Ayakkabımın fiyongu

İzleyiciden şöyle mektuplar geliyor:

"Bugün giydiğiniz ayakkabıya bayıldım. Konuk olduğunuz başka programda da giymiştiniz aynı ayakkabıyı. Nereden aldığınızı yazarsanız..."

Vay be!

İkinci kere giydiğimi kimse çakmaz zannediyordum ben!

Su uyur seyirci uyumaz!

Gerçi neden iki kere giydin diye hesap soran yok ama giydiğimize çıkardığımıza ilgi had safhada.

Bazıları ince ince tarif ediyor...

"Hani eteğinizin ucunun içine kıvrılmış kısmında toplu iğne başı büyüklüğünde bir leke vardı..."

Uyduruyorum elbet ama vallahi buna yakın.

Kimisi bu hususta günlük tuttuğumu düşünüyor...

"Ekim’in 5’inde giydiğiniz elbiseniz..."

Açıp bakacağım Ekim’in 5’ine... "Üstümde, beyaz üstüne yeşil puanlı elbisem..." diye başlamışım günlüğe!

Bazılarıysa karıştırıyor...

"Mor üstüne sarı papatyalı elbiseniz..."

Aslında Esra Ceyhan’ın elbisesi o.

*

İster istemez benim için de önemli oluyor bu giyim kuşam mevzuu. Bu kadar yakından takip edildiğini bilince insan...

Yoksa bana kalsa, kanal Müge’yle ikimize birer forma diktirse keşke derim. Göğsünde programın adının işli olduğu... Ya da doktor önlüğü gibi bir şey de olabilir.

Zira hakikaten bir televizyon programına başladınız mı en büyük sorun bu!

Haftada bir olsa kolay... Fakat her gün her gün...

Evinde oturan kadının bile "Yarın ne giyicem" sorunu mevcutken televizyona çıkmayı düşünün bir de.

Üstüne bir de ekranın her rengi her deseni kaldıramayışını koyun...

Televizyonun insanı olduğundan şişman göstermesini de koyun...

Alan iyice daralıyor.

Onun için hakikaten razıyım formaya.

Fakat işte seyirci razı değil belli ki.

Belli ki forma giyip çıkarsak reyting rekoru kırarız! Yani bakmışsınız tarih hiç bu kadar düşüğünü yazmamış!

*

Aslında seyircinin sunucuyu motive etmesi iyi bir şey tabii!

Mesela, "Bugün saçınızın arkası çok yatmıştı" dedi mi ertesi gün haliyle saçından başka bir şey düşünemez oluyor insan.

Siz bu satırları okuduğunuz sırada mesela, ben gelen mektuplara bakıyor olacağım. Biliyorum ki onyüzmilyon kişi "Ayakkabınızın fiyongu" diyecek.

Ve ben yallah çarşıdayım!

Motivasyondan...

Seri orgazm

Günde 200 kere orgazm olmak!

Yedi dakikada bir yani...

Evet, İngiltere’de bir kadın günde 200 kere orgazm oluyormuş.

"Müdahalesiz" hem de.

Gazeteler, dergiler dört koldan "Hiç olmazsa ömrünüzde bir kere" için reçeteler verirken...

İngiliz kadının başına talih kuşu konduğu söylenebilir.

En çok sevgilisinin.

Öyle ya...

Hemcinsleri onca uğraş ve üstüne töhmet altındayken...

Gerçi seri orgazmın sebebi depresyon ilacının yan etkisiymiş ama bizim burada olsa, sevgili ilaç milaç demez kendisine pay çıkarırdı.

"Abi bi tahrik ettim... Ediş o ediş!"

Fakat tersine, söz konusu İngiliz kadın, durmayan orgazm yüzünden sevgilisinden ayrılmış.

Kim kimi terk etti, orası belirtilmemiş haberde, fakat her iki halde de sebep "fonksiyonsuzluk"tur mutlaka.

Erkeğin fonksiyonsuzluğu...

Neticede bu orgazm denen şeyin yokluğunda da çokluğunda da kabak erkeğin başına patlıyor.

MIŞ MUŞ

Æ İngiltere’de 14 yıl önce sesini kaybeden kadının botoksla dili açılmış.Botoksun ne zamandır böyle bir taltife ihtiyacı vardı.

ÆGaziantep’te 12 yaşında iki çocuk nişanlanmış.Bu taraflarda "gazoz kapağı açtırma yaşı"nın 13’lere inmesine şaşırmıyoruz da...

ÆTürkler, Türk kahvesi yerine cappuccino içiyormuş.Biz "Vatan, Millet, Sakarya" dedik, "Türk kahvesi" demedik ki!
Yazarın Tüm Yazıları