Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

‘‘O şişman kadın’’ (*) meselesi

Bu sefer ben talep etmeden fakslar, e-mail, telefonlar yağmaya başladı.

Hepsi de Ali Karacan hakkında.

Onun işveren olarak konumu, kişiliği ve üslubu hakkında.

Bir kısmını, hali hazırda, onun şirketlerinde çalışmakta olduğunu iddia edenler yolluyor, işlerinden olmamak için isimsiz, muhbir sıfatıyla.

Bir kısmını ise Ali Karacan'la daha önce çalışmış, şimdi artık başka bir yerde çalışmakta ve başka işler yapmakta olanlar...

Birikmeye devam ediyor.

* * *

Ama ben de düşünmeden edemiyorum:

Tartışmanın başka bir yöne kaymasına, kişiselleşmesine çanak tutmak istemiyorum.

Çünkü Berin Yavuzlar olayında, sorgulanan bir insan değil.

Ya da hedef alınan...

Ya da parçalanmak istenen...

Yani bu mesele sadece Ali Karacan meselesi değil.

Bu bir kavram sorunu.

Soru şu:

- Bir insan, herhangi bir kusurundan ya da biçiminden dolayı bir eşya parçası gibi alınıp bir kenara atılabilir mi?

Başlangıç ve son noktası bu kadar.

Yani şimdilik öyle gibi.

Ama tabii Berin Yavuzlar'ın avukatı ne düşünür ben bilemem. Ayrımcılık yaptığı iddia edilen bir patronu işveren olarak da ele alır mı? Bu tür ihbarları değerlendirir, kanıtlamaya çalışır mı?

* * *

Ben Berin'in avukatı değilim.

İşini yapmaya çalışan bir gazeteciyim.

Ama ben ona inanıyorum.

Kendisiyle sürekli konuşuyorum, kısacası irtibat halindeyim.

Ve Hülya Avşar Show'dan arayıp, konuk etmek istediklerinde, Berin'in ‘‘Ben almayayım. Alana da mani olmayayım’’ dediğini öğrenince içten içe seviniyorum.

Çünkü herhangi bir mağduriyetinden dolayı haberi yapılan kadınların, sonunda çıldırıp (Hatırlayınız: Kumkapı Davası) üç gün sonra dansöz olması (dansözlere herhangi bir gıcığım olduğundan değil, siz beni anlıyorsunuz değil mi?) benim içimi acıtıyor.

İşte o zaman şöhret denilen şeye direnmelerinin ne kadar zor olduğunu idrak ediyorum.

Fakat Berin henüz çıldırmadı ve çıldıracağa benzemiyor.

Onu konuk etmek isteyen diğer programlardan hiç söz etmiyorum. Siz de takdir edersiniz ki, Hülya Avşar Show yeter de artar bile. Herkes biliyor ki Avşar, işini çok iyi yapıyor ve konuk ettiği kişiyi ertesi gün tüm Türkiye tanıyor, çarşaf çarşaf bütün gazetelerde fotoğrafları yer alıyor.

Dolayısıyla kızcağıza ‘‘O reklam peşinde’’ diyenler halt ediyor!

* * *

Bu hadise sadece televizyonun değil, basının da ilgisi çekti.

Çeşitli yazarlar köşelerinden görüş bildirdi...

Belki gözünüzden kaçmıştır diye, bu hizmeti ben sunayım dedim.

Onların cümlelerini kulaklarından tuttum sizin önünüze getirdim.

Gülay Göktürk/ Sabah

‘‘Siz hiçbir erkeğin iktidarsızlıkla suçlanmadığı halde, ‘Şu kadın beni iktidarsızlıkla suçladı’ dediğine tanık oldunuz mu?

Hiçbir erkek böyle bir şey yapmaz. Çünkü böyle bir iddianın ortaya atılmasını bile tehlikeli ve gurur kırıcı bulur. Ola ki, inanan olur, diye korkar.

Güzelliği de kadının iktidarıdır. Hiçbir kadın durduk yerde, ‘Şu erkek bana çirkin dedi’ ya da ‘Çirkin bulup şunu yaptı’ diye ortaya çıkmaz. Hatta, çirkinliğinden kaynaklanan haksız muameleleri fark etse bile, konu açıkça yüzüne vurulmadıkça üstüne alınmaz. Ayrımcılık üstü kapalı bir biçimde yapıldığı sürece geçiştirmeye çalışır, imaları duymazdan gelir. Özgüveni açısından, gururu açısından böyle yapmak zorundadır.

O yüzden de bir kadın ortaya çıkıp ‘Şu adam beni çirkin diye işten attı’ diyorsa, bilin ki doğru söylüyordur.’’

...

‘‘Olaya isyan eden pek çok kadın, bir kadının şişmanlığı yüzünden işinden atılmasıyla, mevzun vücudu yüzünden işe alınmasının aynı şey olduğunu; bu iki tutumun aynı madalyonun iki yüzünden başka bir şey olmadığını düşünmeyecek’’.

Arda Uskan/ Radikal

‘‘... Karacan ise, alışılageldiği gibi her şeyin bir iftira ve komplo olduğunu söylemiş. ‘Reklam yapmak istiyor gibi geldi bana’ diyor. ‘Bir Monica Lewinsky olayı gibi bir olay yaratmak istiyor’. Ama son bir cümledeki üslubu ile gerçek düşüncelerini açıklıyor. ‘Gazetede o şişman kadının altında Discovery logosunu görmek çok saçma’.

Kıssadan hisse... Baba parası ile, iyi eğitimle, iyi patron olunmuyor. Bunun bambaşka kriterleri, değer ölçüleri var. Bunu en iyi rahmetli Ercüment Karacan bilirdi. Toprağı bol olsun.’’

Deniz Gökçe/ Akşam

‘‘ Tabii biz de olaya karışmadan edemeyeceğiz. Ama sadece karakter şahidi olarak! Tabii ‘şişko’ olduğumuz için konuya hassasız, ayrıca da eski bir ‘Karacanzede’ olarak da bazı görüşlerimiz var.’’

...

‘‘O zamanlar 30 yaşında kadardı. Biz kırkbeş yaşında idik. Karting ve rally için parası vardı, ama yazarlara borç için parası yoktu. Biz altmışa merdiven dayadık! O ise eminim şimdi, tabii inşallah (!) daha olgun bir kişi, ama bir de ‘Can çıkar, huy çıkmaz!’ diye bir laf vardır değil mi?’’

(*): Bu ibare tahmin edeceğiniz gibi asla bana ait değildir. Arda Uskan'ın gözünden kaçmadığı gibi Ali Karacan'ın Discovery logosunun altına yakışmadığı iddia ettiği bir ibaredir. Röportajdan alınmıştır.

Yazarın Tüm Yazıları