Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Karşı olabilirsiniz ama...

Boyumu aşan işlere kalkışmamam gerektiğini söyleyenler oldu.

Ama benim boyum uzun arkadaşlar.

1.72.

Tamam mı?

*

Boyumu aşan işlerin olması benim onlar üzerinde kafa yormayacağım ya da kafamın basmayacağı anlamına gelmiyor.

Kafam bassa da, basmasa da ben merak ediyorum.

Gazeteciliğin de zaten esas olarak merak denilen dürtüyle yapıldığını düşünüyorum.

Bu cümle iyi olmadı.

Meraklı ve kafasız bir gazeteci konumana düştüm.

Sizi mi kıracağım?

Nasıl isterseniz, öyle düşünün.

*

Ben, dinlerseniz çok şey öğreneceğinizi düşünüyorum.

Benden değil.

Bu kesinikle mümkün değil.

Karşınızdakinden.

Değil mi ama, gazetecilik yapıyoruz, siyaset değil.

Dolayısıyla ‘‘ağır bir siyasi geçmişim’’ olmadığı için avantajlı duruma geçiyorum. Taraf değilim. Bembeyaz bir sayfa gibiyim. Bunca lafı niye ettim biliyor musunuz? Benim için bir Mehmet Ağar röportajı, bir Yasemin Kozanoğlu röportajından farklı değil.

İkisini de önemsiyorum ve dinliyorum.

İkisiyle de konuşurken kendi varlığımı yok sayıyorum.

Bir panasonic teybe indirgeniyorum.

Onların ne söyleyeceği önemli benim için.

Kim takar röportaj yaparken, benim tavrımı, o kıza, o adama karşı olup olmadığımı.

Ama nedense söz konusu Mehmet Ağar'a soru sormak olunca (içlerinden küçümseseler bile, kimsenin Yasemin'e itirazı olmuyor) bir çok insan tavır almaya başlıyor.

Çünkü onunla konuşmak demek, onu ‘‘meşrulaştırmak’’ demek oluyor.

Muş.

Onunla konuşmak demek onu ‘‘evcilleştirmek’’ demek oluyor.

Muş.

*

Bugünlerde herkes herşeyi tartışmaya çok meraklı.

Ben de bunu tartışmaya açmak istiyorum.

Neden?

Yok mu sayalım yani?

Mümkün mü böyle bir şey?

Yok saysak kaç yazar?

Tamam, Ağar ‘‘Susurluk kahramanı’’ ama aynı zamanda bir çok insanın hoşuna gitmese de, bir kısım için ‘‘Elazığ kahramanı’’. Tek başına bir parti kadar oy alan birinden söz ediyoruz. Var yani. Ve bu adam yaşıyor. Bir gazeteci olarak ona sormak istediğim sorular olduğunu düşünüyorsam gidip sormalıyım. Değil mi ama? Bu arada yeri gelmişken hemen bir itirafta bulunayım: Evimde çalışan kadından, bindiğim taksinin şöförüne, hamburger aldığım Mac Donalds'ın kasiyerinden bir çok ünlü gazeteciye kadar herkesden bir dolu soru topladım. Onlar hangi soruların cevaplarını merak ediyorlardı öğrendim. İşte böyle yani. Röportaj yapmak kolay mı zannediyorsunuz. İş sadece biriyle konuşmakla kalmıyor, bir de sonuçlarını göğüslemek gerekiyor.

*

Tek sorun bu değil tabii.

Birine hızınızı alamayıp, 388 soru sormuşsanız, üç günlük diziye bile sığmıyor. Bir de arta kalanlar sorunu çıkıyor. Onlar nerede diye soracak olursanız. Aşağıda. Ama siz yarınkileri de okuyacaksınız değil mi?

*

Siz kendinizi bir sosyal hapisanede yaşıyor gibi hissediyor musunuz? Kötü kötü bakıyorlar mı size?

- Hoşlanmayanlar olabilir. Tuhaf mı bakıyorlar? Ben onlara bakmadığım için anlamıyorum. Ama Türkiye'nin neresine gidersem gideyim, kötü bakışlardan çok iyi bakışları görüyorum. Rahatlığım da bu yüzden. Güvenim de giderek artıyor. Zaten bunu gördüğüm için kalktım, bağımsız aday oldum. Kimsenin cesaret edemediği bir şey. Ben milleti bana kötü bakanlardan daha fazla tanıyorum.

‘‘Bütün bunlara değdi mi?’’ diye düşündüğünüz hiç oluyor mu?

- Çok vaktimi hizmette harcadım ben. Birazını da aileme harcasaydım diye bir üzüntüm var.

Babanız hayatta olsaydı beğenir miydi yaptıklarınızı?

- Belki daha temkinli olmamı isterdi. Ama beğenirdi zannederim.

Kendinizi hep savunmada mı hissediyorsunuz?

- Aksine hücümdayım. Zaten strateji bu, sizi savunmada bırakmak.

Sizde bir cevher var değil mi? Beraber Mülkiye'de okuduğunuz bütün arkadaşlarınız yükseliyor. Ahmet Tan gazeteciydi Turizm Bakanı oldu. Yaman Törüner Merkez Bankası Başkanıydı, şimdi serbest çalışıyor ama ANAP milletvekili oldu. Hayrettin Uzun, Botaş Genel Müdürüydü, ANAP milletvekili oldu, ayrıldı.

- İyi bir dönemmişiz demek ki. Farklı kulvarlarda da çalışsak insani ilişkilerimiz hiçbir zaman kopmadı. Elimizden bir şey gelse, hepimiz birbirimize yaparız. Neden yapmayalım?

Telefonla konuşurken, ‘‘Beni de dinlerler, dikkatli olayım’’ dediğiniz olmuyor mu?

- Öyle bir korkum olmadı. Zaten devletten korkan adam telefonla konuşmaz.

Ne alakası var bir dolu karanlık adam sevgilisiyle filan telefonda konuşurken yakayı eleverdi.

- Beni ilgilendirmez. Yasadışı ilişkim yok. Devlete karşı da bir tavrım yok. Kargadan korkan darı ekmez.

Birileri sizi öldürür mü? Yani sonunuz ne olacak?

- Allah bilir! Alıştık böyle yaşamaya. 20 yıldır böyle. Böyle bir hayatı seçmişseniz risklerini de göze alacaksınız. Seçimimi çok önceden yaptım.

Yazarın Tüm Yazıları