CSU’dan aynı masal

Güncelleme Tarihi:

CSU’dan aynı masal
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2014 11:29

Haberin Devamı

TÜRKİYE’nin Avrupa Birliği’nde (AB) yeri yoktur...
Bunu hep duyuyoruz...
Hep okuyoruz...
Hem de yıllardır...
Bu yeni birşey değildir...
İşte Türkiye’deki cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel’in genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) kardeş parti konumundaki Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) yine aynı türküyü söylemeye, yine aynı masalı anlatmaya başladı.
CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer, “Erdoğan Türkiyesi’nin Avrupa’da işi yok” diyerek Türkiye ile AB arasında sürdürülen üyelik müzakerelerinin derhal ve nihai olarak durdurulmasını istedi.
CSU Genel Sekreteri, “Türkiye’nin müstakbel Cumhurbaşkanı demokratik değerleri ayaklar altına almak, yetkilerini artırmak ve basın özgürlüğünü sınırlandırmak istiyor. İsrail’e karşı kışkırtıcılığı da adi bir biçimde körüklüyor” diyerek Türkiye’nin AB üyeliğine partisinin kesinlikle karşı olduğunu söyledi.
Tabii diğer partileri de bu görüşü paylaşmaya çağırdı.


* * *

Andreas Scheuer, 40 yaşında Bavyeralı bir politikacıdır...
Henüz genç sayılır...
Ama madem CSU Genel Sekreteri olarak politik bir sorumluluk taşımaktadır...
O halde bazı şeyleri de bilmesi gerekir...
Bir kere Türkiye, Erdoğan’ın Türkiyesi değil, Türklerin, Türkiyelilerin, “Artık biz buralıyız” diyen Almanların, yani o ülkede yaşayan herkesin Türkiyesi’dir.
Türkiye, Erdoğan gibi düşünmeyen milyonlarca insanın da Türkiyesi’dir...
Scheuer’in “Erdoğan’ın Türkiyesi” dediği Türkiye ile şu andaki AB’nin anası veya babası konumundaki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasındaki ilişki daha o doğmazdan yıllar önce, yani 1959 yılında başlamıştır.
Türkiye ile AET arasındaki Ortaklık Sözleşmesi 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmıştır.
Tam üyelik hedefiyle imzalanan bu anlaşmada, o dönemde Almanya’da iktidarda bulunan CDU/CSU hükümetinin imzası vardır.
Türkiye’ye 1999 yılında resmen aday üyelik statüsü verilmiştir.
2005 yılında da AB ile Türkiye arasında tam üyelik müzakereleri başlatılmıştır.
Müzakerelerde doğru dürüst gelişme kaydedilmemiştir...
Ama bunun tek suçlusu Türkiye değildir...
Müzakerelerde ilerleme kaydedilmesinde Scheuer ve onun gibi düşünenlerin de suçu vardır...

* * *

Daha birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’nin AB’de yerini almasını isteyen Türklerin oranı yüzde 70’leri bulduğu halde bu oran her geçen yıl düşmektedir.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre bu oran şu anda yüzde 36 civarındadır.
Yani Türkler’de bir AB bıkkınlığı gözlenmektedir.
Scheuer ve onun gibi düşünenler, onun gibi davrananlar bu politik bıkkınlığı artırmaktadır.
AB, 1970’li yılların ortalarında diktatörlükten demokrasiye geçiş yapan Yunanistan’a kapılarını açmış ve 1981 yılında tam üye yapmıştır.
AB, 1978 yılında parlamenter monorşiye geçen İspanya’ya tam üyelik kapısını 1986 yılında açmıştır.
AB, 1976 yılında parlamenter demokrasiye geçen Portekiz’e İspanya’yla birlikte aynı yıl tam üyelik kapısını sonuna kadar açmıştır.
AB, yıllırca komünist sistemin hakim olduğu eski Doğu Blok ülkelerine de daha sonraki yıllarda tam üyelik kapılarını açmıştır.
AB sayesinde bu ülkelerde demokrasi gelişmiş, hukuk devleti ilkeleri belirgin bir biçimde yerleşmiştir.
Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.
Zaman zaman kızsak da, bozulsak da, haklı olarak eleştirsek de, tüm eksikliklere rağmen Türkiye’de hala yaşayan ve yaşatılan bir demokrasi vardır.
Türkiye’nin AB’de yerini alması, bu ülkede demokrasinin tam olarak yerleşmesine ve gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Scheuer ve onun gibiler bunu gözardı etmemelidir...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!