Ayşen'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Oku beni, okuyayım seni (3)

MEKTUP 1 /

PERİHAN'IN GÜNLÜĞÜ

Çoğaltılmış siyah, beyaz kağıtlar arasında, belki de bir daha hiç işime yaramayacak birtakım bilgiler okuyorum. Yatay eksenler, dikey eksenler, eksenlerin bitiminde harfler ve açılıp yükselen çizgiler, yanyana yazılmış harflerle sayılardan oluşan eşitlikler...

Canımı sıkmaya yetiyor!

Keşke yaşam, böyle, kesir çizgilerinin üzerine ve altına yazılmış semboller, rakamlar kadar kolay olsa ve bir şeyleri çabucak bir şeylere eşitleyebilsek...

Hayır mümkün değil bu, biliyorum.

Ne geçirdiğimiz en güzel günü, bir makinenın arasına koyup iki renkli olarak çoğaltabiliyoruz ne de acıları rakamlara çevirip, sonuca vararak, altına iki kez çizip rahatlayabiliyoruz...

Birileri hep birilerini öldürüyor, güneydoğu’da bir yerlerde bombalar patlıyor, dergilerde son verilen kokteyllere katılanların resimleri var, arabalar kaldırıma hep biraz daha yaklaşıyor, benim canım daha çok kahve içmek istiyor, şu telefon çalmaya devam ediyor...

Yaşamlarımızı belirleyen okları tabelalara kimler yerleştiriyor?

Neden birimiz çıkıp ‘‘Hayır, ben oraya gitmek istemiyorum!’’ demiyoruz.

Çünkü korkuyoruz. (Perihan)

CEVAP 1/

Sevgili Perihan...

Sen kesinlikle çıldırmışsın. ‘‘Bir başka eve geçiyorum’’ demişsin ve eklemişsin: ‘‘Sevdiğim adamla kendime yeni bir hayat kurmak üzereyim. Ve ilk gençlik yıllarıma ait aşklarımı, ayrılıklarımı, duygularımı vize ve finallerimin arasında, orada burada karaladığım bütün o yazıları atmak istemedim. Onları sana yolluyorum. İstersen at, istersen oku!’’

O köşesinden zımbalanmış, dolu dolu sayfadan oluşan, aklına estikçe, bir cafede ya da bir sınav öncesinde, hatta vapurda, takside, yani üniversitede okuduğun yıllar süresince yazdıklarını hiç tanımadığın birine yollaman, (kurtulmak amacıyla bile olsa) çok hoşuma gitti.

Yolladığın kişi ben olsam da, biraz da garibime...

İnsan ancak güvendiği birine ruhunu bu kadar çıplak gösterir, değil mi ama? Bana güvendiğin için en azından sana teşekkür edeyim. Edilmez ama... Sevdiğin adamla mutluluklar! Bu arada aklında olsun, ondan ayrılırsan ya da tekrar ev değiştirirsen, bu geçen yıllarda tuttuğun günlükleri yine bana yolla. Benim için bir mahzuru yok. Sevgiler...

* * *

MEKTUP 2/

KİRLİ ÇIKI

Vallahi içimi sızlattın! Ben biraz ‘‘kirli çıkı’’yımdır. Sandıkta biriktirdiğim ölümlük dirimlik paramdan sana gönderiyorum. Bilmem yetecek mi? Şimdilik idare et, daha sonra lazım olursa yine yollarım. Bak yavrum evleneceksen evlen de, bu sefaletten kurtul, yoksa evde kalacaksın. Akşamları da eve vaktinde gel, gece 23:00'ü geçirme. İntizamlı hayat iyidir. Afiyet olsun. Kebabı yalnız çok porsiyon yeme, kilo alırsın sonra... (N&C)

CEVAP 2/

Sayın Kirli Çıkı N&C...

Bilmem kaç bin dolarlık yazlık evleri alabileceğime ihtimal verenler olması münasebetiyle yazdığım ‘‘İmajım ve ben’’ yazısı, (ne kadar parasız ve borç içinde yüzdüğümü anlattığım o derin makale) içinizi sızlatmış ve bana tedavülden kalkmış kağıt ‘‘beş’’ lira, ‘‘on’’ lira, ‘‘yirmi’’ lira, ‘‘elli’’ lira, ‘‘yüz’’ lira ve ‘‘beşyüz’’ lira yollamışsınız.

Çok hoşsunuz ve komik bir adamsınız...

Sandığınızda başka neler var?

* * *

MEKTUP 3/

DELİ MİSİN? KÜRŞAT

Yazılarını burada da kaçırmıyorum. Allah zihin açıklığı versin. Bodrum'dan selamlar. (Kürşat Başar)

CEVAP 3/

Çıldırdın mı Kürşat?..

Mevsim yaz, sen Bodrum'dasın, deniz, güneş, kum. Gazete okumayı anında kes! Yoksa seni benim yüzümden ‘‘kültürel ve ahlaki kimliğinden sıyrılmak zorunda bırakılan Hürriyet okurları’’na havale ederim, haberin olsun! Teşekkür ediyor ve iyi tatiller diliyorum. Fırsat buldukça kart at. By-bye.






 








Yazarın Tüm Yazıları