil, Denizli sayılır ama, bu Bodrum öyle moda olup kıymete bindi ve de öyle yer kalmadı ki, artık Artvin'deki arazileri bile 'Bodrum'a şuracıkta hemen bin kilometre yakınlıkta' diye satıyorlar...’’ dedi arkadaşım...***Ve o gün akşamüstü, gezide birlikte olduğumuz arkadaşımız, Devlet Sanatçısı ünlü piyanist Gülsin Onay bizi Bodrum'daki evine içkiye davet etti... Piyanosuyla bizlere nefis bir Chopin ziyafeti çekti... Gerçekten olağanüstüydü.Bu dünya çapındaki sanatçımız sevgili Gülsin'in 6 Şubat'ta, sanırım Lütfi Kırdar'da konseri var... Kaçırmayın...***Ve o gece yemeği Yalıkavak'ta, Melek Boz hanımın yerinde yedik...Melek hanımın, sözünü ettiğim Yalıkavak'ta denizin kenarında, inanılmaz güzel meze ve yemeklerin olağanüstü bir servisle sunulduğu bir yeri var...Çok zarif ve güzel bir hanım olan Melek Boz, servisi çok kez sessiz, sakin kendi yapıyor.Yalıkavak'tan söz açılınca tabi başkan Ali Şen'den söz etmemek olmaz...Ali Şen'in Yalıkavak'ta etrafını çitlerle çevirdiği muazzam bir arazisi var...Arazinin etrafı tellerle çevrili... İlgililer Ali Şen'in bu tedbirleri Hıncal Uluç'un hain bir baskını (!) yapabilme olasılığına karşı aldığını, söylüyorlar!..Bu da tabi işin şakası...***Neticei kelam işte size üç günlük bir Bodrum öyküsü...
Yazarın Tüm Yazıları