Attali: Nüfus, demokrasi için saatli bomba olabilir

SİZ olsanız hangisini tercih ederdiniz? Bursa’da Koza Han’da İngiltere Kraliçesi’yle öğle yemeğini mi?

Yoksa çağımızın önde gelen ekonomist, düşünürlerinden Jacques Attali ile Çırağan Oteli’nde öğle yemeği mi?

Ben ikincisini tercih ettim.

Zira Kraliçe 2. Elizabeth ile sohbet imkanı olamayacağını buna karşılık Attali ile rahatça konuşabileceğimi düşündüm.

İyi ki öyle yapmışım.

Attali ile sohbet daima dünyanın geleceğine doğru bir ufuk turu anlamında.

Yürekli’nın TheBox Konferansı çerçevesinde, Yapı Kredi Bankası’nın sponsorluğuyla Türkiye’ye gelen Attali ile neler konuştuk?

Yapı Kredi Genel Müdürü Tayfun Bayazıt’ın ev sahipliği yaptığı yemekte Attali’nin ortaya koyduğu ilginç tespitlerinden birkaç başlık çıkabileceği kesin.

DÜNYAYA EN FAZLA TEHDİT

Yemekten önceki konferansında Attali dünyayı tehdit eden şeylerin başına nüfusu koymuştu.

Ardından göç olgusunu, -özellikle kırsaldan kentlere- insanların daha uzun yaşamalarını, gıda, su ve enerji fiyatlarındaki artışı saymıştı.

Dünya için en büyük tehlike olarak gördüğü nüfusla ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "Her aileye 3 çocuk" önerisini sorduk Attali’ye.

Doğrusu biraz inanmayan gözlerle baktı bize.
Attali: Nüfus, demokrasi için saatli bomba olabilir
Soldan sağa: Tayfun Bayazıt, Jacques Attali, Gila Benmayor


Türkiye’deki rakamları iyi biliyor zira.

Kendisi bizzat söylüyor nüfusun yüzde 15’inin açlık sınırının altında olduğunu.

50 milyonun ise yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede 3 çocuk hesabına aklı yatmadığı besbelliydi.

"Demografi demokrasiye karşı bir saatli bomba olabilir" dedi kısaca.

G4 FORMÜLÜ NEDİR?

Attali’den yine konuşmasında değindiği G4 formülünü açıklamasını rica ettik.

Almanya, Fransa, Rusya ve Türkiye’nin oluşturduğu, kısaca G4’ler diye açıkladığı bu grup ülke neden Avrupa’nın geleceği için önemli?

Örneğin bu grupta bazılarının hatırlattığı gibi İngiltere yok?

Attali’ye göre, İngiltere Avrupa Birliği’nin yapısına tam olarak entegre olmamış bir ülke.

Almanya ve Fransa’yı AB’nin çekirdeğini oluşturan ülkeler olduğu için gruba dahil ediyor.

Rusya ve Türkiye olmadan ise AB’nin asla "global bir oyuncu" olmayacağı iddiasında yıllardan beri.

"Rusya henüz AB üyeliği için başvuruda bulunmadı. Ama işaretler gönderiyor. Putin örneğin geçenlerde üyelik imasında bulundu" diyor.

Attali’ye göre, Rusya en fazla 10 yıl içersinde gücünü katlayacak.

"Rusya’nın Avrupa için güçlü bir rakip yerine AB içersinde yer alması daha hayırlı" diyor.

Avrupa, nüfusu giderek artan Çin, Hindistan, ABD ve hatta Afrika karşısında "ezilmemek" için Rusya ve Türkiye’yi almak zorunda.

Bu yüzden G4’lerin işbirliği önemli.

MISIR TEHLİKESİ VAR MI?

Attali’ye göre, Avrupa er ya da geç Türkiye’yi üyeliğe kabul edecek.

"Zaten Türkiye hem coğrafi olarak, hem kültür olarak Avrupa’nın bir parçası. Batı medeniyetinin kültürü, mitolojisi bu topraklarda. Sadece bir Troya’yı düşünün" diyor.

Peki ya Türkiye laiklikten uzaklaşırsa?

"Bu sadece Türkiye’yi istemeyenlerin ekmeğine yağ sürer. İyi ki Türkiye bizden biri değil diye düşünürler" diyor.

Laiklikten söz açılınca Attali Türkiye’nin "Mısır gibi olma" tehlikesinden söz ediyor.

Yani giderek muhafazakarlaşma, radikal İslam’a kayma tehlikesinden.

Attali’nin Mısır’dan söz etmesi, Türkiye’den de Avrupa’ya giderek daha fazla "muhafazakarlaşma" işaretleri gittiği şeklinde algılanmalı.

Nitekim Türk kadınlarını da bu tehlikeye karşı uyarıyor.

Fransız düşünürün şu söylediği de çok önemli:

"Kimlikleri Avrupa’nın kimliğiyle örtüşen bir grup Türk insanı da Avrupa’da Türkiye’nin sözcülüğünü yapmalı."

Avrupa ve İslam

YAKLAŞIK 50’ye yakın kitabın yazarı olan Jacques Attali Cezayir doğumlu.

Dolayısıyla İslam’ı iyi biliyor ve ilgi alanında.

Endülüs’ün haşmetli geçmişiyle igili bir romanı da var.

"İslam Avrupa’nın temelinde yer alan bir dindir. Türkiye’nin AB üyeliğiyle Avrupa’ya Müslümanlığın ekleneceği söyleyenler yanlışlık yapıyor" diyor.

Avrupa’nın tarihteki en önemli başkentlerinden Kurduba’nın bir Müslüman şehri olduğunu hatırlatıyor.

Masamızda, Avrupa’nın İslam’ı 11 Eylül’den sonra keşfettiği iddiası ortaya atılıyor.

Attali bu iddialara karşı çıkıyor.

Haklı zira Avrupa’da İslam ile ilgili tartışmalar 11 Eylül’den çok öncesine dayanıyor.

En azından 1995 yılında başlayan Barcelona Süreci’nin "İslam ile diyaloğu" içerdiğini hatırlatmak gerek.

Mikro krediyle 1.5 milyar kişiye yeni iş alanı mümkün

ATTALİ 1998 yılında Nobel Barış ödülü sahibi Muhammed Yunus’un desteğiyle PlaNet Finans’ı kurmuş.

PlaNet Finans, yeryüzündeki yoksulluğun azaltılması için mikro kredi finans sektörüne katkıda bulunan bir sivil toplum kuruluşu.

Türkiye’de mikro kredi işini en iyi bilenlerden olan AKP eski Diyarbakır milletvekili Aziz Akgül örneğin PlaNet Finans’a başvuranlardan.

Akgül, PlaNet Finans’tan 50 bin dolar almış.

Öğle yemeğinde Jacques Attali ile mikro krediyi de konuşuyoruz.

Attali mikro krediyi "sosyal kapitalizm" olarak tarif ediyor.

"Milyarlarca yoksul kişiye iş bulmanız mümkün değil. En iyisi bu kişileri kendi işlerinin sahibi yapmak" diyor Attali.

Dediğine göre, şimdiye kadar mikro finans ile dünyada 170 milyon kişi kendi işlerini kurmuş.

Ancak bu sayının 1,5 milyar kişiye yükselmesi potansiyeli mevcut.

Bu arada, Türkiye’de Aziz Akgül’ün dışında, Yapı Kredi Bankası, Koç Grubu’nun "Meslek Lisesi, Memleket Meselesi" kampanyası devamında, PlaNet Finans ve UNDP işbirliğinde bir mikro kredi finans programı geliştiriyor.

Attali Raporu’ndaki 316 öneriden 120 tanesi uygulanmış

BU yılki Davos toplantıları sırasında Attali ile ocak ayı ortasında Sarkozy’ye sunduğu ekonomik reform raporunu konuşmuştuk.

Raporu daha yeni sunmuştu.

Dolayısıyla nasıl uygulanacağına ilişkin bir fikri yoktu.

Bu kez İstanbul’da yeniden sorduk meşhur Attali Raporu’nu.

Jacques Attali, CEO, sendikacı ve yabancı danışmanlardan oluşan bağımsız komisyonun hazırladığı raporun 316 madde içerdiğini hatırlatıyor.

"Bunlar arasında en önemli maddenin 13’ü uygulandı. Toplamda ise 120 madde uygulandı. Dört aylık bir süre için kayda değer bir başarı" diyor.
Yazarın Tüm Yazıları