Aynı fotoğraf

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Fotoğraf çok sıcak.Başbakan Mesut Yılmaz, Elysee Sarayı'ndan ayrılırken, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac el sallıyor.Fotoğraf beni gerilere götürdü.

Bundan üç dört yıl önce, bahçenin aşağı yukarı aynı yerinde aynı Chirac, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in elini öpüyordu.

O günlerde Çiller'le aramız iyiydi.

PROPAGANDA RESMİ

Fotoğraf Hürriyet'te yayınlandıktan bir gün sonra Çiller'in yardımcılarından biri beni arayıp bu fotoğrafı istemişti.

‘‘Neden’’ diye sorduğumda, ‘‘Seçim propagandasında kullanacağız’’ cevabını vermişti.

Çiller, o günlerde Gümrük Birliği için uğraşıyordu. Ama bunu, sadece ve sadece bir ‘‘seçim malzemesi’’ olarak görüyordu.

Bu da, birçok Avrupalı liderin kendisine karşı sempatisini azaltmıştı. Ayrıca, ‘‘Ya alacaksınız, ya alacaksınız’’ türü dayatmalar ve tabii ki, Makyavelist tavırlar Çiller'i bir anda Avrupa liderlerinin gözünde, ‘‘güvenilmez siyasetçi’’ düzeyine indirgemişti.

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, bütün yurtdışı gezilerinde uçağına bir Türk gazetecisini alır.

Bu gazeteci, Hürriyet'in Paris Temsilcisi Muammer Elveren'dir.

Elveren'den Chirac'ın uçağındaki sempatik konuşmalarını sık sık dinlerim.

Benim başımdan da Chirac'la ilgili ilginç bir olay geçti.

1988 yılında Berlin'de yapılan Avrupa Demokratik Birliği toplantısını izliyorduk.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal, beni ve Güneri Cıvaoğlu ile Yalçın Doğan'ı uçağı ile Berlin'e götürmüştü.

O dönemde Özal'ın dış politika konularındaki danışmanlığını Cem Duna yapıyordu.

Duna, Chirac'ın başdanışmanının yakın arkadaşıdır.

ÖZEL MÜLAKAT

Toplantının başlamasından bir akşam önce yemekte bize, ‘‘Yarın toplantının yapılacağı salona gelin, size Chirac'la özel bir mülakat imkânı sağlayacağım’’ dedi.

Ama Cem Duna'nın bizimle dalga geçtiğini sandık.

Meğer gerçekten de ayarlamış.

Ertesi gün açılış toplantısından sonra Chirac'la birlikte kulise çıkıp bizi aramışlar.

Biz ise o saatlerde bir gece önce Özal'la yaptığımız konuşmayı yazmakla meşguldük. O nedenle bu çok önemli fırsatı kaçırdık.

O günden bu yana bir daha Chirac'la özel bir mülakat imkânımız olmadı.

ESKİ DOSTLAR

Chirac daha Paris Belediye Başkanlığı döneminden beri Türkiye'nin çok iyi bir dostudur.

Daha askeri yönetim döneminde, Türkiye'nin Avrupa'da yalnız bırakıldığı günlerde o, Özal ile çok iyi ilişkiler kurmuştu.

Avrupa'da Özal'ı en iyi anlayan iki liderden biri oydu. Öteki de İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'dı.

ABD'de ise Reagan yıllarıydı. Daha sonra Bush da aynı çizgiyi yürüttü.

O yıllar, yeni liberalizmin yükseliş yıllarıydı ve çok güçlü liderler dünyaya hükmediyordu.

Chirac'ın Türkiye'ye karşı ‘‘gerçekçi tutumu’’ hiçbir zaman değişmedi.

Onu son defa Mesut Yılmaz'ın bundan önceki başbakanlığının son günlerinde gördüm.

Yılmaz, Floransa'da yapılan Avrupa Birliği zirvesine gitmişti. Orada Chirac'la baş başa görüşme imkânı buldu.

IMAGE BUILDING

O görüşmeler yapılırken Çiller de Erbakan'la Refahyol Hükümeti konusunda anlaşmıştı.

Chirac, Floransa'da, ‘‘Refah Partisi'nin hükümete girmesinin Türkiye'yi zora sokacağını’’ açıkça söyleyerek, ciddi biçimde uyarmıştı.

Haklı çıktı.

Bir yıllık Refahyol Hükümeti, Türkiye'ye çok pahalıya patladı. Yabancı sermaye girişinde çok büyük düşüşler oldu.

Şimdi Türkiye, Batı dünyasında ‘‘image building’’ yapıyor. Yani imajını yeniden kurmaya çalışıyor.

Yabancı liderler ve diplomatlar, Başbakan Yılmaz'ın kişliğini güven verici buluyorlar.

Bu da gösteriyor ki, siyasette güven çok önemli bir özellik.

Yazarın Tüm Yazıları