Paylaş
Sana ne yaptılar
Müthiş kahvaltınızı ettikten sonra, albümlerinizi çevirmeye başlayın. Kendi geçmişinize dalın ve kendinize alıcı gözle bir bakın. Arayıcı, tarayıcı, araştırıcı, soruşturucu bir gözle. Bir dedektif gibi. İpucu arayın. Demek istiyorum ki, karşınıza kendinizi alın.
5 yıl önceki halinize, 10 yıl önceki halinize bir göz atın.
Bakın, farkedeceksiniz:
Değişen bir şey yok ama her şey çok farklı!
Siz aynısınız aslında.
Aynı kadın ya da erkeksiniz.
Ama hayatınızdaki durumlar değişmiş.
O siyah beyaz fotoğrafta neye güldüğünüzü ya da neden gergin olduğunuzu hala çok iyi biliyorsunuz ama...
Bu yazı yaşlılık yazısı değil, tamam mı?
*
Erkekseniz fotoğraftaki kılık kıyafetinize (ve tabii ne kadar ince olduğunuza) bakıyorsunuz, değil mi?
Ve aslında sizi kimin öyle giydirdiğini, kimin sizi maymuna çevirdiğini pekala biliyorsunuz.
Herkesi maymuna çeviren birileri hep vardır.
Kadınsanız, saç şeklinize bakıyorsunuz, değil mi?
Tanrım, kaç saç şekli değiştirmişsiniz.
O kadar yıl geçmiş demek...
Orada bir sosyoloji var. Sizinle birlikte değişen toplumsal trendlerin tam ortasındasınız. Ve sizin boğuştuğunuz adamlar ya da kadınlar var.
*
Hooop.
Gülümseyin objektife o güzel saçlarınızla...
İlk baktığınız fotoğraflarda saçlarınız yüzde yüz doğal halinde ve kendi renginde. Sonra bir abukluk olmuş, araya bir renk girmiş. Röfle. Kalın kalın röfleler, pek modaymış, sonra ince çizgiler halini almış. Daha sonra, herkes çıldırmış ki, siz de geri kalmayıp koyun başı gibi perma yaptırmışsınız. Ve eminsiniz çok güzelsiniz, değil mi? O zaman gerçekten de belki öyleydiniz. Sonra ne olmuş o saçlara? Acımadan erkek saçlarına dönmüşler. Derken çenenize kadar uzamışlar. Ardından kızıl olmuşlar, sarı olmuşlar. Hangisi daha iyiymiş? Kestirmek zor. Uzun saçlıyken, erkeklerden itibar görmüşsünüz. Kadın muamelesi yapılmış size. Hani sigaranızı yakmışlar, mantonuzu tutmuşlar. Ama pek de kadın gibi duruyormuşsunuz. Oysa kısacık kestirince daha samimi olmuşlar, şeker bir laubalilik başlamış, korkmamışlar sizden. Çocuksu bir zafer kazanmışsınız. Şefkat göstermişler, kafanızı okşamışlar.
Sıkılmadınız değil mi?
Hala bakıyorsunuz o tozlu fotoğraflarınıza değil mi?
Peki saçlarınızla birlike değişen o ifadeye ne diyorsnuz?
Ve renge.
Yüzünüzün rengi değişmiş!
Bakın, bunun güneş görmekle bir alakası yok.
Başka bir şey sözünü ettiğim.
Az yaşamışlık belki.
Belki az hırpalanmışlık.
Az bilen.
Daha bihaber bir şeymişsiniz.
Ve daha çaresiz.
Daha korumasız.
Ama daha açık...
*
Yatağın üzerindeyiz.
Ev hala boş, bağırdım mı sesim çınlıyor, kedim korkuyor, ama en azından ortada bir yatak var. Kedi pencerenin kenarında. Bu yeni ev, bahçe katı. Uzun zamandır kendisine benzeyen yaratıklar görmemiş olan kedim şaşkınlık içinde. Çok fena ama ona kız muamelesi yapıyorlar! Oturduğum sitenin bütün tasmalı, bahçe katı kedileri benim yatak odamın camına burnunu dayayıp, benim şişko kedimi dikizliyorlar.
O da ‘‘Anne ben şimdi ne yapacağım’’ gibisinden bana bakıyor.
Ama ben de şimdi kendi geçmişime bakıyorum.
Onunla uğraşamayacağım.
Adı Z ile başlayan adamla (valla vurur beni ismini yazarsam, inanılmaz sinirleniyor) yatağın üzerinde, hiçbir zaman albümüm olamadı da, kutularından çıkardığım binbir tane eski fotoğrafa bakıyoruz.
Fotoğraflar havada uçuyor.
- Ne iğrencim değil mi, asla göstermem. Ver yırtacağım o fotoğrafı!
- İnanamıyorum. Bu fotoğrafta ne komiksin. Kaç yaşındaydın?
Bakıyoruz, bakıyoruz o fotoğraflara...
Sonra bir sessizlik oluyor.
Adı Z ile başlayan, benim yatağımın üzerinde bağdaş kurmuş olan adam, elindeki o koskocaman elmayı hart diye ısırıyor ve düşünceli düşünceli bir bana, bir de işaret ve baş parmağı arasında duran 18 yaşındaki halimin fotoğrafına bakıyor....
Dönüyor şöyle diyor:
- Sana ne yapmışlar? Gözünün feri sönmüş. Yüzünün rengi uçmuş. Bu fotoğrafları görmeseydim inan demezdim böyle. On yıl önceki sen değilsin artık. O kız gitmiş. Başka biri var şimdi karşımda.
*
Bana ne yapmışlar ha!
In ın ın ınınınınıınınınınınınınıın!
İşte leziz bir kavga fırsatı.
Üffff neresinden vursam.
Olmayan saçlarından mı?
Sıkı ayakkabıdan oluşmuş nasırından mı?
Göbeğinden mi?
Giremediği pantalonlarından mı?
Çok güzel kavga edilebilir ama biliyor musunuz söylediğinde bir gerçeklik de var. Elindeki elmayı kapıp, bir ısırık da ben atıyorum. Sessizce fotoğraflarımı topluyorum.
Sitenin çapkın kedileriyle camdan burun buruna gelme merakı geliştiren kedimi yatağına yatırıp, pancurları indiriyorum.
Karanlık.
*
İnsanın rengi neden uçar?
Yani ben asla öyle değilim ama...
Genel bir sorun olarak incelemeli mutlaka.
Böyle bir şey var.
Var var. Sen aynı insansın.
Yaşarken farketmiyorsun.
Farketmen için durman gerekiyor.
Ama durmak zor.
Çünkü durmak farketmeyi beraberinde getiriyor.
Durmak bakmayı gerektiriyor.
Mesela eski fotoğraflara bakınca anlıyorsun.
Tabii yine gidip yatağına kös kös yatıyorsun, kafanı yastığa koyunca uyur gibi yapıyorsun.
Ama bu defa içinden kendine soruyorsun:
- Bana ne yaptılar?
Paylaş