Avrupa’daki banka bonoları içerde kurları artırdı

GEÇTİĞİMİZ hafta sonunda döviz fiyatları yükselmeye başlayınca, küçük de olsa bir tedirginlik oluştu. Belli ki bu yıl, bir bankacı arkadaşımın deyimiyle, piyasalar “iki ileri bir geri” yani mehter yürüyüşü gidecek. Bu iniş çıkışlara herkesin alışması gerekecek.

Kurlardaki artışın nedeni konusunda çeşitli yorumlar yapılıyor. Bizde Merkez Bankası’nın faizleri yeniden indireceği beklentisinin, kısa vadeli yabancı sermaye açısından caydırıcı olmaya başladığı bile söylendi.
Ancak bankacılardan öğrendiğim kadarıyla son günlerde kurlarda görülen artışların içerideki gelişmelerle pek bir ilgisi bulunmuyor. Sorun Avrupa’daki bankaların olası kaynak sıkıntısı nedeniyle baş göstermiş durumda. Bir bankacı, Avrupa Parlamentosuna sunulan ve tüm birlik üyesi ülkelerde tek bir yardım ve kurtarma sistemi kurulmasını öngören taslağın banka bonolarına ilişkin büyük bir tedirginliğe yol açtığını, bu nedenle bir çıkış yaşandığını söyledi.
Avrupa’da kurulmaya çalışılan kurtarma sisteminde, banka bonoları için garanti verilmeyeceği öngörülüyormuş. Avrupa’da bizden farklı olarak banka bonoları, mevduat kadar olmasa da, bankalar için çok büyük bir kaynak kalemi. Dolayısıyla Avrupa otoritesi, “bankayı kurtarırım ama banka bonosu alanı kurtarmam” deyince, banka bonolarına olan cazibe ciddi biçimde azalmaya başlamış. Daha geçen hafta birkaç Avrupa bankası bono satmak için piyasaya çıktığında hem gerekli talebi görememiş hem de fiyatlar epeyce yükselmiş. Öyle ya; garantisi olmayan kağıdın riski de, dolayısıyla faizi de yükselecek...
Gerçi bu yasanın önümüzdeki Haziran ayında Avrupa Parlamentosunda oylanması bekleniyor ama tedirginlik şimdilik başlamış gözüküyor.
Bu durum geçen hafta başlayan kurlardaki yükselişin önümüzdeki hafta da sürebileceğini ama bir haberle yeniden ortalığın durulabileceğini de gösteriyor.
O nedenle bankacı arkadaşım bu iniş çıkışlara alışmak gerektiğini söylüyor. Kendisine “Sizin için iyi o zaman; bu yıl da bu iniş çıkışlardan kâr edeceksiniz demektir” dediğimde ise “Orası öyle volatilite her zaman kâr potansiyeli taşır. Ancak aynı zamanda büyük zararlar da edilebilir. Yani piyasanın beklediğimiz gibi iniş çıkışlı olacağı bu süreçler, kimi ciddi kâr elde ederken, diğerinin zarar yazabileceği dönemlerdir” şeklinde konuştu.
KARARLARIN ETKİSİ HENÜZ GÖRÜLMEDİ
Kurların yükselmesinde döviz çıkışının olmasından çok, döviz girişlerinin durmasının etken olduğu söyleniyor. Bankacılar yılbaşından hemen sonra yüklü girişler başladığını, geçen hafta sonunda bir çıkış yaşanmadığına ancak girişin durduğunu söylüyorlar.
Uluslararası yatırımcıların Avrupa banka bonolarına yaptıkları yatırımları gözden geçireceklerini bunun doğal olduğunu kaydeden bankacılar, Türkiye ekonomisinin ise yüklü girişlere alıştığını, çıkış olmasa bile girişler azaldığında da kurlarda beklentilerin dışında fiyat hareketleri görüldüğünü hatırlattılar.
Bu durum bence ekonominin döviz girişlerine bağımlı hale geldiğinin de bir kanıtı gibi. Elbette ekonomi yönetiminin amaçladıklarından biri de girişlerin frenlenmesi. Ancak geçen haftaki durum, ekonomi yönetiminin aldığı kararlarla değil, küresel ekonomideki gelişmeler nedeniyle oluşan bir durum.
Ekonomi yönetiminin aldığı kararların, daha doğrusu Merkez Bankası’nın aldığı munzam karşılık artırım kararlarının etkisi ise henüz görülmüyor. Hesap cetvellerine yazıldı ama munzam karşılık artışının bankalar üzerindeki yükü, fiili olarak 21 Ocak’tan sonra piyasadan bu paranın çekilmesiyle birlikte ortaya çıkmaya başlayacak.
Yani alınan kararların mevduata da, kredilere de yansıması, ancak şubat ayından itibaren, o da küçük küçük dozlarda, görülmeye başlayacak.
Yazarın Tüm Yazıları