Ayıldım, ayıldınız

Geçen gün yazdığım yazı üzerine sizlerden yine pek çok eposta aldım.

Haberin Devamı

Bazıları bana özeldi; onları sizinle paylaşamıyorum, aradan seçtiğim bazılarını da yerim yettiği kadar aşağıda sizlerle paylaşıyorum.

 

Bu arada Gebze’ye gideceğimi de yazmıştım. Onu da soruyorsunuz, ne oldu gittin mi diye.

 

Gebze’ye de gittim, hem onunla hem komşusuyla görüştüm.

Ertesi gün de onu oradan kurtardık. Merak etmeyin artık güvenli ellerde, koruma altında.

Av.Merve Gürcan da gerekli hukuki desteği sağladı her zamanki gibi sağolsun.

Anlayacağınız her şey kontrol altında, sizlerden gelen desteği de anlattım, o kadar mutlu oldu ki yalnız olmadığına, anlatamam.

 

Haberin Devamı

Ayıldım, ayıldınız

 

ADIMIN AÇIKLANMASINI İSTEMİYORUM

 

İnsanlar bizi bu hale getirdi, kendinizden korkmayın ve suçlamayın lütfen.

 

Önce çekirdek ailede yaşıyorsunuz yani hamurunuza şekil veriliyor.

 

Onların korkuları endişeleri hayat bilgileri yükleniyor size.

Sonra zamanla büyüyorsunuz.

 

Ben sizin kurallarınızla yaşamam, sizin hayatınızda kötü olan bana iyi gelebilir, yaşamadan öğrenilmez gibi beylik laflar ediyorsunuz.

 

Zamanla o güvendiğiniz dağlar kafanıza çökünce kendine güven de sarsılıyor.

 

Öyle insanlar çıkıyor ki karşınıza, iş hayatımda, özelde,

misal benim karşıma çıktı bütün güvenimi alıp götürdü.

 

5 senemi rezil etti, hep kendimi yetersiz, aptal, beceriksiz hissettim ki bunları da kendisi de tekrarlayıp tekrarlayıp kafama kazımıştı sağolsun.

Haberin Devamı

 

Ya bende sorun yok, neden böyle şeyler yaşıyorum diye doktora bile gittim senelerce. Sorun tamamen ona aitmiş ama benim hayatımı mahvetti.

 

Üstünden 2 sene geçti, bana bir sürü şey kazandırdı ama öfkem hala dinmedi ve artık insanları önemsemiyorum, ben önemliyim, huzurumu kaçıran insanları da hayatıma sokmuyorum.

Aman tanrım insanlarla arama sınır çizmem lazım diyorum.

Ama bir süre sonra bakıyorsunuz sosyal fobi sahibi olmuşsunuz.

 

Etrafta 1 dik dolaşıyorsunuz ki dünyanın tapusu sanki sizin, lakin altta yatan düşünce aman dikkat kendinden başkasına güvenme takılıp düşersin önüne bak diyor.

 

Sonra bakıyorsunuz kendinizi unutmuşsunuz sizi, siz değilsiniz sanki.

Haberin Devamı

 

Yaşayamıyorsunuz, konuşamıyorsunuz, yeni insanlar tanıyamıyorsunuz, kafanıza yıldız düşer diye evden çıkmıyorsunuz gibi.

 

Bir gün tak ediyor ya kardeşim bu insanlar ne kadar öküz olsalar da ben aslıma geri döneceğim, yoksa mutlu olamıyorum ve yaşadığım hayattan da keyif alamıyorum diyorsunuz.

 

Biz de kimse olmak zorun değiliz ve olduğumuz kişi için bizi yalnız yaradan yargılama hakkına sahiptir ve tabii bir de vicdanımız.

Ve kimse mükemmel değil aynı bizim gibi, yani ben de melek değilim. Allah bana hata yapma ama yaptığım hatalardan ders alıp tekrar etme şansı vermiş.

 

Yaşamalı dilediğince.

 

 

 

……………………..

 

 

 

Sevgili Ayşe ARAL,

 

Bugünkü yazını okudum da, insan bu kadar pozitif cıvıl cıvıl ve herkese sarılası bir haldeyse, bence sen aşık oluyorsun. Ya farkında değilsin ya da farkındasın ama olmak istemiyorsun. Ben de doğum sonrası işime başladıktan sonra böyle güzel kararlar aldım bakalım uygulayabilecek miyim?

Haberin Devamı

 

 

Sevgiyle, sevmekle ve mutlu kalman dileklerimle

 

 

Nazlı

……..

 

13.09.2011 tarihli yazınız o kadar şu an içinde bulunduğum ruh haline öyle bir şekilde ayna tuttu ki uzun zamandır okuduğum yazılarınıza ilk kez cevap verme isteği duydum ve buna engel olamadım olmaya da çalışmadım açıkçası.

 

28 yaşındayım, yüksek okuldan mezun oldum (içinde bulunduğumuz eğitim sisteminin yetişilemez hızda değişmesi sebebiyle hukuk okumak isterken kendimi yüksek okulda buldum) sonrasında biraz şanslıydım; kurumsal bir şirkette işe başladım ve yıllar böyle geçerken yöneticilerimin önermesiyle ve destekleriyle hukuk fakültesine geçiş yaparak bu yıl mezun oldum.

 

Tabii bu sırada boş durmadım. Âşık oldum evlendim, çocuk sahibi oldum. Şimdiyse son birkaç aydır sizinle birçok konuda benzer duyguları paylaşıyorum ama bunun nedenini hiç sorgulamadım.

Haberin Devamı

 

Ne doğum sonrası borsa gibi iniş çıkış yapan hormonlarıma, ne mevsimsel gelgitlere bağlamadım. Kim bilir? Belki de erkenden hayata atılıp, kendi başımızın çaresine bakmaya çalışırken hayat bizi bu kadar hırçınlaştırmıştır ve herkesin hayatında bir kez mutlaka yaşadığına inandığım dönüm noktasını yaşıyoruzdur. Nedenini sorgulamıyorum ama ben de bu halimi çok sevdim. Etrafımdaki insanlar mı? Bilmem… Hem bir süre için bunu önemsemiyorum, varsın dünya bir süreliğine de olsa benim etrafımda dönsün.

 

*Yaklaşık 5 dk.içinde parmaklarımdan dökülen bu duyguları bilmem köşenizde yayınlar mısınız ama isim ve şirket ismi yayınlamanızı hiç arzu etmem (Sanırım değişimi henüz tamamlayamadım )

 

 

Sevgilerimle

 

………………….

 

LÜTFEN ADIMI YAYINLAMAYIN, YALNIZCA RUMUZUMU YAYINLAYIN, TEŞEKKÜRLER

 

Merhaba Ayşe Hanım,

 

Ben şu aralar iki yıllık evliliğin ardından bir boşanma süreci yaşıyorum. Sevdiğim yani sevdiğimi düşündüğüm adam beni hamileyken terk etti. Bu terk sonrasında da üzüntüden bebeğimi kaybettim. Sorumluluk almaktan kaçan biriydi. Ailesinin özellikle annesiyle beraber yaşamamızı istiyordu. Annesi de çok baskıcı ve psikolojisi bozuk biri. Zorda kalınca annesinin etekleri altına saklanıyordu. Sonunda çabalarım boşa gitti ve beni terk etti. Annesi beni devreden çıkarmayı başardı.

 

Ben üniversite mezunu ayakları üstünde duran, maddi yönden sıkıntısı olmayan, güzel bir bayanım. Bu adam hamile kalmamı çok istemişti.

 

 2 yıla yakın direndim, sonra ben de istedim ve Allah’ın işi ya hemen hamile kaldım. Hamile kaldıktan sonra saçmalıkları ayyuka çıktı. 3-4 yılımı heba ettim. Maçoluklarına, saygısızlıklarına hep onu severek karşılık verdim. Bir gün iyiyse 10 gün kötüydü ama olaya hep iyi tarafında baktım. Ama çok büyük hataymış.

 

İyilik bir adamın mayasında varsa çıkıyormuş ortaya, zorla olmuyormuş. Bedelini çok ağır ödedim. Ben normalde aklım başımda hatta fazla başımda biriyimdir. Bana ne oldu bilmiyorum. İnsanın başına iş gelecekse gözün göre göre bodoslamadan giriyormuşsun pisliğe.

 

Acıdan öldüm, mahvoldum. Yani bu laflar az, Allah kimseye böyle bir hayal kırıklığı vermesin. Ama artık üzülmeyi bırakıp yoluma devam etmeye karar verdim. Onun beni engellediği yapmama karıştığı ne varsa yapacağım.

 

Yarım bıraktıklarımı tamamlayacağım. Kaldıramayacağım sorumlulukları da almamaya başladım. İnsani ilişkilerde sevdiğimle çok içli dışlı, genel olarak insanlara karşıysa mesafeliydim. Artık herkese şans vermek istiyorum. Ve kendim için turkuaz rengi bir hayat istiyorum.

Sevgiler…

TURKUAZ

 

 

……………..

 

 

Ayşe Ablacığım,

 

26 yaşındayım, 4 yaşında bir kızım, 3 yıl önce de bitmiş bir evliliğim var. 2 yıl öncesine kadar hep bir bunalım, hep bir melankoli...

 

Kilo aldım, hiç almadığım kadar fazla.

 

O kadar ki 105-106 kg.ları gördüm. Yarım bıraktığım bir üniversite...

Hayatım vardı, onu tamamlamaya giriştim önce. Kızım da küçük tabi o zaman. Sonra ufak ufak toplamaya başladım kafamı.  Sonra dedim elveda kilolar.  Günde 2 saatlik sporlar, açık havada yeşilliklerde yürüyüşler. Temiz havada beyne giden oksijen daha da çalıştırıyor kafasını insanın.

 

Okul bitti, kilolar gitti derken iş hayatım başladı. Kızım geldi bu yaşlara... Bir ilişkim var şimdi... Yine zıtlaşıyorum evet belki daha fazla hatta ama artık biliyorum ki benden önemlisi yok hayatta.

 

Bu demek değil ki bencil olacaksın, karşındakini ezeceksin ama hayır, haksız olmadığında hakkını savunacaksın. Kendi gerçeğini uygulayacaksın.  Çünkü öğrendim yaşadıklarımdan; kendine hayrı dokunmayanın kimseye hayrı dokunmuyor.

İnsanın yaradılış amacı hayatta kalmak özünde.

 

Madem hayat bu kadar önemliyse bırakın da gülerek mutlu yaşamak hakkımız olsun ama şunu da unutmayalım ki güzel günler de kötü günler de kendi elimizde.  Ne yaşıyorsak tüm tercihler bize ait.

 

Üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok, çünkü Allah bize öyle bir özellik vermiş.

 

Öyle ki insan evladını kaybediyor ama zamanla bu acıyı bile benimsiyor. Bir yerde unutuyor ve hayatına devam ediyor. Var mı bundan ötesi?

Haydi, bakalım bundan sonrası sizin tercihinize kalmış.  İster kapanıp eve günlerce yemeden içmeden şişirin gözlerinizi karanlık odalarda, kâbuslu uykularda; ister de atın içinizdekileri ve gülümseyerek bakın hayata.  

 

(Bu arada sormadan geçemeyeceğim. Velicik ne oldu ya bu yeni hayatın neresinde kaldı?)

 

…………….

 

Merhaba Ayşe Hanım,

 

Biraz önce yazınızı okudum ve bir an kendimi gördüm sanki ve yazın bana demişsiniz ve ben de yazıyorum, çünkü o kadar çok dertleşmeye ihtiyacım var ki bilemezsiniz.

 

Kimse de beni anlamıyor, belki siz anlarsınız ve bir yol gösterirsiniz.

 

Benim bütün sıkıntım işle ilgili, size kısaca bahsedeceğim ama yine de sıkılabilirsiniz okurken biraz küçük Emrah durumu var.

 

İsmim S.,A.'da yaşıyorum. Çukurova Üniversitesi’nde çevre mühendisliği okudum ve okuldan sonrada yani 2009’dan bu yana bu şehirde tek başıma ayakta kalmaya çalışıyorum.

 

Ailem M. ilçesinde ve bir köyünde yaşıyor. Ben yalnız yaşamayı seçtim çünkü okuyup emek verdim mühendis oldum ve bunca şeyden sonra köye dönüp tarlada çalışmak istemiyordum. Kaldım...

Ne iş olursa olsun yaparım dedim öncelikle para kazanmaya başlayayım ki kendi mesleğimle ilgili bir işi zaman içinde bulurum.

 

O dönemde de hiç çevre mühendisi alımı yok. İş yok piyasada. Bir hayal kırıklığı daha. Sonra parasız kalmamak için ne iş olsa yapacağım dedim yine ve pazarlama işlerine girdim, mendil bile sattım inanabiliyor musunuz mendil bile sattım.

 

Ne için köye dönersem her şeyden uzaklaşırım burada kalırsam en azından iş arama fırsatım olur diye.

 

Birkaç iş deneyimi daha oldu ve hep aynı şeyler hep hayal kırıklığı... En sonunda pes edip köye döndüm ama aklım hep burada derken son bir umut gazete aldım ve baktım ki bir ilan çevre mühendisi arıyorlar.

Tam 11 ay oldu ve ne zam var ne bir şey.

Neyse siz diyeceksiniz bu kadar şey anlattın ama ne alakası var başlıkla.  İşte her şey bundan sonra başlıyor zaten. İşyerimden nefret ediyorum artık. Çok çalıştım bu firma çevrenin ne olduğunu bilmezken bakanlıktan yetkin bir firma olmasını sağladım, iş yaptım, tanıtım yaptım ama elde var sıfır.

 

Verilen sözlerin hepsi unutuldu. 2 yılda çok şey yaşadım ve artık sesim çıkıyor haksızlık karşısında boynumu büküp oturmuyorum. Patronla çok defa konuştum ama sonuç yok en sonunda "git kendine daha iyi bir iş bul benim şartlarım bunlar" dedi.

 

Çalışan arkadaşlar bana cephe aldı onların da hakkını savundum diye.  Beni dışladılar mobbing uyguluyorlar bana. Benimle konuşmuyorlar, bir organizasyon yaptıklarında çağırmıyorlar ve dedikodumu yapıyorlar kendi kulaklarımla duydum.

 

Bu iş yerinden nefret ediyorum. Yeni iş arıyorum ama lanet olsun ki iş yok ve A'da hiç yok ve ben maddi durumumdan dolayı A'dan başka yere de taşınamıyorum, iyi bir işe girmek için büyük torpilimin olması gerekiyor ve ne yazık ki o da bende yok. O halde öleyim mi ben. Bu kadar emek verdim. Mesleğimi çok ama çok severek okudum, çok azimli ve istekliydim mesleğim konusunda ama olmadı olmuyor.

 

Sıkıştım kaldım bir çemberin içinde boğuluyorum, ölüyorum.  Ve sonuç şu ki son olaylar ve 2 yılın birikimi olarak kendime olan güvenimi kaybettim. Mesleğimden soğudum. Yıprandım.  İnsanlardan nefret ediyorum yaşamaktan nefret etmeye başladım. Allah’a olan inancımı kaybetmek üzereyim ve ben kesinlikle böyle bir insan değildim. Her zaman pozitif güler yüzlü sevecen insanlarla hep dost olan iyi bir insandım.  Ama şimdi şiddet ve nefret doluyum. Ben eski ben olmak istiyorum. Eski benliğimi geri kazanmak istiyorum.

 

Çok uzun oldu belki başınızı şişirdim. Belki mailimi okumadan sileceksiniz ama inanın buraya bunları yazmak içimi dökmek bile biraz olsun hafifletti beni. Teşekkür ederim.

 

S.

……………….

 

 

 

Ayşe Ablacığım,

 

Senin o hastalığından bir hafta sonra ben de doktorluk oldum!

Ve Allah yüzüme baktı, erkenden fark edildi her şey. Ağır demir eksikliği vs. Ve onun getirdiği bir sürü şey oldu.  

Şimdi tedavi olmaya başladım ve bu bana tam bir tokat oldu.

 

Bir döndüm baktım kendime, neler yapmışım ben kendime dedim. Hemen bir beslenme uzmanına gitmeye başladım. Şimdiden 5 kilo verdim. Allah yüzüme baktı, hiç olmadık bir zamanda, hiç aklımda yokken, bizim sektörde hayal bile edemeyeceğim bir iş teklifi geldi. Aybaşında oraya başlıyor olacağım.  Beni üzen, haksızlık eden, fedakârlıklarımı görmeyen kişiyi de hayatımdan çıkarttım. Kırıldım ama daha Çok kırılmamak için yaptım bunu.  Ama umutluyum, eminim o da karşıma çıkacak. Tüm çakralarım açık.

 

Şimdi sana yazarken daha iyi anlıyorum.  Ben de bu yeni beni Çoook sevdimm!

 

Hep mutlu ol, hep mutlu olalım.

 

Sevgiler...

 

Emel

……………..

 

 

 

Sevgili Ayşe

 

Bugünkü yazın o kadar etkiledi ki beni, hayatımda ilk kez bir köşe yazarına email atıyorum. Sanki çözümü sen getirecekmişsin gibi.

 

39 yaşında bekâr, çok iyi tahsilli, bir süre iyi yerlerde ve mevkilerde çalışmış bir kadınım. Halen de çalışmaktayım.

 

Modern, dinamik, aktif, heyecanlı, güler yüzlü bir insanım.

 

Yardımsever değilim, bencilim, tembelim.

 

Ama hepsinden önemlisi senin bugünkü yazında belirttiğin beyin sarhoşuyum. Çok uzun zamandır.

 

Hayatımı ve planlarımı kontrol edemiyorum, daha doğrusu hayatım kontrolümde değil. Uyuşmuş gibi, kendimle ilgili ne zaman ciddi bir plan yapmaya kalksam “amaaan boş ver, sen şimdi gününü yaşamana bak”a geliyor sonu.

 

Hala çok seveceğim ve sevileceğim aşkı arıyorum. Hayatımın son 1,5 yılını anlamsız bir ilişkiye heba ettim ve kendimi vaktinde toparlayamadım.

 

Şu an bulunduğum işim ve bundan önceki işimin son 3 yılı tamamen boşa gecen zaman. Hepsinin farkında olmama rağmen adım atamıyorum, beynimin uyuşukluğu izin vermiyor. Ve bu sabah yataktan kalkarken "tüm bunlara, tıkandığım gün son verilecek ama bu son, istediğim bir son olmayabilir, bu şekilde devam edersem" dedim.

 

Ama hala toparlamak için içimde o enerjiyi bulamıyorum, hedefim yok.

 

Hayatı hafife alma, çok fazla hafife alma durumu.

 

Oysaki 27 yaşındayken annemi kanserden kaybettik, acı ve gerçek nedir biliyorum yakından. Ama hayatımın gerçekliğini algılamam gerçekleşemiyor.

 

Yeni yeni acaba evlensem mi demeye başladım.

 

Senin toparlanma sürecin önemli bir örnek benim için. Acaba bu farkındalığı dibe çok yaklaştığımı hissettiğimde mi yakalayacağım, silkinme ne zaman olacak, merakla bekliyorum.

 

 

Durumumun özeti bu, umarım ben de uyanışa geçebilirim en kısa zamanda. Belki önce kafamda eskiye dair her şeyi temizlemem gerek, bilemiyorum.

 

Sevgilerimle

D.

 

 

………….

 

Sayın Ayşe Aral,

 

"Yeni Ayşe" hayırlı olsun.

 

Kendi adıma "Eski Ayşe" den de bir şikâyetim yoktu.

Onda da keyifli bir deli doluluk vardı.  Hoştu...

Ama anlaşılan siz memnun değilmişsiniz kendisinden.  

Yenisine bakacağız artık.

 

 

Bu arada Veli Bey ne oldu? Hiç bahsetmiyorsunuz.  

 

Saygılarımla

 

Nihat   

 

……..

 

Selam,

 

Yazını okurken dedim ki bu Ayşe kesin bir Quantum/yaşam koçuna gidiyor. Sonra da kızdım kendime. Kendi kendine aydınlanan insanlar da olabilir dünyada, herkes bir koça ihtiyaç duymayabilir dedim. Yine de merak edeceğime bir sorayım ben, var mı bir koçun?  

 

Yazını kahkahalarla ve inanılmaz bir empati kurarak okudum. Benzer problemleri ben de yaşıyordum. Bazen karşımdakiyle normal normal hatta tatlı tatlı konuştuğumu zannederken bana dönüp de niye sinirlendin ki şimdi dediğinde beyin kimyam alt üst oluyordu.

 

Ama nedense hep karşımdakiler beni yanlış anlıyordu. Bende bir sıkıntı yoktu. Çok akıllıydım ben, Çok adaletli. Ne yapsam doğruydu. İnsanlar kötüydü, dünya kötü bir yerdi. Adaleti yoktu bir kere ve bu da kabul edilmez bir şeydi.

 

Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki?  Hayat mı, kader mi, Allah mı, evren mi, sistem mi adını her ne koyarsan koy, bana bir ders verme vaktinin geldiğini düşündü.

 

Son birkaç sene içinde insanların hayatta başlarına gelebilecek en büyük felaketleri art arda yaşadım. Babamı kanser yüzünden kaybettim. Hastalık, iflas, borçlar, hayattan genç yaşta alınan büyük dersler falan derken, bir bakmışım ben artık ben değilim.

 

Bundan çok değil 4 sene önce biri bana Quantum koçu deseydi, herhalde onu kendi atomlarına ayırırdım sen kimi kazıklıyorsun diye.

 

 Ama işte değişime ihtiyaç duyduğun bir anda, o olgunluğa da erişmişsen, yakınında birinin yaşadığı değişimi kendi gözlerinle görünce çok daha farklı bakıyorsun bazı şeylere. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine gittim koçuma. İyi ki de gitmişim. Hayatımı değişirdi, koçum benim. Kısacası, hayat beni zaten yumuşatmıştı, Quantum iyice pamuk kıvamına getirdi diyebilirim.

 

Kısacası Ayşe, yılların klasiği, mutluluk içimizde, yalan değil.

 

Sevgiler,

Arzu

 

 

………

 

 

 

Ayşe Hanım,

 

Yazınızı şimdi okudum, kendimi okur gibiyim.

Ben de 30 yaşında bir bayanım, bana da farkındalık 2008 yılında gelmişti, yani bayağı gecikmeli.

 

Ama tam anlamıyla o farkındalığı benimseyip hayatıma yüzde yüz geçiremedim maalesef.

 

Fakat biliyorum ki değişmezsem, bu hayata ayak uyduramazsam, yalnız olacağım

Belki mutsuz olacağım.

 

Bilginize.

 

İnşallah siz hep böyle kalırsınız.

…………

 

 

 

Ben de tam tersi 2 hafta öncesine kadar böyleydim ama şimdi önce eşimi sonra çevremdekilere karşı çok sinirli oldum hiç düşünmeden patavatsızca konuşup karşımdakileri kırıyorum.

 

Onlar da bu halime şaştı, kaldı. Sanırım yorgunluktan, işten izin alıp şöyle bir gezme imkânı yok ki. Ot gibi bir hayat yaşıyorum işte.

 

 

Değişim, anlık gibi görünse de aslında o kadar yavaş gelişiyor ki, dönüp baktığında geçen zamana, o acılar ve sancıların bir şeye hizmet ettiğini görüyorsun, değişime; isteyerek ya da zorunlu olarak.

 

Evet, gerçekten kıpır kıpırım, içimde nerden geldiğini bilemediğim bir sevinç ve coşku hissediyorum ama denizin mavisinde dalıp gidecek kadar da dingin ve hüzünlüyüm.

 

Bu güzel kadının içindeki çocuğu çok severken, olgun, kendinden emin edalarla günlük hayatını sürdüren kadını da onun değişmez bir parçası olarak kabul ediyorum. 35'li yaşlarıma doğru yol alırken, daha fazla farkındalık için adeta çırpınıyorum.

 

Değişime açık olmak, onun potansiyelini içinde barındırabilmek bizler için büyük şans. Aslında olan şu; kendini bırakmak, nasıl göründüğünü düşünmeden, kimin, senin için ne düşündüğünü düşünmeden kendini bırakmak.

 

Benim şu aralar yaşadığım değişim her şeyi altüst edecek kadar koyu renk, zorlu bir sürece giriyorum farkındayım, hayallerimin peşinden gitmek istiyorum belki her şeyi, biriktirdiğim tecrübelerin hepsini bırakarak. Gözlerimi kapattığım zaman gördüğüm o kareye gülümsüyorum şu an, o kareyi seviyorum, isteyerek değişmek istiyorum.

 

Sevgilerimle,

 

Gülden

 

……………..

 

Günaydın yeni Ayşe,

 

Evet, bazen değişmek gerek. Tıpkı mevsimler gibi hayata ayak uydurmak gerek. Kimi zaman kazak giymek saklanmak ama çoğu zaman da ince bir bluzla dolaşmak gerek. (senin okurun olarak ben de ne dediğimi şaşırdım sonunda.

 

En iyisini yapmışsın. Bir daha gelecek bile olsan hayata ne zaman ne şekilde gelirsin, gelirsen hatırlar mısın meçhul, o zaman tadını çıkar.

 

Yapmadıkların ya da yapacaklarının listesiyle uğraşacağına yaptıklarını yaz onla şaşırt bizi.

 

Güne güzel başlamak en önemlisi. Aynaya bakıp; “Bugün harikasın”  demek kadar insanı motive eden ve güne hazırlayan bir şey olamaz.

Bolca kırmızı oje sür, kocaman taşlı yüzükler tak. Havan acayip değişiyor. Bir de hemen aşık ol. Platonik de olsa âşık ol. Zaman kaybetme, malum zamanı geri alamıyoruz, o zaman her anı dolu dolu geçirmeli.(her anlamda)  

Kocaman öptüm

Alev

Yazarın Tüm Yazıları