Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Havuz ve depresyon partisi

Şimdilerde, belki de tatilden yeni geldiğim için...

Kendimi iyi hissediyorum.

Her sabah ‘‘depresyon’’ yerine havuza girmeyi ve yüzmeyi tercih ediyorum. Çünkü biliyorum, bedenimin her tarafının sallanmaya başlaması ve sallanan bir file dönme ihtimalim, beni ‘‘küçük çaplı’’ bir depresyona sokar, üstelik ben mutlaka onu ‘‘büyük çaplı’’ bir hale getirmek için bir sebep bulurum...

İş büyür.

En iyisi spor yapayım.

Ama yine de insanların her şeyi, depresyonlarını bile şanıyla şerefiyle yaşamaları gerektiğini ben de düşünüyorum. Ve zaman zaman havuz yerine girmeyi tercih ettiğim depresyonlarımı çok ama çok seviyorum.

***

O yüzden de, gelir gelmez masamda bulduğum klinik psikolog Ümit Arar Guimbretiere'nin mektubunu müthiş bir ilgiyle okudum.

‘‘Size bu kitabı göndermemin sebeplerinden biri kitapta bahsi geçen ‘depresyon partisi’. Siz bu olayı uygulayabilecek bir kişiliğe sahipsiniz gibi geldi bana. Belki de siz zaten böyle bir partiyi arasıra yapmaktasınız. Kimbilir?’’ diye başlıyordu.

***

Doğal olarak önce mutluluktan ölmek istedim.

Ama sonra kuşkunun dehlizlerine girdim.

İyi ama Ümit Arar Guimbretiere bunu nereden biliyordu?

Yoksa gizli gizli beni mi izliyordu!

Klinik psikoloji deneylerini benim üzerimde mi yapıyordu?

***

Evet çünkü, biraz önce de bahsettiğim gibi, ben oldukça sık depresyona giriyorum. Çıkmak istediğim zamanlarda ise, adına ‘‘depresyon partisi’’ demiyorum ama anlamını kapsayan benzeri bir şeyi kendi çapımda yapıyorum.

Abanarak üzerine yüklendiğim, taa içime gizlediğim duygularımdan, bastırmaktan gebermek üzere olduğum korkularımdan en yakın üç beş insanıma söz ediyorum. Kendimi hiç sınırlamayıp müthiş itiraflarda bulunuyorum. Gerekirse de salya sümük ağlıyorum. Sonra da, sayıları az da olsa, ‘‘Ağlama lütfen!’’ diyenler yerine aksine ‘‘Hadi birlikte ağlayalım’’ teklifinde bulunan insanlara sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

Olduğum gibi olmamı ve bütün duyguları yaşamamım normal olduğunu anlatan insanlar onlar...

Bir duyguyu anlayabilmek için bir düşünceyi kullanmanın asla yardımcı olmayacağını bilen ve söyleyen insanlar...

***

Al işte.

Hemen yine kendimi anlatmaya başladım.

Halbuki Ümit Arar'ın mektubundan söz ediyordum.

Şöyle devam ediyor:

‘‘Bu kitabı yollamamın bir diğer nedeni ise ‘Bana niçin depresyon kitabı göndermiş bu kadın?’ şeklinde gereksiz alınganlıklara kapılmayacak, tersine yeri geldiğinde depresyonu ‘şanıyla ve şerefiyle’ yaşayabilme cesaretinde biri olduğunuzu düşünmemdir. Ben, bu kitabı ‘ruhlu insanlar’ okusun istiyorum. Zira kişinin ‘ruhum sıkıldı’ demesi için öncelikle ‘ruhlu’ olması gerekir. Ruhluluğu gösteren çeşitli belirtiler vardır. Örneğin kedi sevmek bir ruhluluktur. Boş bir günümüzde, evinizde, telefonu fişten çekip, New Age müziği eşliğinde, belki bir kadeh şarap, belki de bir fincan sıcak çikolata içerek, bir yandan da kedinizi okşayarak kitabın keyfini çıkarmanızı diliyorum.?!

***

Ümit Arar'ın salık verdiği şeyi yaptım.

Hem de dün gece.

Karanlıkta Bir Işık (Depresyon: Kendinizi Keşfetme Fırsatı/ Cheri Huber) adlı kitabı okudum. Papirüs'den çıktı. Kolay okunuyor ve insanın damağında çok hoş bir tad bırakıyor. Kitabın özelliği bir psikolog tarafından değil, bir Zen budisti tarafından kaleme alınmış olması.

‘‘Depresyona nasıl girmezsiniz’’i anlatan bir kitap değil.

‘‘Nasıl çıkarsınız’’ı anlatıyor.

Size tavsiye etmemin nedenine gelince...

Aşağıdakileri önermesi:

***

1. Bütün duygularınıza dikkat edin ve onları yazmaya ya da anlatmaya başlayın. Analiz yapmak yok. Sadece içinizdekilerin bir volkan gibi dışarı çıkmasına izin verin. Hepsini kusun. İstediğiniz gibi duygularınızı ifade edin.

2. Çocukken olduğumuz gibi davrandığımızda başımız derde girer. Böylece sorunun bizde olduğunu öğreniriz. Bu durumu tekrar yaşamak istemeyiz. Bu yüzden olmamız istenilen kişi olabilmek için çırpınır dururuz. Bizim önerimiz şudur: Sizde hiçbir zaman sorun yoktu. Olduğunuz gibi olmanız normaldir.

3. Acı çektiğinizde, nasıl olmanız gerektiği üzerine standartlar koymak yerine, her ne hissediyorsanız onu hissetmek için kendinize izin verin. Belli duyguların ‘‘iyi olduğu’’ diğerlerinin ‘‘iyi olmadığı’’ doğru değil. ‘‘İyi’’ ve ‘‘iyi değil’’ birer düşünce. Duygularımızı, düşüncelerimizin sorumluluğuna verirsek başımız derde girer.

4. Sorun, hissettiklerimiz yüzünden kendimizi reddettiğimizde ortaya çıkıyor.

5. Kendinize bir depresyon partisi verin. Kendinize siyah bir pasta yapın. İçine onu kabartacak bir şey koymayın. Koyu renkli bir giysi giyin, kasvetli bir müzik koyun, işıklerı kapayın, yatağa girin, yorganı kafanıza çekin, büyük korku ya da depresyon resmi yapın. Ne anlamı var diye mi soruyorsunuz? Bütün bunları yapabilmek için depresyonun dışına çıkmanız gerekir. Ve siz depresyona karşı direncinizi kırmış olursunuz.

6. Hayat karşılayabileceğinizden daha çok talepte bulunuyorsa, hayır deyin. Kendinizi dövmeyi bırakın. Kendinize ilgi gösterin.

7. Korkularınızı kollarınızı açıp karşılasaydınız, onlar zaten ortadan kaybolurlardı...

8. Son olarak, depresyon bir müttefiktir, bir hediyedir. Bize öğretecek bir şeyleri vardır.

HAMİŞ: Bu arada, rica ederim yarın bir Tempo alın, şu evlilik meselesi açığa kavuşsun, 350 kişinin tebriğini kabul etmekten depresyona girmek üzereyim de...






 








Yazarın Tüm Yazıları