Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Bir nevi grup terapi!

Bu pazar farklı bir şey yaptım. Arabaya atlayıp, Moda'daki ‘‘Bahçe-Bahçe’’ isimle çay bahçesinde soluğu aldım. Keyifli bir yer. Açık büfe kahvaltı var. Genç insanlar canlı müzik yapıyor. Havadar. Püfür püfür esiyor.

Ama benim oraya gitme amacım, yeni bir mek*an keşfetmek değildi. Makbel Oytay hain planlarını hayata geçiriyor, resmi olmayan ilk ‘‘Kanseri Sevenler Derneği’’nin toplantısını gerçekleştiriyordu. Ben de davetliydim. Merak ettim, gittim.

Hatırlarsanız Makbel Oytay, ‘‘Makbel'in Güncesi’’ adlı bir kitap yazmıştı ve ben de kendisiyle bir söyleşi yapmıştım. Derken sizler de meseleye dahil oldunuz ve kansere, ölüme ve ölümü karşılama biçimlerine dair düşündüklerinizi, önce bana, sonra Makbel'e faksladınız. Derken Makbel ortaya ‘‘Kanseri Sevenler Derneği’’ diye bir şey attı. Doğal olarak ben de topu ona. Bir baktım ki, Makbel o topu almış, aynen söylediği gibi insanları bir çay bahçesinde toplamış. Müthiş bir şeydi. Bir nevi grup terapisi.

Siz de önümüzdeki günlerde tekrarlanacak olan çaylı kahvaltılı, bol kahkahalı böyle bir terapiye katılmak isterseniz Makbel'i arayınız (0216. 348 61 98). Aşağıda, ‘‘Kanseri Sevenler Derneği’’ adı altında kurulması düşünülen oluşuma dair, o gün oraya gelenlerin anlattıklarını okuyacaksınız. Ben eminim, onlar bu işin altından kalkacak ve Türkiye, faydalı bir dernek daha kazanacak!

ANKARA'DAN GELDİM

Adım Mevlud Mete Ataoğlan. Benim herhangi bir hastalığım yok. Makbel Oytay'ın gazetede yayınlanan röportajını ve ‘‘Gelin Kanseri Sevenler Derneği kuralım’’ dediği yazısını okuduktan sonra çok etkilendim. Ve neden ben de bu işin içinde olmayayım dedim, gördüğünüz gibi Ankara'dan atladım geldim. Acente olarak biz de, kurulması düşünülen bu dernek için belki bir şeyler yapabiliriz dedik. Konserler, turlar, geziler düzenleyebiliriz. Bizim de bu çorbada tuzumuz olsun istiyoruz.

KANSERLİLER AYRICALIKLI

Benim ismim İlker Uçar. Ben kanser olanları ayrıcalıklı olarak görüyorum. Şu an sağlıklıyım ve hayatımın ne zaman sona ereceğini bilmiyorum. Ama bu yüzden adımlarımı ne kadar atabileceğimi de bilmiyorum. Tamam, her şey Allah'ın takdiri, ama buradaki bir kısım insan ‘‘son’’u benden daha net biliyor, bu da onları farklı kılıyor. Böyle bir dernek ya da vakıf için elimden gelen her türlü desteği verebilirim. Turizmle uğraşıyorum. Eylülde bir Avrupa turum var. Katkım olur düşüncesiyle elde edeceğim gelirin bir miktarını size vermeyi düşünüyorum.

MANEN DESTEK OLALIM

Ben Süheyl Eğilmez; 46 yaşındayım. Emekliyim ve akciğer kanseriyim. Benim hastalığımın üç aylık bir geçmişi var. 13 gün önce sağ akciğerimin üst lobu alındı. Bundan sonra kemoterapilerime devam edeceğim. Gazetede çıkan Makbel Oytay röportajından sonra böyle bir oluşumun içinde olmak istedim. Kendi düşüncelerimi okumuş oldum. Çünkü kemoterapi için hastaneye gittiğim zaman gördüğüm manzaralar vardı: İnsanlar teşhis konulduktan sonra içlerine kapanıyorlar, hayatla bağlarını koparıyorlardı. Bu yanlış. Böylesine bir dernekte çalışmak istememin başka bir nedeni de, Türkiye'de bir iki vakıf var ve ben onların çalışma biçimlerini beğenmiyorum. Onlar gibi olmayan, hastaya başta manen destek olan bir vakıf, benim kafamdaki yapı.

ÖNCE DERNEK, SONRA VAKIF

Adım Ahmet Yıldırım, ben de bir kanser hastasıyım. Öncelikle dernekleşmeden yanayım. Çünkü çok daha basit. Kısa vadede dernek, orta vadede vakıf olabilir. Öncelikle insanların örgütlenmesi gerekir. Çok paramız olmasa da, kanserli insanlar bir grup terapisi içinde birbirlerine moral takviyesinde bulunabilirler. Bu da çok önemli bence. Bunun o yedi yüz milyonluk ilaçlar kadar değerli olduğunu düşünüyorum.

KENDİNE ACIMAMAK

Ben Sandra Erensoy, dört aydır kanserim. Bu hastalığı aşmak için öğrendiğim en önemli şey şu: Kendime acımamak. Dolayısıyla Makbel Oytay'ın röportajını okuduğumda çok etkilendim ve hastalığa karşı onun gibi hissettiğimi fark ettim. Bana bu hastalığım boyunca maddi yardım yapanlar oldu, ama ondan çok manevi yardım gördüm. Ve bu benim için daha önemliydi. Benimle birinin MR'a gelmesi, benim hastalığımla gerçekten ilgilenmesi. Çünkü her şey para değil. Peki niçin ben buradayım? Makbel Oytay gibi kuvvetli olmak gerekiyor bu hastalıkta. Yalnız kendi açımı düşünmüyorum, onunla beraber bir oluşum içinde yer alırsam, başkalarına da yardımcı olabilirim diye düşündüm. Biz böyle bir vakıf ya da dernek kurarsak hem kendimiz güçleneceğiz, hem de etrafımızdaki kanser hastalarına bu gücü aşılayacağız.

EMEKLİYİM

Benim adım Dilek Yücelten. Emekli öğretmenim. Burada oluş nedenim, önce Makbel Oytay ve onun yaşadıkları, sonra kanserden annemi kaybetmiş olmam. Ben emekli olduğum için çok boş vaktim var ve çok çalışmak istiyorum.

HALİMİZE ŞÜKRETMELİYİZ

Ben Melahat Tönbekici. Bir senedir kanser hastasıyım. Bugüne kadar vakıflara ne ilgim oldu, ne de onlarla ilgili bilgim. Ama böyle bir şeyin olmasını isterim, yani Kanseri Sevenler Derneği kastettiğim. Kanser olduğumu öğrenince önce şoke oldum. H*al*a da kızlarımın ve yakınlarımın yardımıyla bu hastalığı atlamaya çalışıyorum. Kemoterapi ve radyoterapi gördüm. Tam bitti derken, evvelsi hafta trafik kazası geçirdim ve halime şükretmem gerektiğini bir kere daha anladım. Bir yatağa çivilenip, hiç hareket edememektense, fark ettim ki, en azından tedavisi olan bir hastalığa yakalanmam benim için çok daha sevindirici. Ben çok sevinirim böyle bir derneğin olmasına. Ayrıca sizlerle tanıştığım için çok mutluyum.

KANSERİMİ SEVİYORUM

Adım Funda Demirok. 44 yaşındayım. Bu hastalığa rağmen kendimi çok genç hissediyorum. Ölümü hiç düşünmedim. Hiç ağlamadım. Ama benimki geç kalınmış bir vakaydı. Çok geniş bir ameliyat oldum. Eşim Türk Hava Yolları'nda kaptan. Biz çete gibiyiz! Demek istiyorum ki, tamamen arkadaşlığa ve dostluğa dayanan, resmi olmayan bir kasamız var. 700-800 kaptanın senelerdir, maaşlarından belirli bir para kesiliyor. Bunun adı yok, yani biz bir cemiyet değiliz. Bu kasa sadece tedavisi güç olan hastalar için. Bir arkadaşımızın kızı kan kanseriydi, onunla başladı. Benim hastalığım ortaya çıkınca da böyle davranıldı. Beni Londra'ya gönderdiler. İngiltere'ye gelen her uçakla bana para geldi. Hem de sonradan ödememek koşuluyla. Bizdeki dayanışma muazzamdır. Dönünce kasaya gerek kalmadı, eşim Emekli Sandığı'ndan olduğu için ilaç paralarını devlet ödedi. Bu şekilde tedavi oldum ve iyileştim. Ben kanserimi gerçekten seviyorum, çünkü birdenbire hayatım değişti. Bu dernek veya vakıf için bana ne düşerse sonuna kadar varım. Belki biraz moral verebilirim diye düşünüyorum. Kemoterapide yanlarında olabilirim diye düşünüyorum. Elimde iki tane hiç kullanmadığım peruk var, onları verebilirim diye düşünüyorum...

ÖNCE EKONOMİK SORUNLAR

Ben İlhan Gordi. Ben de kanseri bir ‘‘vurgun’’ olarak değerlendirenlerdenim. Esasında ailede vardı, ama ben kendim için hiç düşünmemiştim. 97 Ağustos'ta teşhis, akabinde ameliyat, sonra üç tane daha ameliyat geçirdim. Kararlarımı hep kendim verdim, benim için kimse karar vermedi. Ben teşhisten iki ay önce özel sigorta olmuştum. Allah her şeyi rast getirdi. Sigortam olmasaydı neler olabileceğini bilmiyorum bile, belki evim satılabilirdi, belki de kocamın arabası. Hastanın ruhsal probleminden önce ekonomik problemini halletmesi gerekiyor.

AKLIMA UYUP GELDİNİZ

Adımı söylememe gerek yok herhalde, ben Makbel. Aklıma uyup düştünüz peşime, bu da çok hoşuma gitti, aferin size! Kurtuluşunuz yok, bu işi beraber yapacağız. Kanseri Sevenler Derneği'nin ileride bir vakıf haline getirilmesi, özellikle sağlıyacağı maddi olanaklar açısından bir zorunluluk gibi görünüyor. Bana göre bu hastalığın fiziksel yönünden çok psikolojik yönü, kanserlileri daha fazla etkiliyor. Ve en önemlisi fiziksel sıkıntılar sona erse de piskolojik sıkıntılar tüm bir ömür sürüyor. Fiziksel imkanların belli koşullarda da olsa sağlandığı bu ülkede, eksik olan yan bizim burada olma sebebimiz. Yani batıda çok yaygın olan grup terapilerin benzerleri sözünü ettiğimiz! Alet, makina yok, sadece insan var. Hadi hayırlısı...






 








Yazarın Tüm Yazıları